İşgal güçlerinin Irak'ta tutuklulara karşı uyguladığı insanlık dışı eylemlerle Guantanamo'daki vahşetin paralel olduğu ortaya çıkarıldı.
Afganistan saldırı sonrası yakapaça ve sorgusuz sualsiz ele geçirilen direnişçi gruplara El-Kaide yanlısı oldukları gerekçesiyle yaklaşık 3 yıldır Guantanamo'da zulmediliyor.
Savaş esnasında ve savaş sonrasında uluslararası savaş hukukunun temelini oluşturan Cenevre Anlaşması'nı Amerikan yönetimi takmıyor.
Direnişçileri istediği işkence metoduyla sorgulayan Amerikalılar'ın son marifetleri hapishanelerdeki tutuklulara köpek salmak
oldu. Biz bunu Ebu Garip'te duyduk; ama olayın uzun bir geçmişi varmış.
Tutuklulara köpek muamelesi yaptıklarını açık açık söyleyen yetkililer, onların üzerine köpek salmanın doğal olduğunu belirtmekten çekinmiyorlar.
Amerikan yönetimi kendi askerlerini savaş suçlarından muaf tutmak için karar üzerine karar çıkardı ve bunda da başarılı oldu.
Yapılan işkenceler yapanların yanına kar kalıyor.
İşkenceye doğrudan destek veren bakanlar bile aynı koltukta oturmaya devam ediyorlar.
Sözkonusu El Kaide ve Saddam yanlısı direnişçiler olduğundaysa hiçbir hukuk normu işletilmiyor.
İşgal güçleri, bu uygulamaları tüm dünyanın gözleri önünde ve kanırta kanırta yapıyorlar.
Son günlerde başta Kızılhaç örgütü olmak üzere İnsan Hakları grupları bu konuya dikkat çekiyorlar. Yavan taleplerden öteye gitmeyen bu isteklerden biri de Saddam'ın yargısı.
Irak'ın yeni hükümeti yakın zamanda Saddam'ın kendilerine verileceğini söylese de; Pentagon bu iddiaların gerçekçi olmadığını belirtti.
Saddam'ı elinde tutan işgal gücü güç gösterisi yaparak uluslararası camiayı sindirmeye çalışıyorlar.
Afganistan ve Irak'ta gerçekleşen olaylar ve bu olayın boyutları irdelenecek olursa; İngiltere-ABD ve İsrail üçlüsünün Asya ve Ortadoğu ülkelerinde start verdiği işgal projesinin temeli psikolojik bir operasyona oturtuluyor.
Etnik ve dini unsurların da dolaylı yollardan hayata sokulduğu işgal sürecinde insanlara uygulanan insanlık dışı uygulamalar ve ikiyüzlü davranışlarla diğer ülkelere mesajlar veriliyor.
Amerikan yönetiminin pişkinliği ve İsrail terörizminin geldiği son aşamaya bakıldığında psikolojik bir savaş verildiği açıkça görülücektir.
Evanjelist Bush yönetimiyle İsrail Şaronizmi'nin ortak eylemleri psikolojik temelde buluşuyor.
BM ve NATO gibi uluslararası kurumları devreye katarak bölgesel işgal psikolojisini yatıştırmaya kalkan İsrail-ABD-İsrail yayılmacılığının önüne geçilmesi gerek.
Guantanamo ve Ebu Garip'te sergilenen vahşet olaylarının diğer cezaevlerinde de sergilenmemesi için işgal üçlüsünün frenlenmesi ilk koşul.
Demokrasi ve özgürlük kılıfının yırtıldığını gören işgal güçleri, her geçen gün daha da acımasız, daha da pişkin tavır takınıyorlar.
Dışışleri ve Savunma Bakanlıkları sözkonusu işkence olaylarını kınar görünseler de; kabuller ve itiraflar yetmiyor.
Küresel işgalin yargısız infazı sürdükçe insanoğlu rahat nefes alamayacak.
Guantanamo ve Ebu Garip'te insanlığın onuru birkez daha ayaklar altına alındı.
İşkenceciler de, işkencenin metodları da aynı.
Afganistan saldırı sonrası yakapaça ve sorgusuz sualsiz ele geçirilen direnişçi gruplara El-Kaide yanlısı oldukları gerekçesiyle yaklaşık 3 yıldır Guantanamo'da zulmediliyor.
Savaş esnasında ve savaş sonrasında uluslararası savaş hukukunun temelini oluşturan Cenevre Anlaşması'nı Amerikan yönetimi takmıyor.
Direnişçileri istediği işkence metoduyla sorgulayan Amerikalılar'ın son marifetleri hapishanelerdeki tutuklulara köpek salmak
oldu. Biz bunu Ebu Garip'te duyduk; ama olayın uzun bir geçmişi varmış.
Tutuklulara köpek muamelesi yaptıklarını açık açık söyleyen yetkililer, onların üzerine köpek salmanın doğal olduğunu belirtmekten çekinmiyorlar.
Amerikan yönetimi kendi askerlerini savaş suçlarından muaf tutmak için karar üzerine karar çıkardı ve bunda da başarılı oldu.
Yapılan işkenceler yapanların yanına kar kalıyor.
İşkenceye doğrudan destek veren bakanlar bile aynı koltukta oturmaya devam ediyorlar.
Sözkonusu El Kaide ve Saddam yanlısı direnişçiler olduğundaysa hiçbir hukuk normu işletilmiyor.
İşgal güçleri, bu uygulamaları tüm dünyanın gözleri önünde ve kanırta kanırta yapıyorlar.
Son günlerde başta Kızılhaç örgütü olmak üzere İnsan Hakları grupları bu konuya dikkat çekiyorlar. Yavan taleplerden öteye gitmeyen bu isteklerden biri de Saddam'ın yargısı.
Irak'ın yeni hükümeti yakın zamanda Saddam'ın kendilerine verileceğini söylese de; Pentagon bu iddiaların gerçekçi olmadığını belirtti.
Saddam'ı elinde tutan işgal gücü güç gösterisi yaparak uluslararası camiayı sindirmeye çalışıyorlar.
Afganistan ve Irak'ta gerçekleşen olaylar ve bu olayın boyutları irdelenecek olursa; İngiltere-ABD ve İsrail üçlüsünün Asya ve Ortadoğu ülkelerinde start verdiği işgal projesinin temeli psikolojik bir operasyona oturtuluyor.
Etnik ve dini unsurların da dolaylı yollardan hayata sokulduğu işgal sürecinde insanlara uygulanan insanlık dışı uygulamalar ve ikiyüzlü davranışlarla diğer ülkelere mesajlar veriliyor.
Amerikan yönetiminin pişkinliği ve İsrail terörizminin geldiği son aşamaya bakıldığında psikolojik bir savaş verildiği açıkça görülücektir.
Evanjelist Bush yönetimiyle İsrail Şaronizmi'nin ortak eylemleri psikolojik temelde buluşuyor.
BM ve NATO gibi uluslararası kurumları devreye katarak bölgesel işgal psikolojisini yatıştırmaya kalkan İsrail-ABD-İsrail yayılmacılığının önüne geçilmesi gerek.
Guantanamo ve Ebu Garip'te sergilenen vahşet olaylarının diğer cezaevlerinde de sergilenmemesi için işgal üçlüsünün frenlenmesi ilk koşul.
Demokrasi ve özgürlük kılıfının yırtıldığını gören işgal güçleri, her geçen gün daha da acımasız, daha da pişkin tavır takınıyorlar.
Dışışleri ve Savunma Bakanlıkları sözkonusu işkence olaylarını kınar görünseler de; kabuller ve itiraflar yetmiyor.
Küresel işgalin yargısız infazı sürdükçe insanoğlu rahat nefes alamayacak.
Guantanamo ve Ebu Garip'te insanlığın onuru birkez daha ayaklar altına alındı.
İşkenceciler de, işkencenin metodları da aynı.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005