Yeşil bir dünyanın üzerindeyim, az ötede güller yeşermekte. Beyazı, kırmızı, pembesi... Koşuyorum kırmızı güllere ulaşabilmek için, bir tarifsiz heyecan kaplıyor içimi, yüreğim kuş gibi çırpınıyor. İşte onlar, onlardı diyorum; sevgilinin gülleri. Ya Rabbi ne güzel bunlar, bir başka alem. Keşke diyorum güller arasında geçseydi ömrüm. Uzandım ve mavi gökyüzünü seyre daldım. Garipsedim, bulutların bir kısmının sanki hüzünlü olduğu hissine kapıldım. Ama dedim, olur mu güller varken karşısında hüzünlenilir miydi. Ağacın dalında bir bülbül ne de güzel şakıyordu. Anladım bülbül güle serenattaydı, bülbül güle ağıt yakıyordu. Ne garip sanki bana da kaş çatıyordu. Güllerin bulunduğu yerin hemen ardından su sesleri duyuluyordu, boynumu uzatıp baktım. Gördüğüm, kenarı çiçeklerle dekorlanmış, çimenlerle süslüydü ve çağlayanlar misali gitmek istediği yere doğru akıyordu. Dere kenarında iri taşlar diziliydi, tuhaftı ama taşların bir kısmı yosun tutmuştu. Yosunlar her zaman garip bir hüzün vermiştir bana. Dere sanki sesiyle bir şeyler fısıldıyordu. Bu ses, hiç de deniz kenarında dalgaların kayaya vurma esnasında çıkardığı "Hu" sesine benzemiyordu. Doğrusu anlayamadım, biraz da ayıpladım kendimi. Güneş parıl parıl parıldıyor, zaman bana doğru akıyor, gül ve bülbül hava-i nesimi, ne güzeldi hayat ne güzel. Ben terk-i diyar eylemiştim, güllere ulaşabilmek, konuşabilmek için. Tarifi imkansız bir duygu, çocuklar kadar şendim. Güller arasında koşuyor, coşuyordum. Sanki bu güzellikleri yalnız ben görebiliyordum. Benim için bu salt bir duyguydu kalbimde yoğunlaşmış. Deli taylar gibiydi ruhum bedenimin gidemediği yerlere doğru koşuyordu. Güller seni hatırlatır sevgili, seni görmek için neler vermezdim, hayallerim güldeste. Hafif bir meltem geçiyor hemencecik yanımdan varıyor gülün yaprağına, derenin kenarına... Gün batmak üzere ve ben geri dönmeliydim. Zor olacaktı firak ama, vakit bu vakitti. Alâm-ı firak içerisinde geldiğim yere doğru, yani güllere koşarak geldiğim yöne doğru ilerlediğimde, gördüğüm manzara karşısında donakaldım. Güllere koşarken çimenler arasındaki papatyaları, kır çiçeklerini ezip de varmışım. Sükut-u hayale uğradım. Meğer; insanlar bir gül'e ulaşmak için koşarken, ayaklarının altında ezdikleri kır çiçeklerini görmezlermiş.
.../... Sen bir papatya ben çimenim. Sen olmasaydın ben yapayalnız kalırdım. Büyük bir heyecanla güllere koşarken, insanlar seni eziyorlar ama belki papatyam seninle beraber beni de ezip geçiyorlar. Ah papatya!.. Mutlaka güllerin yeri bambaşkadır, bizler de hayata tebessümle, ümitle merhaba diyoruz, güzelliklerle yeşeriyoruz. Hayat bu mu dersin papatyam, hala eskisi gibi kırılıyor musun insanlara. Ben alıştım biliyor musun papatyam. Artık alışkanlık yaptı bende. İnsanlar böyledir papatyam. Her şeye değer vermezler, yaratılan adına. Sadece bir noktaya odaklanır ve hep dar pencereden bakarlar. Papatyam, bazı duygular ifade edilemezler, sen de ifade edemediğim duygularımdansın. Hala dokunsam ağlayacak gibi misin, unutma yaslanabileceğin, dertleşebileceğin biri hep olacaktır, o da seninle yanyana hayata gülümseyen, çimenim... sen benimle bir bütünsün... İnsanlara aldırma artık papatyam, onları anlayamazsın. Çünkü sen hep Rabb'ine niyazdasın. Papatyam, sen her şeye rağmen yeşer, çiğnenmek pahasına da olsa, güllere sevgiyle, muhabbetle, Resule hasret kal, bu hasretin üstüne hasret yok papatyam...
.../... Sen bir papatya ben çimenim. Sen olmasaydın ben yapayalnız kalırdım. Büyük bir heyecanla güllere koşarken, insanlar seni eziyorlar ama belki papatyam seninle beraber beni de ezip geçiyorlar. Ah papatya!.. Mutlaka güllerin yeri bambaşkadır, bizler de hayata tebessümle, ümitle merhaba diyoruz, güzelliklerle yeşeriyoruz. Hayat bu mu dersin papatyam, hala eskisi gibi kırılıyor musun insanlara. Ben alıştım biliyor musun papatyam. Artık alışkanlık yaptı bende. İnsanlar böyledir papatyam. Her şeye değer vermezler, yaratılan adına. Sadece bir noktaya odaklanır ve hep dar pencereden bakarlar. Papatyam, bazı duygular ifade edilemezler, sen de ifade edemediğim duygularımdansın. Hala dokunsam ağlayacak gibi misin, unutma yaslanabileceğin, dertleşebileceğin biri hep olacaktır, o da seninle yanyana hayata gülümseyen, çimenim... sen benimle bir bütünsün... İnsanlara aldırma artık papatyam, onları anlayamazsın. Çünkü sen hep Rabb'ine niyazdasın. Papatyam, sen her şeye rağmen yeşer, çiğnenmek pahasına da olsa, güllere sevgiyle, muhabbetle, Resule hasret kal, bu hasretin üstüne hasret yok papatyam...
Derya Şüheda Terzi / diğer yazıları
- Bir şairin gece serüveni / 27.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001
- Limanı tarumar olmuş gemiler ne yapsın / 26.06.2001
- Ömür ağacı / 20.06.2001
- Raflardaki krallar / 19.06.2001
- Evrim safsatasına bir derkenar / 16.06.2001
- Okuma sanatına dair / 11.06.2001
- Yağmura sırdaş / 09.06.2001
- Gönül sayfası / 08.06.2001
- İstanbul'da Üsküdar / 07.06.2001
- Kamuflaj tekniği / 05.06.2001