Kim ne derse desin, Kemal Derviş, Batılı anlamda tam bir politikacı. Siz geçiniz, politikaya girecekmiş, girmeyecekmiş lâflarını. Kemal Derviş, Türkiye'ye geldiği günden itibaren politikanın içinde. Politikanın en büyük silahı propaganda değil mi? Kemal Derviş, kartel medyasının desteği ile bunun en âlâsını yapmıyor mu? Dahası, propaganda sloganlara dayanır. Öyle derin ve uzun konulara dalmaya gerek yok. Slogan üret, kitlelere ezberlet ve yoluna devam et. Kemal Derviş de bunları yaptı, yani politika ile uğraştı.
Batılı anlamda politika yapmanın birinci şartı, en büyük hezimeti, zafer olarak takdim etmekdir. Batıda politika, ta eski Yunan'dan beri bu şekilde yapılmaktadır. Bundan dolayı, eski Yunan'da bir politikacı rakibi için şöyle demiştir: "Ben onu yenerim, alt ederim, ama o, yenilmediğine, zafer kazandığına halkı inandırır". Bu anlayışa göre, doğru veya yanlış konuşmanın hiç önemi yok. Önemli olan halkı
inandırmak, daha doğrusu kandırmaktır.
Ekonomiyi kurtarmak için ithal edilen Kemal Derviş, faaliyetlerini işte bu anlayış üzerine yürütmüştür. Türkiye'ye geldiği ilk günlerde "Kriz iki üç ay içerisinde biter" diyerek umut dağıttı. Aylar şöyle dursun, yıl geçip de ekonomi daha kötüye gidince, bu sefer "ben krizin boyutunu bu kadar bilmiyordum, yanıldım" dedi. Ah da bunu bir başkası deseydi. O zaman görürdünüz kartel medyasının çıkaracağı gürültüyü. Fakat Kemal Derviş'in bu yaptığı hareket, büyük bir fazilet olarak sunuldu. Denildi ki, "Kemal Derviş, gerçekçi bir adam, bakınız hiç yalan konuştu mu?". Şimdi soralım: Kartel medyasının yalan dediği şey nedir? Bir tarif etsinler de, biz de öğrenelim.
Kemal Derviş, aylar önce krizin bittiğini, bankacılık sektörünün sağlam temellere dayandırıldığını ilân etmedi mi? Peki öyleyse, şu son banka operasyonu neyin nesi? Pamukbank, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devr edildi. Bakınız, Kemal Derviş, bu hezimeti nasıl zafer olarak takdim ediyor. Diyor ki: "Bankacılık sistemi güçlüdür ve ayakta dır diyebilme olanağımız daha fazla. Artık bu iş bitmiştir diyebiliriz." Hangi iş bitmiştir, ben anlayamadım. Anlayan varsa beri gelsin. Bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesi, bir bakıma bu bankaların devletleştirilmesi demek değil mi? Halbuki Kemal Derviş'in iddiası ve programının ana maddesi, devlet bankalarını özelleştirmekti. IMF'de ancak, bunun için para verebileceğini söylüyordu. Şimdi ne olduysa oldu, IMF sözcüsü ve Dış İşleri Direktörü Tom Dawson da açıklama yaptı, son banka operasyonunu memnuniyetle karşıladı. Dawson şöyle dedi: "Bu karar BDKK'nın Türkiye'deki bankacılık sektörünü uygun şekilde düzenlemedeki güçlü kararının bir ifadesidir.
Evet, güçlü bir karar var, ama bu karar, milletin lehine değil, aleyhinedir. Pamukbank'ın yaklaşık 2 milyar dolar açığını devlet dolduracak, ondan sonra, bu bankayı ya satacak, ya da kapatacaktır. Yani 2 milyar dolarlık açık, aç ve biilaç düşürülmüş ve milletin sırtına vurulacaktır. Bugüne kadar, son operasyon dahil 26 banka operasyonu oldu. Bankalarda alacakları olan yerli ve yabancı tüm kişi ve kuruluşların paraları kuruşu kuruşuna ödendi. Yapan, yiyen başkası, cerimeyi çeken halk. Artık bu oyuna "dur" demenin zamanı, çoktan geldi, ve de geçmektedir. İyi bilelim ki, bu uluslararası bir oyundur. Oyuncuların kimliği ünvanı ve makamı bizleri yanıltmasın. Biz bunlara değil, oyunun kuralına ve içeriğini bakarak karar verelim.
Uluslararası oyunun kurucuları IMF ve Dünya Bankası'dır. Bu kuruluşlar "yürüyün doğru yoldasın" diyerek ülkeleri uçurumun kenarına kadar getirirler, sonra da o ülkeleri, dertleriyle başbaşa bırakırlar. En son Arjantin'de yaptıkları bu değil mi? Onun için milli duruş gösteren devlet adamları, bu kuruluşları ülkelerinden kovuyor. Bu devlet adamlarından biri de, Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chawez'dir. O, "şunu yapın, bunu yapmayın" diye akıl veren IMF uzmanlarına "pılınızı pırtınızı toplayın, çekin gidin" demesini bildi. IMF, kendisine karşı çıkmanın ne demek olduğunu göstermek için, yerli işbirlikçilerine 11 Nisan 2002 tarihinde darbe yaptırdı. Fakat ne oldu? Üç gün sonra halkının ve ordunun alt rütbeli subaylarının desteği ile Chawez, tekrar görevinin iade edildi. Demek ki, IMF'ye "geri dön marş marş" komutunu vermek, o kadar da zor değilmiş. Türk milleti bunun en güzelini yapacak ve bütün dünyaya örnek olacaktır. O günler çok yakındır.
Batılı anlamda politika yapmanın birinci şartı, en büyük hezimeti, zafer olarak takdim etmekdir. Batıda politika, ta eski Yunan'dan beri bu şekilde yapılmaktadır. Bundan dolayı, eski Yunan'da bir politikacı rakibi için şöyle demiştir: "Ben onu yenerim, alt ederim, ama o, yenilmediğine, zafer kazandığına halkı inandırır". Bu anlayışa göre, doğru veya yanlış konuşmanın hiç önemi yok. Önemli olan halkı
inandırmak, daha doğrusu kandırmaktır.
Ekonomiyi kurtarmak için ithal edilen Kemal Derviş, faaliyetlerini işte bu anlayış üzerine yürütmüştür. Türkiye'ye geldiği ilk günlerde "Kriz iki üç ay içerisinde biter" diyerek umut dağıttı. Aylar şöyle dursun, yıl geçip de ekonomi daha kötüye gidince, bu sefer "ben krizin boyutunu bu kadar bilmiyordum, yanıldım" dedi. Ah da bunu bir başkası deseydi. O zaman görürdünüz kartel medyasının çıkaracağı gürültüyü. Fakat Kemal Derviş'in bu yaptığı hareket, büyük bir fazilet olarak sunuldu. Denildi ki, "Kemal Derviş, gerçekçi bir adam, bakınız hiç yalan konuştu mu?". Şimdi soralım: Kartel medyasının yalan dediği şey nedir? Bir tarif etsinler de, biz de öğrenelim.
Kemal Derviş, aylar önce krizin bittiğini, bankacılık sektörünün sağlam temellere dayandırıldığını ilân etmedi mi? Peki öyleyse, şu son banka operasyonu neyin nesi? Pamukbank, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devr edildi. Bakınız, Kemal Derviş, bu hezimeti nasıl zafer olarak takdim ediyor. Diyor ki: "Bankacılık sistemi güçlüdür ve ayakta dır diyebilme olanağımız daha fazla. Artık bu iş bitmiştir diyebiliriz." Hangi iş bitmiştir, ben anlayamadım. Anlayan varsa beri gelsin. Bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesi, bir bakıma bu bankaların devletleştirilmesi demek değil mi? Halbuki Kemal Derviş'in iddiası ve programının ana maddesi, devlet bankalarını özelleştirmekti. IMF'de ancak, bunun için para verebileceğini söylüyordu. Şimdi ne olduysa oldu, IMF sözcüsü ve Dış İşleri Direktörü Tom Dawson da açıklama yaptı, son banka operasyonunu memnuniyetle karşıladı. Dawson şöyle dedi: "Bu karar BDKK'nın Türkiye'deki bankacılık sektörünü uygun şekilde düzenlemedeki güçlü kararının bir ifadesidir.
Evet, güçlü bir karar var, ama bu karar, milletin lehine değil, aleyhinedir. Pamukbank'ın yaklaşık 2 milyar dolar açığını devlet dolduracak, ondan sonra, bu bankayı ya satacak, ya da kapatacaktır. Yani 2 milyar dolarlık açık, aç ve biilaç düşürülmüş ve milletin sırtına vurulacaktır. Bugüne kadar, son operasyon dahil 26 banka operasyonu oldu. Bankalarda alacakları olan yerli ve yabancı tüm kişi ve kuruluşların paraları kuruşu kuruşuna ödendi. Yapan, yiyen başkası, cerimeyi çeken halk. Artık bu oyuna "dur" demenin zamanı, çoktan geldi, ve de geçmektedir. İyi bilelim ki, bu uluslararası bir oyundur. Oyuncuların kimliği ünvanı ve makamı bizleri yanıltmasın. Biz bunlara değil, oyunun kuralına ve içeriğini bakarak karar verelim.
Uluslararası oyunun kurucuları IMF ve Dünya Bankası'dır. Bu kuruluşlar "yürüyün doğru yoldasın" diyerek ülkeleri uçurumun kenarına kadar getirirler, sonra da o ülkeleri, dertleriyle başbaşa bırakırlar. En son Arjantin'de yaptıkları bu değil mi? Onun için milli duruş gösteren devlet adamları, bu kuruluşları ülkelerinden kovuyor. Bu devlet adamlarından biri de, Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chawez'dir. O, "şunu yapın, bunu yapmayın" diye akıl veren IMF uzmanlarına "pılınızı pırtınızı toplayın, çekin gidin" demesini bildi. IMF, kendisine karşı çıkmanın ne demek olduğunu göstermek için, yerli işbirlikçilerine 11 Nisan 2002 tarihinde darbe yaptırdı. Fakat ne oldu? Üç gün sonra halkının ve ordunun alt rütbeli subaylarının desteği ile Chawez, tekrar görevinin iade edildi. Demek ki, IMF'ye "geri dön marş marş" komutunu vermek, o kadar da zor değilmiş. Türk milleti bunun en güzelini yapacak ve bütün dünyaya örnek olacaktır. O günler çok yakındır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018