Kartala uçmak, balığa yüzmek; ekmekçiye ekmek yapmak, terziye elbise dikmek, demirciye çekiç vurmak, savaşçıya savaşmak ne kadar normalse, Müslüman için namaz kılmak da o kadar olağandır, normaldir...
Müslüman, namaz kılarken kulluk edâ etmenin hazzından, Allah rızâsını kazanmaktan başka bir şey düşünmez, düşünmemeli; bir Müslümanı namaz kılarken görmek de müslîm, gayr–ı müslîm hiç kimseyi şaşırtmaz, şaşırtmamalı!
Müslümanın; Mekke’de, Medine’de, Kerbelâ’da, Meşhed’de, Kerkük’te; Tac Mahâl’de, Tahran’da, Taif’de namaz kılması, olağandan da öte tabiî bir hâldir.
Türbe ziyâretleri yapılabilir, türbelerde namaz kılınabilir. Issız sahrâlarda, dağlarda, hatta Anı Harâbeleri’nde de namaz kılınabilir. Eğer konjonktürel olağanüstü bir hâl yoksa; bir Müslümanın herhangi bir Müslüman veya Müslüman olmayan ülkede hânesinde, bir dindaşının evinde veya mescidde namaz kılması da olağan ve çok güzel bir hâldir...
“Mâûn Sûresi”nin; “... İşte bu (vasıflarla berâber) namaz kılan (münâfık)ların vay hâline ki, / onlar namazlarından gaafildirler, / onlar riyakârların ta kendileridir. / Zekâtı da men ederler onlar” diye tarif ettiklerini hatırlatır şekilde; her Cuma bir vilayetin trafiğini alt–üst ederek; onlara görünebilmek için cami ve etrafında izdiham yaratan mürâi kalabalıkla da namaz kılınabilir! Sırf bu yüzden, avam kalabalığın nerdeyse yarısı tarafından “Hiç değilse alnı secdeli” tarifi ile “İnadına Tayyip!” kalıcılaşabilir!
Ama Moskova’da, DUMA koridorlarında, 120 Müslüman Türk’ün seccade yayıp namaza durmaları, olağanüstü bir haldir!
DUMA’da seccâde yayıp namaz kılmayı normalden saymak; deniz balığının tatlı suda, tatlı su balığının tuzlu suda çırpınmasını yüzme sanarak normal karşılamak gibi bir gaflet veya aymazlıktır!
Günlerdir, hattâ aylardır bu konuyu; o 120 kişinin arasındaki bahtiyârlardan birinin, o ânki rûh hâlini de paylaşarak anlatmasını bekliyorum! Sağ olsunlar, onlar da çok normal ve olağan bir iş işlemiş olduklarını zannetmeliler ki, bir anlatan çıkmadı! Hani Hayâlî; “Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler!” der ya, bu dostlar da aynı ki yaptıklarını olağan saymışlar!
Allah, bu muhteşem âna vesîle olan Baştürk Haydar Hoca’dan ve ona râm olup çok olağan bir işmiş gibi DUMA’da “Mü’mînin Mirâcı”nı yaşayan Kardeşlerimizden râzı olsun.
Şimdi, –eğer haddi aşmak saymazlarsa– başta Haydar Hoca’dan olmak kaydıyla o muhteşem namaza katılan şanslı herkesten, Allah rızası için bir ricam var; lûtfen o muhteşem ânın hiç değilse bir kare fotoğrafını yayınlayın!
O muhteşem ânı, –hiç değilse– fotoğraftan izleyerek nasîbimiz kadar coşkusunu yaşamamızı sağlayın lütfen!
Kıskanç bir insan değilim ama her yıl mevsiminde, hacıların haccını kıskanırım sessiz sedâsız! O yüz yirmi Müslüman Türk’ü de kıskanıyorum ve ömrüm boyu kıskanacağım!
21. yy. Vahşî ve Hind’lerini silah ve mühimmat ile destekleyerek, bir Müslümanın kalbinin sökülerek yenmesine yardım ve yataklık eden ve dinci siyâset yapan ve hâlâ; “Hiç değilse alnı secdeli!” tarifli BOP Eş Başkanı’ndan ve aynı “İleri demokrasi değirmeni” oluğuna su taşıyan siyâsilerden milleti kurtarabilmek için, o bir kare fotoğrafa ihtiyaç var!
Devletler arasında kalıcı dostluk ve düşmanlık mümkün değildir. Devletler arasında konjonktürel çıkar ilişkileri olur. Yüz yıl önce Haçlı emperyalizmine kafa tutan I. Kuva–yı Milliye’nin başı Mustafa Kemal Paşa’nın, devrin Rus Devleti’nden aldığı nakdî yardımı da hatırlatarak ve örnek göstererek yeniden çift kutuplu olmaya yönelen dünyada; o bir kare resim, millî akıl gereği saf belli etmeye ve bunu anlatmaya da kolaylık sağlar!
“Cihân–ârâ cihân içindedür ârâyı bilmezler,
Ol mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler!” (Dünya süsleri, dünyadadır ama süs bilmezler; balıklar da deniz içindedirler suyu bilmezler)
“OLAMAZ TÜRK’E BAŞ, TÜRK’ÜM DEMEYEN.”
Selâm, sevgi, duâ...
Müslüman, namaz kılarken kulluk edâ etmenin hazzından, Allah rızâsını kazanmaktan başka bir şey düşünmez, düşünmemeli; bir Müslümanı namaz kılarken görmek de müslîm, gayr–ı müslîm hiç kimseyi şaşırtmaz, şaşırtmamalı!
Müslümanın; Mekke’de, Medine’de, Kerbelâ’da, Meşhed’de, Kerkük’te; Tac Mahâl’de, Tahran’da, Taif’de namaz kılması, olağandan da öte tabiî bir hâldir.
Türbe ziyâretleri yapılabilir, türbelerde namaz kılınabilir. Issız sahrâlarda, dağlarda, hatta Anı Harâbeleri’nde de namaz kılınabilir. Eğer konjonktürel olağanüstü bir hâl yoksa; bir Müslümanın herhangi bir Müslüman veya Müslüman olmayan ülkede hânesinde, bir dindaşının evinde veya mescidde namaz kılması da olağan ve çok güzel bir hâldir...
“Mâûn Sûresi”nin; “... İşte bu (vasıflarla berâber) namaz kılan (münâfık)ların vay hâline ki, / onlar namazlarından gaafildirler, / onlar riyakârların ta kendileridir. / Zekâtı da men ederler onlar” diye tarif ettiklerini hatırlatır şekilde; her Cuma bir vilayetin trafiğini alt–üst ederek; onlara görünebilmek için cami ve etrafında izdiham yaratan mürâi kalabalıkla da namaz kılınabilir! Sırf bu yüzden, avam kalabalığın nerdeyse yarısı tarafından “Hiç değilse alnı secdeli” tarifi ile “İnadına Tayyip!” kalıcılaşabilir!
Ama Moskova’da, DUMA koridorlarında, 120 Müslüman Türk’ün seccade yayıp namaza durmaları, olağanüstü bir haldir!
DUMA’da seccâde yayıp namaz kılmayı normalden saymak; deniz balığının tatlı suda, tatlı su balığının tuzlu suda çırpınmasını yüzme sanarak normal karşılamak gibi bir gaflet veya aymazlıktır!
Günlerdir, hattâ aylardır bu konuyu; o 120 kişinin arasındaki bahtiyârlardan birinin, o ânki rûh hâlini de paylaşarak anlatmasını bekliyorum! Sağ olsunlar, onlar da çok normal ve olağan bir iş işlemiş olduklarını zannetmeliler ki, bir anlatan çıkmadı! Hani Hayâlî; “Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler!” der ya, bu dostlar da aynı ki yaptıklarını olağan saymışlar!
Allah, bu muhteşem âna vesîle olan Baştürk Haydar Hoca’dan ve ona râm olup çok olağan bir işmiş gibi DUMA’da “Mü’mînin Mirâcı”nı yaşayan Kardeşlerimizden râzı olsun.
Şimdi, –eğer haddi aşmak saymazlarsa– başta Haydar Hoca’dan olmak kaydıyla o muhteşem namaza katılan şanslı herkesten, Allah rızası için bir ricam var; lûtfen o muhteşem ânın hiç değilse bir kare fotoğrafını yayınlayın!
O muhteşem ânı, –hiç değilse– fotoğraftan izleyerek nasîbimiz kadar coşkusunu yaşamamızı sağlayın lütfen!
Kıskanç bir insan değilim ama her yıl mevsiminde, hacıların haccını kıskanırım sessiz sedâsız! O yüz yirmi Müslüman Türk’ü de kıskanıyorum ve ömrüm boyu kıskanacağım!
21. yy. Vahşî ve Hind’lerini silah ve mühimmat ile destekleyerek, bir Müslümanın kalbinin sökülerek yenmesine yardım ve yataklık eden ve dinci siyâset yapan ve hâlâ; “Hiç değilse alnı secdeli!” tarifli BOP Eş Başkanı’ndan ve aynı “İleri demokrasi değirmeni” oluğuna su taşıyan siyâsilerden milleti kurtarabilmek için, o bir kare fotoğrafa ihtiyaç var!
Devletler arasında kalıcı dostluk ve düşmanlık mümkün değildir. Devletler arasında konjonktürel çıkar ilişkileri olur. Yüz yıl önce Haçlı emperyalizmine kafa tutan I. Kuva–yı Milliye’nin başı Mustafa Kemal Paşa’nın, devrin Rus Devleti’nden aldığı nakdî yardımı da hatırlatarak ve örnek göstererek yeniden çift kutuplu olmaya yönelen dünyada; o bir kare resim, millî akıl gereği saf belli etmeye ve bunu anlatmaya da kolaylık sağlar!
“Cihân–ârâ cihân içindedür ârâyı bilmezler,
Ol mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler!” (Dünya süsleri, dünyadadır ama süs bilmezler; balıklar da deniz içindedirler suyu bilmezler)
“OLAMAZ TÜRK’E BAŞ, TÜRK’ÜM DEMEYEN.”
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017