logo
23 NİSAN 2024

Hedef Türk milletidir

21.10.2005 00:00:00
Ramazan ayında gündeme getirilen kafa karıştırıcı İslamî yorumları değerlendiren BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hedefin Türk milleti, vatanı ve devleti olduğunu belirterek bu tür faaliyetlerin Türk milletinin birliğini, dirliğini bozarak bu hedefe ulaşma stratejisinin ürünleri olduğunu söyledi

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu haftaki "Haftanın Sohbeti"nde, Türkiye'de özellikle Ramazan ayında gündeme getirilen kafa karıştırıcı İslami yorumları ve AB sürecini değerlendirdi. Ruhi Sarı, Muharrem Bayraktar ve Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi'nin sorularını cevaplandıran Prof. Dr. Haydar Baş, bu tür yorumların yeni olmayıp kökleri eskilere dayanan bir stratejinin gereği olarak gündeme getirildiğini ve Müslüman Türk milletinin birliğini, dirliğini, vatanını hedeflediğini belirtti. 

Muhterem Hocam, mübarek Ramazan ayındayız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da bilinçli olarak birbirinden farklı İslami yorumlar gündeme geldi, getirildi. Bu değerlendirme farklılığı sizce nereden kaynaklanıyor? Özellikle Ramazan ayındaki bu farklı yorumlar sizce nasıl yorumlanmalı?Prof. Dr. Haydar Baş- İslam'ın bu manada ele alınıp bir takım düşünceler üretilmesi ve bundan hareketle insanları Allah'ın yüce dininden koparma harekâtı yeni değildir. Malumunuz Ortadoğu coğrafyasında hakim olan  irade Müslüman Türk'ün iradesiydi. O dönemde bütün İslam coğrafyasında hüküm süren ve de birliğini, beraberliğini elinde tutan siyasi irade Türk milleti idi. Bilhassa motorun icadıyla, Ortadoğu bölgesinde mevcut olan petrolün varoluşu Batı dünyasını harekete geçirmiş, bir manada o bölge insanının Müslüman Türk kimliğinden, siyasi tasarrufundan kurtarılmasının ve de bugünkü neticeye varılmasının hesapları yapılmaktaydı. Bu, ciddi şekilde gündeme geldi. Binlerce, hatta onbinlerce misyoner ajan, İngilizler tarafından yetiştirildi. Gariptir, bunların yetiştiği bölgeler de tamamen İslam coğrafyasıdır, bilhassa İstanbul'dur, Bursa'dır. Bunlar, bu bölgelerde yetiştiler ve Ortadoğu Hicaz bölgesine giderek vazifelerini ifa ettiler. Maksat, Müslüman Arapları, Müslüman Türk kimliğinden uzaklaştırmaktı.İngilizlerin fitne tohumuÇok basit dedikodularla yola çıktılar. Halife kim olabilir, sorusu soruldu. Güya ilim adı altında cevaplar aranmaya başlandı. "Halife, Peygamberin soyundan ve mutlaka Arap olması gerekir" cevabı ile yola çıkıldı. O gün aslında tartışmaya açılan "Halife kimdir? Kimden olur?" düşüncesi Müslümanların meselesi değildi. Arap İslam aleminde gözü olan İngilizlerin meselesiydi. Yani onlar, o bölgede böyle bir meseleyi ortaya çıkartacaklar, bu bahane ile o toplulukları Türk milletinden kopartacaklardı. Hesap buydu ve tuttu. Şimdi aynı hesap içerisinde o günlerde başlayan işte Hadislerin senetleri, metinleri hakkındaki dedikodular vardı. Her ne kadar bunu oryantalist Batılı müsteşrikler yapıyor diye biliyorsak da kaynak yine İngilizlerin Sömürge Bakanlığıdır. Bunlar, bu işi organize ediyorlar. Çeşitli kurum ve kuruluşlara talimatlar veriyorlar. Biri Hadis senedini, metnini ele alıyor. Biri de halife kimdir, nedir, nasıl olmalıdır, bunu ele alıyor. Tabii Araplara "Halife kimdir?" sorusu sorulduğunda verilen cevap "elbette ki Peygamberin sülalesinden olması gereken siyasi bir irade olması lazım"dır. "Güzel de zamanın halifesi madem ki bilhassa Resulullahın soyundan olması gerekiyor, bu Türkler, İslam dünyasının başında Peygamberi temsil eden halifedir. Peygamberin sülalesini bırak, Arap bile olmayan bu insanlar nasıl oluyor da Peygamberi temsil edebilirler?" İlk tohumu  böyle atıyorlar. Bu fitne tohumu Hicaz bölgesinde dal budak salıyor. Bunun üzerine ikinci bir atağa geçiliyor.

Demek ki birlik halifenin etrafında olması gerekmiyor. Çünkü bunlar Peygamber sülalesinden değil. Kimin etrafında olması gerekiyor? Müslüman Arapların etrafında olması gerekir tezi gündem ediliyor. Tabii o günün şarlarında bir birlik oluşturuyorlar. Hilafetin karşısına İttihad-ı İslam adı altında bir cemiyetle çıkıyorlar. Yani İttihad-ı İslam cemiyetinin kuruluşunun tek maksadı hilafetin ilgası, kalkması, dağılması, bu düşüncenin yok olmasıdır. Enteresandır; onu da Arap'a kurdurmuyorlar. Afganlı Cemalettin denilen bir şahsa yaptırıyorlar. O da İslam dünyasından kendi bozuk ideolojisine kim yakınsa onu buluyor. Onlarla beraber bir birlik, ittihad oluşturuyorlar. Enteresandır, Anadolu'dan da temsilci buluyorlar. Anadolu'dan buldukları temsilci, mason olan Cemalettin Efgani'nin kurduğu İttihad-ı İslam'a üye oluyor. Kurucular arasında yer alıyor. Bilahare de bu insan İslam birliği için ortaya çıkıyor. Yani fiilen mevcut olan Halifeye destek olmuyor, fitne çıkartıp İslam alemini darmadağın etmek, adeta posasını çıkartmak isteyen karşı tarafta yer alıyor. Bunu da güya İslam adına yapıyorlar. Kimin emri ile yapıyorlar? İngilizlerin emri ile yapıyorlar. Allah nasip ederse ileride inşaallah şu anda ismini vermediğimiz insanların ismini de belki vererek konuşmalarını, bu konudaki düşüncelerini milletimize takdim etmemiz da lazım.

Çünkü öyle oldu ki zaman içerisinde bunlar gittiler canavarla ortaklaşa parçaladılar, yuttular, sonra geldiler, seninle, benimle ağladılar. Biz bu eşkıya sürüsünü şimdi karşımızda büyük bir din adamı olarak görüyoruz. Ne alakası var? Hiç ilgisi yok. İngiliz bununla da yetinmiyor. Kalkıyor, Anadolu'dakine "Biz burada Halifenin temsil ettiği teze karşı bu görüşü ortaya koyduk ama dağılanlar kimin etrafında toplanacak? Anadolu'da kiminle beraber olacak? O zaman sen Kürt Teali Cemiyetini kurman lazım" diyerek ona da Kürt Teali Cemiyetini kurduruyorlar. Olay bu kadar açık. Yani  her iki emir de İngiliz'den geliyor. Her iki şahıs da İngiliz'in talimatı ile iş yapıyor. Ramazan'da dinî pencere açık olduğu için...Sorunuzun cevabı işte buradan başlıyor. İslam, bir ideoloji olarak takdim ediliyor. İslam'ın siyasallaşması diyorlar ya işte İngilizlerin talimatıyla o dönem başlıyor. Bu sefer yaşanması gereken din, herkesin masa başında oturup dedi kodu mevzuu haline getiriliyor. İşte "şu devleti, bu devleti" o dönemden sonra başlar. Bir zamanlar İslam aleminden tercüme furyası vardı. İşte onlar da o akımın devamıdır. Bu furya o gün var da bugün yok değil. Aynı düşünce zıt bir hareket içerisinde olmasına rağmen moda şeklinde bizim aydınımızın kafasını maalesef meşgul etmiş durumda. Onlar da bu anlayışın kurbanı olduğu için ibadet yapıp taat ile, zikirle, sabırla, kanaat ile, tezekkürle, iffetle, yani İslami sıfatlara kavuşarak Allah'a kavuşmak gerekirken bütün bunlar terk ediliyor, işin avukatlığına soyunmak gayet kolay oluyor. Bu düşüncenin etki sahasına girenler İslam'ı bu tarzda, ideolojik tarzda yorumlamaya başlıyorlar. Ramazan'da da herkesin dini pencereleri açıktır. Dinlemeye müsaittir. Ve o yanlış adımlar bugün de atılmaya devam ediliyor. Olayın aslı budur.Türk milletinin İslam telakkisiPeki olması gereken nedir? Olması gereken, Peygamber Efendimiz'in (sav) ve aile efradının hayatı boyunca yaşadığı İslam'dır, dindir. Telakki budur. Türklerin hayatına baktığımız zaman Ehl-i Beyt çizgisinde bir İslam idraki içerisinde bulunduğunu, hayatlarına bunu geçirdiğini, tamamen kulluk ekseni etrafında dini yaşadıklarını mülahaza, müşahede edersiniz. İşte bu anlayış o günden bu tarafa maalesef hayli miktarda zayıflamıştır. Yapılması gereken kaybettiğimiz değerlere dönüş, Allah'la kulluk arasındaki münasebetleri genişletmektir. Bir başka ifade ile Allah'la dost olmak, arkadaş olmak, Allah'ın dostları ile dost olmaktır. Sevgili Peygamber Efendimiz (sav), Cenab-ı Allah'ın en çok sevdiği, sadece insan değil varlık aleminin gözdesidir. "Seni yaratmasaydım ben hiç bir varlığı yaratmazdım" buyuruyor, Cenab-ı Hak. Yani "varlığın sebeb-i hikmeti sensin" buyuruyor. Dolayısıyla Allah adına yeryüzünde sevilmesi gereken tek insan, model budur. İnsanın hayatında taklit etmesi, yaptığı işlerde onu örnek alması Allah'a vasıl olması için kaçınılmazdır. Onu hatırlatacak ne varsa bu yoldan gitmesi hele bir Müslümanın boynuna farzdır. Bir bakıyorsunuz ki Peygamber bu şekilde algılanıp, örnek alınmıyor. Türklerin İslam'a yaptıkları hizmet hiç bir şeyle ölçülemez. Bakıyorsunuz, Peygamberin giydiği hırkadır; ona sonsuz bir saygıyla, edeple, irfanla bakılıyor. Bilhassa bu mevsimde, Ramazan'da ziyaret eder. Mübarek sakal-ı şerifi ziyaret eder. Eğer imkan varsa umresini yapar, kabr-i saadetlerini, Ravzasını ziyaret eder. Yani Türklerin Peygambere, İslam'a karşı tavrı çok farklıdır. Şimdi bu, elimizden alınmaya çalışılıyor. Bu, alınırsa o zaman kulluk da gidecek, din de gidecek. Ramazan'da insanların bu açık penceresinden girerek kimi bilerek, kimi de bilmeyerek ifsad kampanyalarında yerlerini alıyorlar. Allah onları da ayıktırsın diyoruz.Hıristiyanlık rıhtımına demirlenen gemilerHocam, Batı, Avrupa, Türkiye'yi karıştırırken din faktörünü çok iyi kullanıyor. 1850'lerde siz ismini vermediniz, biz de vermeyelim, İsrail'in Hayfa şehrinde kurdurmuşlar. Öbür taraftan Lawrence'i Osmanlı topraklarına salmışlar. Böyle birçok ters mezhebi Batının kurduğunu görüyoruz. Bugüne bakıyoruz bir ilahiyatçı profesör Moon tarikatının merkezinde iki yol kalıyor, maaş alıyor, Türkiye'ye dönüyor, bir anda başka bir İslam anlatmaya başlıyor. Öbür din adamı gidiyor Vatikan'da görüşmeler yapıyor.Prof. Dr. Haydar Baş - O İslam'ı anlatmıyor. Kendi dinini anlatıyor. Adına İslam diyor ama başka bir şey anlatıyor: Öbürü de gidiyor, Sünnete karşı çıktığı için Almanya'nın popüler gazetelerinden biri tarafından örnek din adamı ödülüne layık görülüyor. Bu ödülü Almanlar veriyor. Bunlar, dün de oluyor, bugün de oluyor, bundan sonra da olacak. Siz de çıkıyorsunuz "Dün bu oyunları oynadılar. Osmanlıyı yıktılar" diyorsunuz. Bugün bir uyarı mahiyetinde Türk milletine neler söyleyeceksiniz?Prof. Dr. Haydar Baş- Hedef Türk milletidir, onun yaşadığı vatan topraklarıdır, onun devletidir. Zaman içerisinde şunlara çok şahit oldunuz. "İşte İslam devleti, müslüman devlet, devletimiz müslüman değil" sözlerini çok duydunuz. Bütün bunların temelinde de yatan, bu fitnenin temelinde de yatan ideoloji dini ideolojik olarak algılayıp milleti dinden soğutma furyasıdır. Aynı düşünce hatırlarsanız bundan 20 küsur sene önce İslamcılık adına yola çıktığında bunlara "işte şöyle böyle İslamcı" diyenler, bugün öyle bir noktaya geldiler ki hıristiyanlık rıhtımına gemilerini demirlediler. Dün "İslamcıyım" diyen insan bugün buna bakıp da "Yahu siz ne yapıyorsunuz? Sizi terbiyesizler. Müslümanlıkla yola çıktınız. Milleti hıristiyan ediyorsunuz. Böyle şey mi olur?" demesi gerekirken "canım ne yapalım. Burası işte şudur" diyor. Kısaca o kulluk şuuru da kayboldu. Bu itikad da kayboldu. Neye inandığı meçhul olan adeta bir duruma insan maalesef sevk edildi. Burada yapılmak istenen şey bütün Türk milletini aynı noktaya teşmil etmek, aynı havayı, aynı duyguyu, aynı düşünceyi yaşatmaktır. Yani gaye Türk milletinin birliğini, beraberliğini dağıtmak ve yok etmektir.

HANİ AVRUPA'DA HÜRRİYET VARDI?

Almanya'ya, Fransa'ya gidiyorsunuz. "Burada İslam serbest" diyorlar. Neresi serbest! Camisine, herhangi bir sohbet yerine gidiyorsunuz, konuşulan şey İslam değil. Konuşulan şey Türkiye'nin durumudur, Türk milletinin halidir. Yani orada Türkiye'ye edersen sana hürriyet vardır. Taat ve ibadette, bir kulluk kulvarında yürümek veya koşmak istersen bu hürriyet yoktur. Bunu nereden mi çıkartıyoruz? Hadi gidelim. Koskocaman Avrupa zemininde bir tek yerde ezan-ı Muhammediyenin minarelerden okunduğuna şahit olamazsın. Hürriyet bu mudur? Hani Avrupa'da hürriyet vardı! Yerin altına gireceksin de kapalı yerde ibadet yapacaksın. Müsaade et de ona da bir şey söylemesinler. Kısaca şunu demek istiyorum. Hedef burada Türk milletinin birliğidir. Çünkü Batı her konuda ve her zaman karşısında büyük Türk milletini bulmuştur. Bizi takip eden kardeşlerimiz şuna çok iyi inanması lazım. Dünyanın en seçkin ve sevilmiş milleti Türk milletidir. İnsanlığa, medeniyete, insan haklarına hizmet eden tek millettir.

Hangi coğrafyaya gitmişse insan haklarını taşımıştır. Can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini bütün insanlığa doya doya Türk milleti yaşatmıştır. Bunda kimsenin tereddütü olmasın. Açsınlar, baksınlar. Ermeni soykırımı vs bunların hepsi hikayedir. Türk milleti böyle bir şey yapmaz. O döneme de bir cümle koymak istiyorum. Benim rahmetli dedem, ninem, annem, babam anlatırdı. "Bizi burada, Karadeniz bölgesinde Ermeniler, öyle baskı altına aldılar ki her an hayatımız tehlikede idi. Bölgeden hicret etmek mecburiyetinde kaldık. Muhacir çıktık" derlerdi. Benim rahmetli dedem, ninem. Amcalarım muhacir çıktılar. Samsun'da, Bafra'da, Terme'de kaç sene kaldıktan sonra malumunuz 1917'deki komünist ihtilali ile beraber Rus askerlerinin çekilmesiyle Ermenilerin arkasındaki destek kaybolunca bu sefer hiç bir şey yapamaz hale geliyorlar, bizim hicret eden büyüklerimiz de vatanlarına geri dönmek durumunda oluyorlar. Olayın aslı budur. Türk milleti hiç kimseye zulmetmemiştir.
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Yükselirse, işi zor
Biden'ın geleceği petrol fiyatlarına bağlı
Vergileri indirin
Çin'in Ankara Büyükelçisi'nden tuhaf istek
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Yükselirse, işi zor
Biden'ın geleceği petrol fiyatlarına bağlı
Vergileri indirin
Çin'in Ankara Büyükelçisi'nden tuhaf istek

Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm yurtta olduğu gibi Kocaeli'de de kutlandı
23.04.2024 12:44:00 / Güncelleme: 23.04.2024 12:48:56
Ahmet Haydar Tarhanlı
Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı
Kocaeli'nde 23 Nisan coşkuyla kutlandı
Kocaeli Valiliği'nin önderliğinde İzmit Kent Meydanında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Kocaeli Valisi, Belediye Başkanı, İl Eğitim Müdürü, siyasi parti başkanlarının katılımıyla protokol eşliğinde kutlandı.



Geniş katılımın olduğu 23 Nisan programı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından mozoleye çelenk sunumuyla devam etti.



Bayram programına Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Kocaeli İl Başkanı Muharrem Can ve İzmit İlçe Başkanı Cahit Barutçu da davetli olarak katıldı.



23 Nisan aynı zamanda 'Çocuk Bayramı' olması nedeniyle BTP İl Başkanı Muharrem Can programda bulunan çocuklarla yakından ilgilendi.

Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar

Türk milletini esaretten kurtaran ve yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk, onca zorlu işlerinin arasında kitap yazmaya da vakit yaratmıştır. Onun hakkında çok sayıda önemli biyografiler kaleme alınmıştır. Özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı 'Hoş Geldin Atatürk' eseri adeta bir başyapıttır 
23.04.2024 12:02:00
Mehmet Hakan Akkuş
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca kitaplarla bütünleşmiş ve okuma sevgisiyle bilgi birikimini artırmıştır. Farklı dönemlerde çeşitli konularda kitaplar da yazmıştır. İşte Atatürk'ün yazdığı bazı kitaplar:

1. Nutuk: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılaplarını anlatan bu eser, Atatürk'ün kendi kaleminden çıkmış ve tarihi bir hitabeye dayanmaktadır. Nutuk, günümüzde bile geçerliliğini koruyan önemli bir kaynaktır.

2. Takımın Muharebe Talimi: Askerlikle ilgili konuları ele alan bu kitap, muharebe eğitimi ve stratejileri hakkında bilgi verir.

3. Geometri Kılavuzu: Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı geometri kitabı, matematiksel terimlerin anlaşılmasını kolaylaştırmış ve Osmanlıca geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulmuştur.

4. Yurttaş İçin Medeni Bilgiler: Atatürk'ün yazdığı bu eser, medeni bilgileri anlatır ve vatandaşların bilinçlenmesine katkıda bulunur.

Atatürk'ün bu eserleri, hem tarihi hem de güncelliği olan önemli bilgiler içermektedir. Kendisinin ileri görüşlülüğü ve akılcılığı, yazdığı kitaplarda da kendini göstermektedir.


Atatürk hakkında yazılmış bazı biyografiler


Mustafa Kemal Atatürk, modern Türkiye'nin kurucusu ve büyük bir devlet adamı olarak, birçok biyografiye de konu olmuştur. Bu biyografiler, Atatürk'ün hayatının farklı yönlerini aydınlatır ve onun tarihteki yerini daha iyi anlamamızı sağlar. İşte Atatürk hakkında yazılmış bazı önemli biyografiler:

- Atatürk: An Intellectual Biography. Yazar M. Şükrü Hanioğlu tarafından kaleme alınan bu eser, Atatürk'ün düşünce dünyasını ve fikirlerinin oluşumunu derinlemesine inceler. Atatürk'ün modernleşme ve ulus devlet inşası sürecindeki rolünü vurgular.

- Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey. Andrew Mango'nun yazdığı bu biyografi, Atatürk'ün kişisel yaşamından politik kariyerine kadar geniş bir perspektif sunar. Atatürk'ün liderlik tarzı ve kararlarına odaklanır.

- Atatürk: A Biography of Mustafa Kemal, Father of Modern Turkey. Lord Kinross'un eseri, Atatürk'ün hayatını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu anlatır. Atatürk'ün askeri başarılarından siyasi reformlarına kadar geniş bir yelpazede bilgi sunar.

- Atatürk: Leadership, Strategy, Conflict. Edward J. Erickson'un kitabı, Atatürk'ün askeri stratejilerini ve liderlik becerilerini ele alır. Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki dönemdeki kararlarına ışık tutar.


Hoş Geldin Atatürk


Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan 'Hoş Geldin Atatürk'eseri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının önemli kesitlerine odaklanıyor. Kitap, Atatürk'ün yaşamını ve liderliğini belge ve bilgilerle aydınlatarak, onun gerçek yönlerini gözler önüne seriyor.

Atatürk, Türk Milleti'ni çağdaş uluslar seviyesine çıkarmak için birbirinden önemli devrimler gerçekleştirmiş, vatan toprağını kurtarmak için birçok kutlu zafer kazanmış büyük bir liderdir. Hoş Geldin Atatürk, bu büyük liderin imanına atılan iftiraları, gizlenen gerçekleri ve örtülen yönlerini açığa çıkarıyor.

Kitap, Atatürk ile ilgili düzenlenen sempozyumlarda yapılan iddialı konuşmaları, çarpıcı makaleleri ve önemli yorumlarıyla kamuoyunda ses getiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden çıkmıştır. Atatürk hakkındaki tartışmalara son noktayı koymayı hedefleyen bu eser, okuyucuları derinlemesine düşünmeye ve gerçekleri görmeye davet ediyor.

Hoş Geldin Atatürk, Atatürk'ün mirasını anlamak ve onun büyük liderliğini daha iyi kavramak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor

İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, bu yıl sıcaklıkların geçtiğimiz yıllara oranla 4 ila 6 derece arttığını belirterek hava sıcaklıklarındaki artışlarla birlikte Akdeniz ikliminin karasal iklime doğru ilerlediğini söyledi.
23.04.2024 11:06:00
İhlas Haber Ajansı
Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor
Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor
Doğu Akdeniz ve Hatay'da ilkbahar mevsimine girmesiyle sıcaklıklar artmaya başladı. Depremin vurduğu Hatay'da, gündüz saatleri adeta yaz mevsimini aratan sıcaklık varken gece saatlerinde kış mevsimini hissettiren hava durumu yaşanıyor. İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, yaşanan hava değişimine ilişkin açıklamalarda bulundu.

İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, bu yıl yaklaşık 4 ila 6 derece arasında sıcaklık artışının olduğuna dikkat çekerek Akdeniz ikliminin yavaş yavaş karasal iklime doğru ilerlediğini dile getirdi. Ayrıca iklim değişikliğinin zaman geçtikçe daha da artacağını ifade eden Sakallı, hava kirliliğinin artması ve doğa tahribatına devam edilmesi iklim değişikliğini arttırdığını söyledi.

'Yağış miktarında değişikliğin olmamasına rağmen bu yağışın düşme periyotların da çok büyük değişiklikler var'

Yağış miktarının değişmemesine rağmen yağış periyodunun değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Abdulla Sakallı, 'Özellikle son 30 yılda sıcaklık artışı, diğer aylara göre ortalamanın bayağı üzerinde seyrediyor. Bu yıl yaklaşık 4 ila 6 derece arasında bir sıcaklık artışı gördük. Bu durum Akdeniz ikliminin yavaş yavaş karasal çölleşen bir iklime doğru ilerliyor. Çünkü bizim en büyük sıkıntımız yağış aralıklarının değişmesi ve yağış rejiminin değişmesidir. Bir yılda buraya düşen yağış miktarında, çok fazla değişiklik yok. Son 30 yılı incelediğimizde global su bütçesini modellediğimiz yayınımıza göre özellikle, İskenderun ve Akdeniz bölgesinde düşen yıllık yağış toplamında herhangi bir değişiklik yok. Bu değişikliğin olmamasına rağmen bu yağışın düşme periyotların da çok büyük değişiklikler var. Yağış periyotlarındaki değişim beraberinde güçlü kurak periyotları doğurmaktadır' dedi.

'İklim değişikliğini etkileyen faktörler artarak devam ediyor'

İklim değişikliğinin çeşitli etmenlere göre artığını belirten Doç. Dr. Abdulla Sakallı, 'İklim değişikliğini etkileyen faktörler artarak devam ediyor. İskenderun ilçesindeki; hava kirliliği , doğanın tahribatı, taş ocaklarının faaliyet göstermesi ve buna benzer etmenlerle iklim değişikliğinin etkilerini daha da artırarak karşımıza çıkaracaktır' ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti

Erbaş'ın Diyanet'in resmi sitesinde yer alan özgeçmişinde iyi derecede Arapça ve Fransızca bildiği yazıyor.
23.04.2024 08:21:00 / Güncelleme: 23.04.2024 08:32:04
Haber Merkezi
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ziyaretinde yanında bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Rûdaw muhabirinin Arapça sorusunu Türkçe'ye çevirtti. O anlar gündem oldu. Erbaş'ın Diyanet'in resmi sitesinde yer alan özgeçmişinde ise iyi derecede Arapça ve Fransızca bildiği yazıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ziyareti kapsamında Bağdat'ta bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkanı Serkan Kayalar, TİKA tarafından restore edilen Abdulkadir Geylani Külliyesi ve İmam-ı Azam Külliyesi'ni ziyaret etti.

Bağdat'ta bulunan Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Rûdaw muhabirinin Selahaddin-i Eyyubi ve Şeyh Abdulkadir Geylani gibi Kürt şahsiyetlerin İslam'a hizmetleri hakkındaki sorusunu Türkçe'ye çevirtti. O anlar gündem oldu.



Ali Erbaş'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesindeki özgeçmişinde "İyi derecede Arapça ve Fransızca bilmektedir" ifadeleri yer alıyor.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.