Çağlayan mitinginde, 25 yıl önce komutanımız olan kıymetli bir askerle (emekli) karşılaşınca sevincimi gizleyememiştim.
Orada sormuştum kendisine: Topluluğu nasıl buldunuz? Cevabı bize enteresan geldi. Kısaca özetleyecek olursam şunları söylemişti bize:
"Asil milletimizin güzide insanları değerli bir şahsiyeti dinlemek üzere burada toplanmışlar. Baksanıza uçsuz bucaksız lale bahçeleri gibi taptaze görünüyorlar. Al bayrağımızın dalgalanışı... Rengarenk bayraklar. Şahit olmadığımız bir miting..."
Gerçekten öyleydi. Kendimizi bildik bileli böyle bir "efendiler topluluğu"na belki de hiç rastlamamıştık. Allah (cc) razı olsun herkesten; bizi tanımak isteyenlere ne güzel misal (örnek) teşkil ettiler, diyerek dua ettik.
Yaşlı bir nineme rastlamıştım meydanda. Sırtını sıvazladım, elini öpmek istedim. Kısacık sohbetimizde bir özlemi dile getirmişti Selma Nine, "Menderes'ten sonra yüzümü güldüren bir büyük adama hasret kaldım... 'Haydi başa hocam' demeye geldim. Ellerini çabuk tutsunlar yavrum."
Aradan bir kaç ay geçti. Dakik ve şuurlu insanlarımız gibi biz de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı takip ediyoruz. "Haydi Haydar Baş hocam!" diye kollarımızı açıyoruz.
***
Bu necip (temiz) milletimizin kâhir ekseriyeti, bilhassa pir-i fâni olan büyüklerimiz gayet iyi bilirler ki 1930'lu 40'lı yıllarda çok acı çekti bu millet. Maddi ve manevi zorluklarla karşılaştı. Aç kaldı. Giyim-kuşamsız ömür tüketti. Çektikleri acıları hep içlerine attılar. Çoğu "yaşamadan", dirlik- düzenlik görmeden veda edip gittiler. Sonradan söz sahibi olan idarecilerimiz ise pek hatırlamadı gidenleri. Yeni nesillere yeterli yatırım yapılmadı. 1950-60 arası çilekeş halkımızın yüzü biraz güldü ama sonraki seneler yine unutulduk... Gelinen noktada herkesin malumu artık: Ülkemiz uçurumun kenarında.
***
İşte bu durumda ehil ellere büyük ihtiyacımız var. Bilgili, manevi donanımlı, gönlü vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşan bir "Baş"a şiddetle muhtacız.
Kuvâ-yı Milliye ruhu canlanmış durumda. Yeni yeni mesajlar kalplere yerleştirilmiş vaziyette. Görmezlikten gelinemez haykırışlar, hasretler, dualar...
Deriz ki; kucaklar açılmış sizleri bekliyor bu millet. Elleri daha fazla açık kalmasın. Çaresizlik içinde kıvranıyorlar; daha çok acı çekmesinler.
"Haydi Baş'a Hocam".
Halil Topoğlu
Orada sormuştum kendisine: Topluluğu nasıl buldunuz? Cevabı bize enteresan geldi. Kısaca özetleyecek olursam şunları söylemişti bize:
"Asil milletimizin güzide insanları değerli bir şahsiyeti dinlemek üzere burada toplanmışlar. Baksanıza uçsuz bucaksız lale bahçeleri gibi taptaze görünüyorlar. Al bayrağımızın dalgalanışı... Rengarenk bayraklar. Şahit olmadığımız bir miting..."
Gerçekten öyleydi. Kendimizi bildik bileli böyle bir "efendiler topluluğu"na belki de hiç rastlamamıştık. Allah (cc) razı olsun herkesten; bizi tanımak isteyenlere ne güzel misal (örnek) teşkil ettiler, diyerek dua ettik.
Yaşlı bir nineme rastlamıştım meydanda. Sırtını sıvazladım, elini öpmek istedim. Kısacık sohbetimizde bir özlemi dile getirmişti Selma Nine, "Menderes'ten sonra yüzümü güldüren bir büyük adama hasret kaldım... 'Haydi başa hocam' demeye geldim. Ellerini çabuk tutsunlar yavrum."
Aradan bir kaç ay geçti. Dakik ve şuurlu insanlarımız gibi biz de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı takip ediyoruz. "Haydi Haydar Baş hocam!" diye kollarımızı açıyoruz.
***
Bu necip (temiz) milletimizin kâhir ekseriyeti, bilhassa pir-i fâni olan büyüklerimiz gayet iyi bilirler ki 1930'lu 40'lı yıllarda çok acı çekti bu millet. Maddi ve manevi zorluklarla karşılaştı. Aç kaldı. Giyim-kuşamsız ömür tüketti. Çektikleri acıları hep içlerine attılar. Çoğu "yaşamadan", dirlik- düzenlik görmeden veda edip gittiler. Sonradan söz sahibi olan idarecilerimiz ise pek hatırlamadı gidenleri. Yeni nesillere yeterli yatırım yapılmadı. 1950-60 arası çilekeş halkımızın yüzü biraz güldü ama sonraki seneler yine unutulduk... Gelinen noktada herkesin malumu artık: Ülkemiz uçurumun kenarında.
***
İşte bu durumda ehil ellere büyük ihtiyacımız var. Bilgili, manevi donanımlı, gönlü vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşan bir "Baş"a şiddetle muhtacız.
Kuvâ-yı Milliye ruhu canlanmış durumda. Yeni yeni mesajlar kalplere yerleştirilmiş vaziyette. Görmezlikten gelinemez haykırışlar, hasretler, dualar...
Deriz ki; kucaklar açılmış sizleri bekliyor bu millet. Elleri daha fazla açık kalmasın. Çaresizlik içinde kıvranıyorlar; daha çok acı çekmesinler.
"Haydi Baş'a Hocam".
Halil Topoğlu
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.