İnsanın çok yönlü bir varlık olduğu görüşünde, bilim adamlarından yolda geçen herhangi bir kişiye kadar herkes hemfikirdir. İnsanın doğasından yola çıkarak, bu çok yönlülüğünü idame ettirebilmesi için çeşitli sınıflar ortaya çıkmıştır. Örnek vermek gerekirse; tıp bilimi, insanın tıbbi durumuyla ilgilenir ve çalışma alanı temel olarak insan sağlığıdır; hukuk, insanın sosyal yönünü gözetir ya da ilahiyat, insanın dini yönüne hitap eder. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Her bilim dalı, her çalışma alanı, insanın belirli ihtiyaçlarını karşılamak, insanla ilgili birçok soru işaretine cevap olabilmek amacıyla doğmuştur.Yaşam kalitesini ve maddi gücü birincil derecede etkileyen alan ise "ekonomi"dir. İktisat bilimi, bu anlamda insan merkezli bilim dallarının öncülerindendir. Ekonomistler tarafından "Homo Economicus" adı verilen insan modeliyle birlikte bir "iktisadi insan" tanımı yapılmış ve bu tanım, asırlar boyunca birbiriyle aynı mantığa sahip ekonomi modelleri tarafından kullanılmıştır. İktisat konusuna yeni bir boyut kazandıran, diğerlerinden çok farklı mantaliteyle hazırlanmış, uygulandığı toplumlara adeta bir nefes olan Milli Ekonomi Modeli'nde, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu konuyu şöyle ele almıştır:"Maalesef bilinen ekonomi modelleri, kendi sistemlerine uygun bir insan tarifi yapmışlardır; oysa yapılması gereken, insanın doğasından kaynaklanan, gerçek özelliklerinden yola çıkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modeli hayata geçirmek."İktisat fakültelerinde öğretilen ilk şey ya da internet ve ansiklopedilerde iktisat tanımına dair görülecek ilk şey şudur: "Sınırlı olan kaynakların, sınırsız olan nüfusa paylaştırılması adına..." Devamını bilmeye hiç gerek yok. "Sınırlı kaynak, sınırsız ihtiyaç" temeli üzerine inşa edilmiş ekonomi modellerinin tümünün tarih boyunca insanları tatmin etmediği, ekonomik anlamda refah düzeyine çıkaramadığı açıktır.Ekonominin var olduğu günden bu yana, yapıtaşını oluşturan "sınırlı kaynak, sınırsız ihtiyaç" tabusunu yıkarak "sınırlı ihtiyaç, sınırsız kaynak" parolası ile iktisat alanında bir devrim yaşatan Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde, ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan tarifini şöyle yapmıştır:"Gerçek olan şudur ki; insanın yemek, içmek, ısınmak, giyinmek, barınmak gibi çok karmaşık olmayan sınırlı ihtiyaç kalıpları varken, bu ihtiyaçlarını karşılamak için dünya üzerinde yüzlerce, hatta binlerce, bilinen ve bilinmeyen kaynak mevcuttur."Geçmiş yıllar göstermiştir ki; hiçbir yöntemi, metodu olmaksızın sadece kaynakların orantısız paylaşımına dayanan, tek bir tanımla tüm bireyleri robotlaştırarak içerisinde insana dair hiçbir şey bulundurmayan sistemler, yönettiği toplumların ekonomisini batırmaya mahkumdur. Buna karşın insanı en iyi tanımlayan, insanın emeğini, alın terini, başta tüketimini ve üretimini odak edinmiş Milli Ekonomi Modeli, uygulandığı toplumlar baz alınarak yorum yapıldığında, iktisat dünyasının kral koltuğuna tek başına oturmuştur.Dahi bir Türk'ün kaleminden dökülmüş bu modelin, Türkiye tarafından anlaşılması umuduyla...
Meryem Keçeci / diğer yazıları
- Bizim neden paramız yok? / 20.05.2017
- Başka çözüm mü var? / 11.07.2015
- Milli Ekonomi Modeli Dünya meclisinde / 05.05.2015
- Gayri Safi Amerikan Hasıla (GS$H) / 28.04.2015
- Taahhütler havada uçuşuyor / 14.04.2015
- Fakirlik kaderin değil / 06.04.2015
- Umudumuz var! / 25.03.2015
- Milletçe geçim derdine düştük! / 16.03.2015
- Bir batık birlik; adı: Avrupa / 23.02.2015
- Global dünyanın paradoksları / 17.02.2015
- Başka çözüm mü var? / 11.07.2015
- Milli Ekonomi Modeli Dünya meclisinde / 05.05.2015
- Gayri Safi Amerikan Hasıla (GS$H) / 28.04.2015
- Taahhütler havada uçuşuyor / 14.04.2015
- Fakirlik kaderin değil / 06.04.2015
- Umudumuz var! / 25.03.2015
- Milletçe geçim derdine düştük! / 16.03.2015
- Bir batık birlik; adı: Avrupa / 23.02.2015
- Global dünyanın paradoksları / 17.02.2015