Meclis'ten geçen anayasa değişikliği yaklaşık 75 gün sonra referanduma sunulacak.
Kavga dövüş yapılan oylamada, değişiklik teklifinin müellifleri dışında, her milletvekili metnin tümünü inceledi mi, kuşkularımız var.
Gerek TBMM komisyonunda gerekse Genel Kurulu'nda, anayasa değişikliği için milletin sayın vekilleri, uzlaşma sağlayacak kadar vakit bulabildiler mi?
Halkımıza gelince, kendilerini temsil yeteneği tartışmalı hale gelen, sövüp sayarak ve de dövüşerek vekil olma liyakatından hayli uzaklaşan temsilcilerini azledebilirler. Ancak azil yetkisi 2019 seçimlerinde kullanılabilecek. Tabii erken seçime gidilmezse?
Nisan ayında önümüze konulacak sandıklara ne için evet ya da hayır oyu atacağız!
Değişiklik halkın anayasası adına yapılmışsa bunu öğrenmek önceliği yurttaşlarımıza ait olmalıdır.
Bu güne kadar hangi bilgi verildi, hangi görüş alındı? Bilgilendirmeden "oy ver" diyorsun! Referandumda oy verme hakkına sahip halkın öncelikle anayasal bilgi edinme hakkına saygı gösterilmeli, imkân sağlanmalıdır.
Rejim değişikliğini hedefleyen ya da indirimli tarifeyle sistem değişikliğini amaçlayan bir anayasa değişikliği için gerekli kamuoyunun oluşturulması, şu iki soruyu davet etmektedir:
1- Anayasal kamuoyu için 75 gün yeter mi?
2- OHAL sürecinde referandum yapılabilir mi?
İlk soruyu değerlendirdiğimizde; 75 günün yetmeyeceği açıktır. Kamuoyunda tartışılması gereken konu 1876'da temeli atılan ve 2017'ye kadar biçimlenen siyasal rejim olmalıdır. Parlamenter rejim mi, yerine konulmak istenen başkanlık mı? Kapalı kapılar ardında iki kişinin kotardığı değişiklik, toplumun geniş kesimlerini kapsayan platformlarda, kamuoyu oluşturacak gruplarda tartışmaya açılmalıdır. Üniversitelerin, meslek örgütleri ve Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odalar Birliği (TMMOB) gibi üst meslek kuruluşlarının, nihayetinde tüm sivil toplum kuruluşlarının (STK) görüş ve eleştirileri uzlaşma boyutunda ele alınmalıdır. Meclis dışındaki siyasi partilerin görüşleri önem arzeder ve halkın anayasası oluşumuna katkıda bulunur. Tüm bunlar 75 güne sığdırılamaz.
İkinci sorunun cevabını da vermiş gibiyiz; anayasal kamuoyunun oluşması güç dengelerince değil, demokratik ilkeler yoluyla belirlenir. Anayasal hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanıldığı bir ortamda, ifade özgürlüğünün engellenmediği koşullarda, milletin özgür iradesiyle şekillenecek bir mutabakat ve barış projesi referanduma konu olabilir.
Anayasal hakların askıya alındığı, demokratik ortamın bulunmadığı hal ve şartlarda, yani OHAL sürecinde yapılacak referandum, halkın iradesini sandığa yansıtmaktan çok çok uzaklarda kalır.
Kavga dövüş yapılan oylamada, değişiklik teklifinin müellifleri dışında, her milletvekili metnin tümünü inceledi mi, kuşkularımız var.
Gerek TBMM komisyonunda gerekse Genel Kurulu'nda, anayasa değişikliği için milletin sayın vekilleri, uzlaşma sağlayacak kadar vakit bulabildiler mi?
Halkımıza gelince, kendilerini temsil yeteneği tartışmalı hale gelen, sövüp sayarak ve de dövüşerek vekil olma liyakatından hayli uzaklaşan temsilcilerini azledebilirler. Ancak azil yetkisi 2019 seçimlerinde kullanılabilecek. Tabii erken seçime gidilmezse?
Nisan ayında önümüze konulacak sandıklara ne için evet ya da hayır oyu atacağız!
Değişiklik halkın anayasası adına yapılmışsa bunu öğrenmek önceliği yurttaşlarımıza ait olmalıdır.
Bu güne kadar hangi bilgi verildi, hangi görüş alındı? Bilgilendirmeden "oy ver" diyorsun! Referandumda oy verme hakkına sahip halkın öncelikle anayasal bilgi edinme hakkına saygı gösterilmeli, imkân sağlanmalıdır.
Rejim değişikliğini hedefleyen ya da indirimli tarifeyle sistem değişikliğini amaçlayan bir anayasa değişikliği için gerekli kamuoyunun oluşturulması, şu iki soruyu davet etmektedir:
1- Anayasal kamuoyu için 75 gün yeter mi?
2- OHAL sürecinde referandum yapılabilir mi?
İlk soruyu değerlendirdiğimizde; 75 günün yetmeyeceği açıktır. Kamuoyunda tartışılması gereken konu 1876'da temeli atılan ve 2017'ye kadar biçimlenen siyasal rejim olmalıdır. Parlamenter rejim mi, yerine konulmak istenen başkanlık mı? Kapalı kapılar ardında iki kişinin kotardığı değişiklik, toplumun geniş kesimlerini kapsayan platformlarda, kamuoyu oluşturacak gruplarda tartışmaya açılmalıdır. Üniversitelerin, meslek örgütleri ve Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odalar Birliği (TMMOB) gibi üst meslek kuruluşlarının, nihayetinde tüm sivil toplum kuruluşlarının (STK) görüş ve eleştirileri uzlaşma boyutunda ele alınmalıdır. Meclis dışındaki siyasi partilerin görüşleri önem arzeder ve halkın anayasası oluşumuna katkıda bulunur. Tüm bunlar 75 güne sığdırılamaz.
İkinci sorunun cevabını da vermiş gibiyiz; anayasal kamuoyunun oluşması güç dengelerince değil, demokratik ilkeler yoluyla belirlenir. Anayasal hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanıldığı bir ortamda, ifade özgürlüğünün engellenmediği koşullarda, milletin özgür iradesiyle şekillenecek bir mutabakat ve barış projesi referanduma konu olabilir.
Anayasal hakların askıya alındığı, demokratik ortamın bulunmadığı hal ve şartlarda, yani OHAL sürecinde yapılacak referandum, halkın iradesini sandığa yansıtmaktan çok çok uzaklarda kalır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023