Buyurun.
Ahiret hayatında "zebanilerle" muhatap olacakları kesin gibi görünen bazı tipler, bazı çevreler yıllar yılı dünya hayatının "zebaniliğini" yaptılar, hoşlanmadıkları ve menfaatlerine engel gördükleri insanları peşinen cehennemlik ilan ettiler.
Kendi kendilerine gelin güveyi olan bu amansız zebani tiplerden en çok çekenlerden biri de her halde merhum Mustafa Kemal oldu.
Türk vatanının ve Türk milletinin amansız düşmanlarından aldıkları emirler doğrultusunda Milli Kahramanlara acımasızca saldıran bu çevreler üstelik bu ifsat faaliyetlerini Müslümanlık adına yaptılar.
İslami kavramları ve söylemleri Müslümanlara karşı ve haçlıların hizmetinde kullanmak hiç şüphesiz bir Muaviye taktiği ve geleneği idi, yüz yıllar evvelinde Muaviye'nin Hz. Ali'ye karşı Kur'an sayfalarını mızraklara takarak hile yapması gibi her devirde Muaviye'nin izinden gidenler aynı hilenin değişik versiyonlarını hep denemişlerdir.
Çoğu cephelerde geçen kısacık ömründe dört bin cilt kitap okuyan Mustafa Kemal elbette olayın farkındadır:
"... Vaktiyle Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler, Sıffin vakasında... Muaviye'nin askerleri Kur'an-ı Kerim'i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali'nin ordusunda bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler.
İşte o zaman dine fesat, İslamlar arasında münaferet (nefretleşme, ayrılık) girdi ve o zaman hak olan Kur'an, haksızlığı kabule vasıta yapıldı".
Bu dünya hayatında haçlılar adına zebanilik yapıp, haçlılarla kıyasıya mücadele eden gazi Mustafa Kemal'i peşin peşin cehenneme gönderenlerin aksine Haydar Hoca, çok çok farklı bir Atatürk tanıtıyor "Hoş Geldin Atatürk" kitabında:
"... Soğuk bir kış günü Cuma namazı için hazırlık yaptıktan sonra biraz erken Edirne Üç Şerefeli Camiye gittim. Cami avlusu Cuma namazı için hareketlenmiş, cemaat camiye girmeye başlamıştı. İçimden camiye girip Kur'an okumak arzusu uyandı.
Doğruca müezzin mahfelinde yer almış bulunan müezzinlere yaklaşarak hafız olduğumu ve Kur'an okumak istediğimi söyleyip izin istedim.
'Bir subay hem de hafız' diyerek çok sevindiler ve 'tabii lutfedersiniz, buyurunuz okuyunuz' dediler.
Mahfile çıktım, aralarında yer açtılar. Oturdum ve Kur'an okumaya başladım. Kısa zamanda cami tamamen doldu, Cemaat huşu içinde sessizce beni dinliyordu. Cuma saati geldi, ezan okundu ve ilk sünnet kılındı. Baş müezzin iç ezanı da benim okumamı işaret etti. Bütün vücudumu dini bir heyecan sarmıştı, hicaz makamında müessir bir ezan okudum.
Namaz bittikten sonra cemaatin büyük ilgi ve sevgi gösterisi arasında kalmışken bir er bana yaklaşarak, 'Efendim kumandanım sizi istiyor' deyince, 'Eyvah, resmi elbise ile ezan okuduğum için usule aykırı bir iş yaptık' diye endişe ve korkuya kapıldım.
Maiyeti ile avluda bekleyen kumandana yaklaştım. Bu, Anafartalar'da savaşın akışını değiştiren dahi, efsane kumandan Albay Mustafa Kemal'di.
Bana, 'Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım. Seni tebrik ederim' deyince biraz rahatladım.
'İsmin?'
'Kemal efendim.'
'Adaşmışız, hangi kıtada bulunuyorsun?'
'Efendim, 16. Telgraf Bölüğü'nün hesap memuru olarak tayin edildim.'
Yaverine, 'ismini ve kıtasını yaz' dedi.
Sonra bana dönerek, 'Oğlum, Edirne'de kaldığımız süre içinde Cuma namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek iç ezanı okuyacaksın' dedi.
'Başüstüne efendim' diyerek kumandanı selamladım.
Hafta içinde yaveri Ali Rıza Bey beni arayarak Mustafa Kemal'in Cuma namazı için Selimiye Camiine gideceğini ve benim de orada hazır bulunmamı Kur'an ve ezan okumamı, ayrıca durumun cami görevlilerine bildirildiğini söyledi.
(...) Namaz çıkışı etrafımı saran meraklı, takdir ve hayranlıklarını ifade eden cemaatin arasından yine avluda maiyeti ile beni bekleyen Mustafa Kemal'e selam verdim, elini uzattı, hemen öptüm.
'Oğlum, bugün yine bizi yaktın. Gelecek hafta hangi camiye gidersem sen de oraya geleceksin' dedi.
Ertesi hafta, Eski Cami'ye gitmem emredildi. Orada da Kur'an ve ezan okudum." (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş, 630-632).
Ahiret hayatında "zebanilerle" muhatap olacakları kesin gibi görünen bazı tipler, bazı çevreler yıllar yılı dünya hayatının "zebaniliğini" yaptılar, hoşlanmadıkları ve menfaatlerine engel gördükleri insanları peşinen cehennemlik ilan ettiler.
Kendi kendilerine gelin güveyi olan bu amansız zebani tiplerden en çok çekenlerden biri de her halde merhum Mustafa Kemal oldu.
Türk vatanının ve Türk milletinin amansız düşmanlarından aldıkları emirler doğrultusunda Milli Kahramanlara acımasızca saldıran bu çevreler üstelik bu ifsat faaliyetlerini Müslümanlık adına yaptılar.
İslami kavramları ve söylemleri Müslümanlara karşı ve haçlıların hizmetinde kullanmak hiç şüphesiz bir Muaviye taktiği ve geleneği idi, yüz yıllar evvelinde Muaviye'nin Hz. Ali'ye karşı Kur'an sayfalarını mızraklara takarak hile yapması gibi her devirde Muaviye'nin izinden gidenler aynı hilenin değişik versiyonlarını hep denemişlerdir.
Çoğu cephelerde geçen kısacık ömründe dört bin cilt kitap okuyan Mustafa Kemal elbette olayın farkındadır:
"... Vaktiyle Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler, Sıffin vakasında... Muaviye'nin askerleri Kur'an-ı Kerim'i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali'nin ordusunda bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler.
İşte o zaman dine fesat, İslamlar arasında münaferet (nefretleşme, ayrılık) girdi ve o zaman hak olan Kur'an, haksızlığı kabule vasıta yapıldı".
Bu dünya hayatında haçlılar adına zebanilik yapıp, haçlılarla kıyasıya mücadele eden gazi Mustafa Kemal'i peşin peşin cehenneme gönderenlerin aksine Haydar Hoca, çok çok farklı bir Atatürk tanıtıyor "Hoş Geldin Atatürk" kitabında:
"... Soğuk bir kış günü Cuma namazı için hazırlık yaptıktan sonra biraz erken Edirne Üç Şerefeli Camiye gittim. Cami avlusu Cuma namazı için hareketlenmiş, cemaat camiye girmeye başlamıştı. İçimden camiye girip Kur'an okumak arzusu uyandı.
Doğruca müezzin mahfelinde yer almış bulunan müezzinlere yaklaşarak hafız olduğumu ve Kur'an okumak istediğimi söyleyip izin istedim.
'Bir subay hem de hafız' diyerek çok sevindiler ve 'tabii lutfedersiniz, buyurunuz okuyunuz' dediler.
Mahfile çıktım, aralarında yer açtılar. Oturdum ve Kur'an okumaya başladım. Kısa zamanda cami tamamen doldu, Cemaat huşu içinde sessizce beni dinliyordu. Cuma saati geldi, ezan okundu ve ilk sünnet kılındı. Baş müezzin iç ezanı da benim okumamı işaret etti. Bütün vücudumu dini bir heyecan sarmıştı, hicaz makamında müessir bir ezan okudum.
Namaz bittikten sonra cemaatin büyük ilgi ve sevgi gösterisi arasında kalmışken bir er bana yaklaşarak, 'Efendim kumandanım sizi istiyor' deyince, 'Eyvah, resmi elbise ile ezan okuduğum için usule aykırı bir iş yaptık' diye endişe ve korkuya kapıldım.
Maiyeti ile avluda bekleyen kumandana yaklaştım. Bu, Anafartalar'da savaşın akışını değiştiren dahi, efsane kumandan Albay Mustafa Kemal'di.
Bana, 'Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım. Seni tebrik ederim' deyince biraz rahatladım.
'İsmin?'
'Kemal efendim.'
'Adaşmışız, hangi kıtada bulunuyorsun?'
'Efendim, 16. Telgraf Bölüğü'nün hesap memuru olarak tayin edildim.'
Yaverine, 'ismini ve kıtasını yaz' dedi.
Sonra bana dönerek, 'Oğlum, Edirne'de kaldığımız süre içinde Cuma namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek iç ezanı okuyacaksın' dedi.
'Başüstüne efendim' diyerek kumandanı selamladım.
Hafta içinde yaveri Ali Rıza Bey beni arayarak Mustafa Kemal'in Cuma namazı için Selimiye Camiine gideceğini ve benim de orada hazır bulunmamı Kur'an ve ezan okumamı, ayrıca durumun cami görevlilerine bildirildiğini söyledi.
(...) Namaz çıkışı etrafımı saran meraklı, takdir ve hayranlıklarını ifade eden cemaatin arasından yine avluda maiyeti ile beni bekleyen Mustafa Kemal'e selam verdim, elini uzattı, hemen öptüm.
'Oğlum, bugün yine bizi yaktın. Gelecek hafta hangi camiye gidersem sen de oraya geleceksin' dedi.
Ertesi hafta, Eski Cami'ye gitmem emredildi. Orada da Kur'an ve ezan okudum." (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş, 630-632).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024