Güvenli bölge, ABD ve YPG’nin menfaatine

Suriye'nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturulması epey zamandır gündemde…

Türk yetkililer, ABD'li yetkililerle yürüttükleri temaslarda sürekli Türkiye'nin kontrolünde olan terörden arındırılmış bir güvenli bölgeyi talep ediyorlardı.

Aynı gün içinde önce mutabakatın sağlanamadığı ifade edilmesine rağmen akşam saatlerine doğru yapılan açıklamada mutabakat sağlandı açıklaması yapıldı. 

Hangi konularda mutabakat sağlandığına bakıldığında Türkiye'nin hiçbir talebinin yer almadığını gördük.

Dostlar alışverişte görsün misali bir mutabakat sağlanmıştı ve atılacak olan adımların hiçbirisi Türkiye'nin menfaatine değildi. Yapılan pazarlıklar sırasında Suriye'nin kuzeyinden yapılan açıklamalarda, ABD'li yetkililerin her pazarlık konusunu terör örgütü YPG'li yetkilerle istişare ettiği ifade ediliyordu.

Güvenli bölgeyle Türkiye'nin hedefi Suriye'nin kuzeyini terörden temizlemek ve Türkiye sınırını koruma altına almaktı, ama ne var ki terörle istişare edilerek, terör örgütünün onayı alınarak kurulacak bir güvenli bölge böyle bir amaca hizmet edebilir miydi?

Şanlıurfa'da kurulan ve ABD'li askerlerin kontrolünde olan Müşterek Harekat Merkezi'nin koordinasyonuyla 8 Eylül'de Türk askeri ve ABD'li askerler ilk ortak kara devriyesini gerçekleştirdi. Devriye 3 saat sürdü.

Bu tarz bir mutabakat, bir güvenli bölge ve sonucunda gerçekleşen ortak devriyeden ne hikmetse Türkiye memnun, ABD memnun ve de YPG memnun…

Sizce de burada bir gariplik yok mu?

Barzani'nin haber ajansı olan Rudaw'ın aktardıklarına göre, ana omurgasını terör örgütü YPG'nin oluşturduğu SDG'nin Sözcüsü Kino Gabriel, TSK ve ABD askeri unsurlarınca Suriye sınırında gerçekleştirilen müşterek devriyeye ilişkin, "IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonla aramızda sağlanan protokolün bir parçasıdır" ifadelerini kullandı. 

Türk askeri ve ABD askeri Suriye sınırında devriye geziyor ve ifade edilene göre bu, terör örgütü YPG ile bir protokolün parçası oluyor; ayıkla pirincin taşını…

Terör örgütü YPG'yi Suriye'den temizlemek için harekete geçen bizler, döndük dolaştık şimdi ortak bir protokolü mü hayata geçiriyoruz?

SDG Sözcüsü Gabriel ilginç açıklamalarına devam ediyor; Suriye sınırında oluşturulması planlanan "Güvenli Bölge" kapsamında güçlerini ve ağır silahlarını sınırdan uzaklaştırdıklarını, Suriye'nin kuzeydoğusunda mevzileri ortadan kaldırdıklarını, söz konusu bölgede icra edilen helikopter uçuşları ve ortak karadan devriyelerin, SDG, ABD ve Türkiye'nin üzerinde uzlaştığı ortak plan doğrultusunda sınır bölgelerinin güvenliğini amaçladığını ifade ediyor.

Senin asıp kesmen, yüksek perdeden konuşman hiçbir şey ifade etmiyor, önemli olan pratikte ortaya koyduğunun hedefindeki düşman tarafından nasıl algılandığıdır.

Hedefimizdeki YPG'nin güvenli bölgeye bakışı bu… Uygulamadan gayet memnunlar…

Kino Gabriel ortak devriye ve güvenli bölgenin amacıyla ilgili şunları söylüyor: "Ortak devriyelerin amacı bu bölgenin güvenliğini sağlamaktır. Ayrıca DSG'ye de daha çok IŞİD'e karşı mücadeleye odaklanma fırsatı veriyor. Bu fırsat sayesinde IŞİD'in tehlike arzeden uyuyan hücrelerine karşı daha aktif mücadele yürütebileceğiz."

Daha Türkçe'sini ifade etmek gerekirse SDG Sözcüsü diyor ki, ortak devriyenin amacı YPG'nin güvenliğini sağlamaktır. Çünkü bu bölgenin tek hakimi olarak kendilerini görüyorlar.

Bölgede bulunan ABD'li yetkililer de bu SDG Sözcüsü olan Gabriel'in açıklamalarını teyit ediyorlar. 

ABD öncülüğündeki IŞİD Karşıtı Koalisyon Sözcüsü Albay Myles Caggins ortak devriye konusuda yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti: "Bugün Amerikan ve Türk askerleri, Suriye'nin kuzeydoğusundaki güvenlik mekanizması içinde ortak devriye görevi icra etmiştir. Müttefiklerimiz, YPG unsurlarının gönüllü olarak terk ettiği yerlerdeki YPG mevzilerinin ve bölgelerinin ortadan kaldırılmasına birinci elden tanıklık etmiştir."

YPG'nin gönüllü olarak terk etmesi sizce neyi ifade ediyor?

Ortak devriyenin yapıldığı günün akşamı ABD, Irak üzerinden 55 tır daha YPG'ye askeri teçhizat gönderdi. 4 Eylül'de de 60 tır göndermişti. 

ABD; Pentagon'un bu yıl hazırladığı resmi raporuyla, Suriye'de bulunan SDG'li unsur sayısını 110 bin kişiye çıkartıp resmen bir bölgesel ordu kurduğunu ilan ederken, bunları onbinlerce tır ağır silahla donatırken, her türlü harp tekniğini öğretip diploma dahi verirken, bizimle sadece göstermelik devriye yapıyor.

Unutmayalım ki ABD'nin asıl hedefi, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başından beri ifade ettiği gibi, bu bölgede kendisine vatan oluşturmaktır. 

Bu terör örgütlerinden oluşturduğu yüzbinlerce kişilik yerel orduları da bölge ülkelerine karşı kuruyor ve asıl hedef de Sayın Baş'ın ifade ettiği gibi Türkiye'dir.

ABD'nin kuklası ve emanetçisi Barzani'yi siyasilerimiz bir şekilde tanıdılar, Barzani yönetimini dost ve müttefik kabul ettiler, şimdi sıra Suriye'dekilere mi geldi?

Aynı planlar Türkiye için de var.

Türkiye kendi celladına aşık bir vaziyette bu tarz yanlış politikalara devam ettikçe ABD'nin Türkiye için düşündüğü BOP planı da maalesef hızla gerçekleşecektir.

Prof. Dr. Baş'ın ABD ve İsrail'in işgal planlarına yönelik uyarılarını dikkate alsaydık, Sayın Baş'ın tavsiye ettiği milli politikaları hayata geçirebilseydik bugün bu tehlikeler bizden uzak olurdu ama hala ayıkmamakta inat ediyoruz.

Bu kör inat bizi hayırlı bir sonuca götürmeyecek.