Hükümet, ABD ziyaretinden ne aldı?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken ile Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması 4'üncü toplantısını yapmak üzere 18 Ocak'ta Washington'a gitti. Toplantıda konuşulanları değerlendirmeden önce, 2023 seçimleri öncesi gerçekleşen bu üst düzey ziyaretin elbette ki AKP hükümeti için farklı bir önemi olduğunu ifade edelim. 

Konuşulanlardan ziyade, konuşulmayanlar, daha doğrusu seçim öncesi verilmek istenen mesaj önemli. Okyanus ötesinin rüzgarıyla iktidara gelenler, bu en kritik seçimde elbette ki bu rüzgarın yine arkalarında olmasını isterler.

Bu rüzgarın nasıl eseceği, iktidar için mi, yoksa muhalefet için mi eseceği şu an için meçhul ama çok kısa zaman sonra, seçim sonuçlarında bunu göreceğiz.

Şu gerçeği de ifade etmeden geçmeyelim; okyanus ötesinin rüzgarıyla koltuğa oturanlar bugüne kadar millet yararına hiçbir hayırlı adım atmamıştır, bundan sonra da bu böyledir. Millete hizmet için, sadece ve sadece milletin rüzgarıyla gelmek lazım ve her şeyden önemlisi "Bağımsızlık benim karakterimdir" duruşuna sahip olmak lazım.

Şimdi ABD ziyaretinin detaylarına girelim.

Dışişleri Bakanlığı'nın yayımlamış olduğu açıklamaya göre, Çavuşoğlu-Blinken toplantısının gündem maddelerinden birisi şu yılan hikayesine dönen F-16 konusuydu. Bildiğiniz gibi, hem yeni F-16 alımı, hem de elimizdeki F-16'ların modernizasyonu söz konusu…

ABD Türkiye'ye Patriot sistemlerini satmayınca, Türkiye Rus S-400 sistemlerini satın almıştı. ABD de buna tepki olarak Türkiye'yi CAATSA kapsamına alarak düşman ülkeler listesine ekledi ve F-35 beşinci nesil savaş uçağı programından çıkardı. Türkiye de bunun üzerine hem alacağını kurtarmak, hem de uçak filosunu güçlendirmek için F-16 talebinde bulundu. Uzun zamandır sürüncemede kalan konu, bu yapılan son toplantıda da konuşuldu ama şu ana kadar sorunun çözüldüğüne dair herhangi bir açıklama gelmedi.

Bu konuda en dikkat çekici açıklama ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'den geldi. Jeffrey VOA Türkçe'ye yaptığı açıklamada, ABD F-16 satışı ve modernizasyonu için Türkiye'ye iki şart sundu: Birincisi, Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılım sürecini engellememesi; ikincisi, Suriye'nin kuzeyine yeni bir askeri operasyon düzenlememesi… Her ne kadar bazı ABD'li yetkililer bu iddiayı yalanlasalar da, ateş olmayan yerden duman yükselmez diyelim. Çünkü ABD'nin dış politika anlayışında bu tür dayatmalar genellikle perde önünde değil, perde arkasında yapılır. Perdenin önünde de gülücükler dağıtılır. İşte şu örnekte olduğu gibi:

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, Kongrede Türkiye'ye F-16 satışına yönelik itirazlara ilişkin, "Bu Kongrenin karar vereceği bir şey. Buradan onlara ne yapacaklarını söyleyemem. Tekraren dediğim gibi Türkiye ile ABD bir ittifakı paylaşıyorlar ve Türkiye sadece bölgede değil dünyada önemli bir ortaktır" dedi.

Askerimizin başına çuval geçirenler bunlar, Türkiye'yi düşman ülke statüsüne alıp yaptırım uygulayanlar bunlar, Yunanistan'ı bize karşı kışkırtıp, burnumuzun dibine, Dedeağaç'a Lozan'a aykırı olmasına rağmen askeri üs kuranlar bunlar, Doğu Akdeniz'de aleyhimize denklem kuranlar bunlar… Ama açıklamalara bakıyorsun, "Türkiye ile ABD bir ittifakı paylaşıyorlar", "Türkiye sadece bölgede değil dünyada önemli bir ortaktır" sözleri, sırt sıvazlamalar falan…

Başka hangi konu konuşuldu, elbette ki Rusya-Ukrayna savaşı…

Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında, "Bakan Çavuşoğlu ve Bakan Blinken, Rusya'nın kabul edilemez savaşı karşısında Ukrayna'nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne açık desteklerinin altını çizmişlerdir" denildi.

Hani Rusya-Ukrayna savaşında tarafsızdık? Bu söylem tamamen Rusya'nın aleyhinde, Ukrayna'nın tarafında… Şunu unutmayalım ki, ABD'nin ipiyle kuyuya inip bu konuda tarafsızlığımızı bozarsak, en çok kaybeden biz oluruz.

Bir diğer konu, terörle mücadele… Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında, "Bakan Blinken, 13 Kasım 2022 tarihinde İstanbul'da yaşanan terör saldırısını bir kez daha kınamış ve ABD'nin, Türkiye'yle terörle mücadelesinde omuz omuza durduğunu teyit etmiştir. Taraflar, başta PKK ve DEAŞ olmak üzere, terör örgütleriyle mücadele çabalarında yakın eşgüdüm ve işbirliğinin korunmasını öngörmüştür" denildi.

Peki, ABD'nin terör örgütü YPG'ye Pentagon bütçesinden aktardığı paraları, gönderdiği tırlar dolusu ağır silahları, verdiği askeri eğitimleri ne yapacağız? ABD ile hangi teröre karşı omuz omuza mücadele veriyoruz?

Suriye krizi konusunda da şunlar ifade edildi: "Taraflar, Suriye krizinin tüm veçhelerini ele almış ve Türkiye ile ABD'nin, 2254 sayılı BMGK kararı doğrultusunda Suriyelilerin öncülüğündeki bir siyasi sürece bağlılıklarını tekrarlamıştır."

ABD'nin BM nezdinde masaya yatırdığı çözüm, YPG'nin özerk bir bölge oluşturmasıdır. Fırat'ın doğusuna onlarca askeri üs kuran, Deyrizor bölgesinde Suriye petrollerine çöreklenen ABD, sizce bu tarihten sonra toprak bütünlüğü olan bir Suriye ister mi?

Gördüğümüz kadarıyla ABD ile gerçekleştirilen bu toplantıdan Türkiye ve Türk milleti menfaatine hiçbir sonuç elde edilmedi. AKP hükümetinin kendi adına bir menfaati var mı, dediğimiz gibi onu da seçimlerde göreceğiz.