Mute Savaşı'nda düşmanın sayı ve teçhizat bakımından inanılmaz bir üstünlüğü vardı. 100 bin hıristiyan ordusunun karşısanda 3 bin İslam askeri bulunyordu.
Muharebe öncesi ashabı kiram aralarında istişare ettiler. İstişarede şöyle bir fikir gelişmişti: "Tedbir alınsa, durum Resûlullah'a haber verilse, geri dönülse"... Fakat imandaki kararlılık, itaatteki teslimiyet, bu görüşü geçersiz kıldı.Çünkü mü'minin hesabı, Allah rızasına dönük ve ahirete yöneliktir, zahirî ve nefsanî ölçülere göre değil. Savaşa başlamadan önce İslâm'ın tebliğ edilmesinin emredilmesi, İslâm'a göre savaştan maksadın 'tebliğ' olduğu ve savaşa son çare olarak başvurulduğunu gösterir. Savaştaki bu mantık, İslâm'ın dışında hiçbir görüş ya da düşüncede gösterilemez.Nihayet mukadder son başlıyor; yeni bir iman-küfür kavgası kızışıyordu. Allah Resûlü'nün tayin ettiği iman eri üç komutan ard arda şehid oluyordu. Zeyd bin Harise, Caferi Tayyar ve Abdullah bin Revaha... Heybet, hikmet ve ibret dolu bir manzara... Bu şerefli mücadelede dikkat çeken bir husus, Abdullah b. Revaha'nın durumudur. O büyük insan, bir an gaflete düşüyor, savaş meydanında ailesini ve Medine'deki hurma bahçesini düşünüyordu. Onun masivaya olan bir anlık yönelişi, harp meydanında tereddütüne ve geri adım atmasına sebep oluyordu. Fakat bu kritik anda, derhal kendi kendini ikaz ederek toparlıyor; Allah'ın vaadini hatırlayarak düşman üzerine atılıyor ve şehadet mertebesine ulaşıyordu. Ancak onun bir anlık tereddütü, daha önce şehid olan kardeşleri Zeyd ve Cafer'den cennette biraz ayrı kalmasına sebep oluyordu. Cennete doğru yavaş yavaş ilerleyebiliyordu.Abdullah b. Revaha, savaş meydanındaki tereddütünü izale ettikten sonra şöyle demişti: "Şahid olun arkadaşlar! Medine'deki bütün mallarımı Beytü'l-Mal'e bırakıyorum". Daha sonra kendi kendine şöyle söylenmişti: "Ey nefs! Sen cennete kavuşmak istemiyorsun. Ben ise, savaşa savaşa oraya varacağım". Bu olayda en önemli ders şudur: İnsan, Hakk'a hizmet yolunda dünyaya, rahata kısaca mâsivaya meylederek samimi olduğu halde tehlikeye düşebilir. Kişi bu konuda çok hassas olmalı; her an, içindeki nefis denen şer güce aldanabileceğini unutmamalıdır.Üç komutanın şehadetinden sonra Halid b. Velid'in komutan olarak seçilmesi, mübarek bir tevafuk olmuştur. Halid b. Velid; İslâm ordusunun sağını sola, solunu sağa, arkasını öne, önünü arkaya alarak düşmana amansız taarruzlarda bulunmuş; harplerde taktiğin ve hilenin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Nitekim, bir hadis-i şerifte: "Harp hiledir" buyurulmuştur.
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.