Horasan'ın büyük velilerinden. İsmi Muhammed, babasınınki Hüseyin'dir. Sülemi veya Selemi, El ezdi en-Nişaburi nisbeleri vardır. Künyesi Ebu Abdurrahman'dır. Şafii mezhebi fıkıh, tefsir, hadis, lügat, tarih alimiydi. Evliyanın büyüklerinden Ebu Amr-ı Nüceyde'nin torunudur. Babası ve annesi de tasavvuf yolunda yüksek derece sahibi idiler. 924 (H.330) senesi Ramazan ayında doğdu. 1021(H412) senesinin Şaban ayının 3. Pazar günü vefat etti. Kabri Nişabur'da tanınmakta olup, ziyaret edenler istifade etmektedir. Küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı. İlk tahsilini dedesinden ve babasından yaptı. Küçük yaşta babası vefat edince daha çok dedesinin himaye ve sohbetlerinde bulundu. İlk olarak Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Sonra ilim öğrenmek için çeşitli yerlere gitti. Bir kaç defa Bağdat'a geldi. Ebul Kasım en Nasrabadi, Ebu Nasri Serrac, Ahmet bin Ali El Mukri ve başka birçok zatlardan ilim öğrendi. Kendisinden de, Ebul Kasım Kuşeyri, Ebu Abdullah Hakimi Nişaburi, Ebu Bekir el Beyheki ve başka birçok büyük zatlar ilim öğrendiler.
Zamanında bulunan evliyanın imamı idi. Bütün ilimlerde alim, hadis ilminde hadis olup, tasavvufun inceliklerine hakkıyla vakıftı. Bu yolun büyüklerinin hallerini, yollarını, tarihlerini anlatan çok kıymetli eserler tasnif etti. İlim öğrenmek için çok sıkıntılara katlandı. İlim öğrenmek, hadisi şerif yazmak için Nişabur, Merv, Irak ve Hicaz'ı dolaştı. Ebu Abdurrahman Sülemi, çok ibadet ederdi. Haram ve şüphelilerden son derece sakınır, dünyaya hiç ehemniyet vermezdi.
Ebu Abdurrahman Sülemi hakkında, en güzel hükmü, dersde, tahsilde kendisiyle beraber olanlar, asrında yaşayanlar vermişlerdir. Bunlar kendisini tanıyıp, ilminden istifa edenlerdir. Meşhur, Hilyet-ül Evliya'nın sahibi Ebu Nu'aym İsfehani bunlardandır. Bu zatlar Ebu Abdurrahman'dan şöyle bahsederler:
Sülemi, tasavvuf yolunda ilerlemekdeki gayreti, Selef-i salihinin önce gelen alimlerinin yollarına ve sözlerine bağımlılığı bakımından zamanın bir tanesi idi. Büyüklerin yollarına sımsıkı sarılmakta, onlara tâbi olmakta çok ileriydi. Tasavvuftan haberi olmadığı halde bu yolda bulunduğunu söyleyen cahillerden daima uzak durur, bunları kınardı. Bulunduğu şehirde ve diğer İslam beldelerinde bulunan genç-ihtiyar, avam ve havas, sultan-köylü herkes tarafından sevilir, tazim ve hürmet görürdü. Herkes: "O yeryüzünde Allahu Teala'nın veli kullarından biridir." derdi. Yazdığı eserlerin sayısı yüzden fazladır. Tabakatus Sufiyye, Tefsiri Hakayık, Muhtasar, Menahicül Arifin, el Fütüvvet, Adabüs Sohbet, Derecatül Muamelat, Erbain bunlardan bazılarıdır.
Ebu Abdurrahman es Sülemi'nin bildirdiğine göre, Ebu Ali Şebevi, Rasulullahı rüyasında görüp, "Ya Rasulallah! 'Benim saçlarımı Hud Süresi ağarttı.' sözünün Sizden rivayet edildiği doğru mudur? Bu doğru ise, Buna sebep olan bu Sûre'nin hangi kısmıdır? Peygamberlerin kıssaları mı? Yoksa geçmiş milletlerin mahvolmaları mı?" diye sordu. Rasulullah (sav) cevabında: "Bunların hiçbiri değil. Sadece, Allahu Teala'nın, 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!' emri beni ihtiyarlattı, saçlarımı ağarttı' buyurdu."
Zamanında bulunan evliyanın imamı idi. Bütün ilimlerde alim, hadis ilminde hadis olup, tasavvufun inceliklerine hakkıyla vakıftı. Bu yolun büyüklerinin hallerini, yollarını, tarihlerini anlatan çok kıymetli eserler tasnif etti. İlim öğrenmek için çok sıkıntılara katlandı. İlim öğrenmek, hadisi şerif yazmak için Nişabur, Merv, Irak ve Hicaz'ı dolaştı. Ebu Abdurrahman Sülemi, çok ibadet ederdi. Haram ve şüphelilerden son derece sakınır, dünyaya hiç ehemniyet vermezdi.
Ebu Abdurrahman Sülemi hakkında, en güzel hükmü, dersde, tahsilde kendisiyle beraber olanlar, asrında yaşayanlar vermişlerdir. Bunlar kendisini tanıyıp, ilminden istifa edenlerdir. Meşhur, Hilyet-ül Evliya'nın sahibi Ebu Nu'aym İsfehani bunlardandır. Bu zatlar Ebu Abdurrahman'dan şöyle bahsederler:
Sülemi, tasavvuf yolunda ilerlemekdeki gayreti, Selef-i salihinin önce gelen alimlerinin yollarına ve sözlerine bağımlılığı bakımından zamanın bir tanesi idi. Büyüklerin yollarına sımsıkı sarılmakta, onlara tâbi olmakta çok ileriydi. Tasavvuftan haberi olmadığı halde bu yolda bulunduğunu söyleyen cahillerden daima uzak durur, bunları kınardı. Bulunduğu şehirde ve diğer İslam beldelerinde bulunan genç-ihtiyar, avam ve havas, sultan-köylü herkes tarafından sevilir, tazim ve hürmet görürdü. Herkes: "O yeryüzünde Allahu Teala'nın veli kullarından biridir." derdi. Yazdığı eserlerin sayısı yüzden fazladır. Tabakatus Sufiyye, Tefsiri Hakayık, Muhtasar, Menahicül Arifin, el Fütüvvet, Adabüs Sohbet, Derecatül Muamelat, Erbain bunlardan bazılarıdır.
Ebu Abdurrahman es Sülemi'nin bildirdiğine göre, Ebu Ali Şebevi, Rasulullahı rüyasında görüp, "Ya Rasulallah! 'Benim saçlarımı Hud Süresi ağarttı.' sözünün Sizden rivayet edildiği doğru mudur? Bu doğru ise, Buna sebep olan bu Sûre'nin hangi kısmıdır? Peygamberlerin kıssaları mı? Yoksa geçmiş milletlerin mahvolmaları mı?" diye sordu. Rasulullah (sav) cevabında: "Bunların hiçbiri değil. Sadece, Allahu Teala'nın, 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!' emri beni ihtiyarlattı, saçlarımı ağarttı' buyurdu."