Muğla'ya gittiğinde de her türlü gösteri yasaklanmış, Partisi ve şahsını protesto eden afişler toplatılmış, protesto etmesi muhtemel sivil toplum örgütü liderleri gözaltına alınıp, zatıâlleri şehri terk edinceye kadar hürriyetleri kısıtlanmıştı.Cumartesi gerçekleştirilen Antalya ziyareti de Muğla'nın tekrarından ibaretmiş. Futbol karşılaşmaları bile ertelenmiş.Bunlar ne ki...Daha neler var neler?Kamuoyuna yansımayan, daha doğrusu işimizden gücümüzden oluruz korkusuyla mağdurların yansıtamadığı hak ihlalleri Beyefendinin ziyaretlerinin vazgeçilmezi haline geldi. Bir örnek?Hani, kamu kuruluşlarında taşeron firmalar var ya. Hastanede, postanede, belediyelerde, Hava Meydanlarında, şurada burada, işte o ihaleleri alanlar eşyanın tabiatı gereği partili müteahhitler. İşte o müteahhitlere, "İşçileriniz meydanda hazır bulunacak" talimatı iletiliyor. Talimatı verenler İl Başkanları, uygulayanlar da, devletin bütün birimleri.Taşeron çalışan isterse gelmesin. Çünkü iş (pek çok ilde) çalışanın keyfine bırakılacak bir iş değil?! Mecbur geleceksin.Geldiğini de belgeleyeceksin.Yani?Listeyi göreceksinMeydana girişte isimlerin karşısına imzanı atacaksın. İmzayı atıp geri dönebilir misinYok öyle yağma...İmzayı atıp çıkmak demek işinden olmak demek. Çünkü Efendinin konuşması bitene ve mübarek bedeni meydanı terk edene kadar beklemek, bekledikten sonra da, aynı listenin "ayrılış saati" bölümüne imza koymak gerekiyor?Pazar olmuş cumartesi olmuş kimsenin umurunda değil. Biz bir çalışanın doktor raporu ile kendini kurtardığını biliyoruz. Muhaliflerin derdest edilmesi efendinin halktan korktuğunu, meydanları cebir ile doldurma gayreti de dünya liderinin halktan koptuğunu göstermiyor da neyi gösteriyor?Her iki korkunun da sebebi Hakk'tan korkmamanın neticesi değildir de nedir?Hz. Ömer(r.a.) halktan korksa gece sabaha kadar Medine sokaklarında dolaşmazdı. Ömer bin Abdülaziz halktan korksaydı yırtık pırtık elbiseler içersinde halkın ortasında bir ağacın gölgesinde gün ortasında mışıl mışıl uyuyakalmazdı! "Dicle kenarındaki kurdun yediği koyunun hesabını verme korkusuyla bu makamlardayız" afra-tafrası içersindekiler, dün başkalarının bursu ile okuyan çocuklarının "gemicik filosu" kurması ve "Deniz Feneri"nin Almanya ayağındaki oldubittilerin bile hesabını veremedikleri ve bu hesaplara kim bilir daha neler ekledikleri için kendilerini devlet gücüyle alkışlatmaya?Ve halkın haklı öfkesinden devlet kalkanı ile kurtulmaya çalışıyorsa?Bunun adına, "Tuz çoktan kokmuş" denmez de ne denir?Halktan korkmak ve halktan korunmak için devlet gücüne sarılmak kokuttuğu tuzun kendi burunlarının direğini de rahatsız ettiğinin farkında olmak değil midir?Böyle bir durumda akıl, kokunun sebebini temizlemeyi emrederken, siz tutar, kokudan rahatsız olanlara, "Bu koku güzel koku diyeceksin, tamam mı!" sopası sallarsanız, zulmünden dolayı arşın titremesi sebebiyle aslında sallanan sizsinizdir de...Haberiniz yoktur!Siyasetçinin aynası halktır.Bakınca korkuyorsan?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015