Aklı kesen herkesin, akl-ı selimi devreye sokması gereken günlerdeyiz!
"Hâlâ akletmez misiniz?" (Yâsin-62) sorusuna muhatabız, farkında mısınız?
Bize zekâ ile aklı aynıymış gibi tarif eder, anlatırlar ama asla aynı değildir!
Zekâ; bitkilerde, hayvanlarda ve bütün mahlukatta vardır ama akıl, zekâ ile birlikte sadece insanda vardır.
Avlanan etobur vahşide de, av olmamak için kaçan otobur vahşide de zekâ vardır. Kaçma ve kovalamaları bu zekaları sayesindedir.
İnsanda da zekâ vardır ama zekâsı aklının kontrolündeyse insan-ı kâmil, aklı zekâsının kontrolündeyse esfel-i safilîndir insan!
Kısa bir örnek vermeye çalışayım: Evinde veya iş yerindeki birine silahlı biri saldırırsa ve onun da silahı varsa zekâsı hemen elini silahına uzattırır! Aklederse o anda aklı devreye girer ve hiç bir hızın yakalayamayacağı bir süratle; "Silahımı ateşler ve geleni vurursam; polis-jandarma gelir, sorgu-sualden geçerim, mahkemeye çıkarım, ceza-evine girerim; hem kendim, hem çoluk-çocuğum perişan olur" diye düşünür ve illa ateş etmesi gerekiyorsa korkutmak için havaya sıkar.
Yine polislik-jandarmalık olur ama nefs-i müdafaa olduğu için kısa sürede rahatlar.
Ama aklını devreye sokmadan sadece zekâsıyla hareket ederse, Türkiye'deki 201.177 kişilik hükümlü veya tutuklulardan biri olur!
Zekâ ile aklın farkını vurguladıktan sonra konumuza ve günümüze dönelim.
Akletmek zorunda olduğumuz günlerdeyiz!
Akıllı insan aynı delikte iki kere aynı yılana sokulur mu?
Biz II. Kuvay-ı Milliyeciler, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın uyarısıyla Evet veya Hayır kampanyası yapmayacağımızı açıkladığımızda kızıp darılanlar olmuştu ama şimdi onlardan büyük bir çoğunluk bize hak verip bizimle aynı düşünmeye, aynı konuşmaya başladılar!
Yani Gönül Adam Haydar Hoca, milli aklı devreye soktu!
Savaşmak için bahane arayan akıldan yoksun zekilere ne kadar etki yaparız bilinmez ama "Kaçanın da, kovalayanın da Allah dediği" akılsız ve insafsız çekişmeye bizim rızamız yok!
Biz; "İnsan; gönüldür, Gönül" diyen bir Sevgi Ordusu Komutanı ile ceylanla aslanı muhabbet sarmalında kucaklamaya hazırlanıyoruz!
Yeterince analar ağladı!
Yeterince yokluk-sıkıntı-eza çektik!
Altın sandığının üzerinde oturan dilenci konumundayız!
"Bir senede Avrupa Birliğini, iki senede ABD'yi yakalarız" iddiasının, Milli Ekonomi Modeli'nin, Sosyal Devlet-Milli Devlet Projesinin sahibi ile Türk Milletine hem barınak, hem de sığınak olmak iddiasındayız...
Biz sevgiden yanayız!
Biz birlikten, dirlikten yanayız!
Biz fakirliğin suç sayılacağı Kâinat Türk Devleti ülküsünden yanayız!
Biz Türk Milletinden, ilelebet payidâr olmasını istediğimiz Türk Devletinden yanayız...
Bizde kardeşle kucaklaşma, komşuyla barışma; sefalet ve yokluğu kovup huzurla buluşma ideali var...
Bizim silahımızı alt edecek kudrette silah, henüz yapılmadı!
Sevgi silahımıza dayanacak çelik kapı veya sevgi kalkanımızı delecek mermi henüz icat edilmedi!
Allah'ın da yardımlarıyla Tevhidin merkezine Ehl-i Beyt'i koyarak dinde birliği sağlayıp, sonra millî birliği sağlamak için varız.
Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir binen kurtulur" diye tarif ettiği Ehl-i Beyt Gemisinde herkese yer var..
Gelen yerini alır, geç kalan geç kalmışlığıyla kalır, gelmeyen "kendine zulmedenlerden" olur!
"Hâlâ akletmez misiniz?" (Yâsin-62).
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
"Hâlâ akletmez misiniz?" (Yâsin-62) sorusuna muhatabız, farkında mısınız?
Bize zekâ ile aklı aynıymış gibi tarif eder, anlatırlar ama asla aynı değildir!
Zekâ; bitkilerde, hayvanlarda ve bütün mahlukatta vardır ama akıl, zekâ ile birlikte sadece insanda vardır.
Avlanan etobur vahşide de, av olmamak için kaçan otobur vahşide de zekâ vardır. Kaçma ve kovalamaları bu zekaları sayesindedir.
İnsanda da zekâ vardır ama zekâsı aklının kontrolündeyse insan-ı kâmil, aklı zekâsının kontrolündeyse esfel-i safilîndir insan!
Kısa bir örnek vermeye çalışayım: Evinde veya iş yerindeki birine silahlı biri saldırırsa ve onun da silahı varsa zekâsı hemen elini silahına uzattırır! Aklederse o anda aklı devreye girer ve hiç bir hızın yakalayamayacağı bir süratle; "Silahımı ateşler ve geleni vurursam; polis-jandarma gelir, sorgu-sualden geçerim, mahkemeye çıkarım, ceza-evine girerim; hem kendim, hem çoluk-çocuğum perişan olur" diye düşünür ve illa ateş etmesi gerekiyorsa korkutmak için havaya sıkar.
Yine polislik-jandarmalık olur ama nefs-i müdafaa olduğu için kısa sürede rahatlar.
Ama aklını devreye sokmadan sadece zekâsıyla hareket ederse, Türkiye'deki 201.177 kişilik hükümlü veya tutuklulardan biri olur!
Zekâ ile aklın farkını vurguladıktan sonra konumuza ve günümüze dönelim.
Akletmek zorunda olduğumuz günlerdeyiz!
Akıllı insan aynı delikte iki kere aynı yılana sokulur mu?
Biz II. Kuvay-ı Milliyeciler, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın uyarısıyla Evet veya Hayır kampanyası yapmayacağımızı açıkladığımızda kızıp darılanlar olmuştu ama şimdi onlardan büyük bir çoğunluk bize hak verip bizimle aynı düşünmeye, aynı konuşmaya başladılar!
Yani Gönül Adam Haydar Hoca, milli aklı devreye soktu!
Savaşmak için bahane arayan akıldan yoksun zekilere ne kadar etki yaparız bilinmez ama "Kaçanın da, kovalayanın da Allah dediği" akılsız ve insafsız çekişmeye bizim rızamız yok!
Biz; "İnsan; gönüldür, Gönül" diyen bir Sevgi Ordusu Komutanı ile ceylanla aslanı muhabbet sarmalında kucaklamaya hazırlanıyoruz!
Yeterince analar ağladı!
Yeterince yokluk-sıkıntı-eza çektik!
Altın sandığının üzerinde oturan dilenci konumundayız!
"Bir senede Avrupa Birliğini, iki senede ABD'yi yakalarız" iddiasının, Milli Ekonomi Modeli'nin, Sosyal Devlet-Milli Devlet Projesinin sahibi ile Türk Milletine hem barınak, hem de sığınak olmak iddiasındayız...
Biz sevgiden yanayız!
Biz birlikten, dirlikten yanayız!
Biz fakirliğin suç sayılacağı Kâinat Türk Devleti ülküsünden yanayız!
Biz Türk Milletinden, ilelebet payidâr olmasını istediğimiz Türk Devletinden yanayız...
Bizde kardeşle kucaklaşma, komşuyla barışma; sefalet ve yokluğu kovup huzurla buluşma ideali var...
Bizim silahımızı alt edecek kudrette silah, henüz yapılmadı!
Sevgi silahımıza dayanacak çelik kapı veya sevgi kalkanımızı delecek mermi henüz icat edilmedi!
Allah'ın da yardımlarıyla Tevhidin merkezine Ehl-i Beyt'i koyarak dinde birliği sağlayıp, sonra millî birliği sağlamak için varız.
Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir binen kurtulur" diye tarif ettiği Ehl-i Beyt Gemisinde herkese yer var..
Gelen yerini alır, geç kalan geç kalmışlığıyla kalır, gelmeyen "kendine zulmedenlerden" olur!
"Hâlâ akletmez misiniz?" (Yâsin-62).
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017