Hükümetimiz işi biliyor

Türkiye'de gündem anlık. Valla yetişemiyoruz. Tam bir konuya odaklanıyorsun, tak hayati bir konu önüne geliyor. Hadi onu ele alalım, diyorsun, tak yeni bir hayati konu.
Bugün geriye dönelim ve şu memur zam tartışmalarını öncesi ve sonrası ile kısaca bir daha hatırlayalım.
Memurlara zam denince benim aklıma hep şu referandum geliyor. Halkı "hayır"a çağırdık, gitti "evet" dediler. Hatta şimdilerde her türlü devlet kademesinden selam alan okyanusun ötesindeki "yalnız imam!" ölülere bile "evet" dedirttirdi.
Nedenlerden biride memurlara sendika ve grev hakkı verilecekti. 2 yıl oldu "tık" yok. Ama 2023'te verilecek, diye vatandaşa söz verilmişse ona karışmam!!!
Sendika başkanları görüşme öncesi estiler, estiler, estiler. O kadar. Hükümet ise önce oltaya yemi taktı. Uzlaşma kuruluda balığı, oltaya taktı. Sonuç; Erdoğan ne derse o olur.
Erdoğan'ı böylesine büyük yapan yalnız uzun boylu oluşu ve hitabet sanatını iyi kullanışı değil. Kadrosu da iyi çalışıyor. (!)
Mesela Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. O günlerde Sayın Çelik, greve giden kamu çalışanları için şöyle diyordu; "İş bırakma iç hukukumuzda olmayan bir yaklaşım. Türkiye hukuk devleti ve mazeretsiz işe gelmemek bizim kanunlarımızda yok. Tepkilerinizi gösterebilirsiniz, gerekçelerinizi söylersiniz."
Hatta Sayın Çelik haklı çıkmak, vatandaşa, greve gidenleri bir nevi şikâyet için şöyle diyordu; "Zam yapıyoruz, greve gidiyorlar." Yani yedikleri ekmeği tekmeliyorlar, diyordu Bakan.
Memurların isteği ne idi? Maaşlarda iyileştirme. Fakirlik sınırına yakın (3000 TL) bir gelir beklentisi içindeydiler. Tabi umut fakirin ekmeğiydi.
Başbakan çıktı sahneye. Muhatabını da iyi seçmişti. Ona dersini verdi mi, gerisi kendiliğinden susacaktı. Ey Öğretmenler! Haftada 15 saat ders anlatarak ne zam mı istiyorsunuz ha? Dedi! Herkes sustu.
Faruk Çelik katıldığı programlarda hükümetini aklamayı da ihmal etmedi. Tabi örnek her zaman ki gibi Avrupa idi.
Neden her zaman ki gibi diyorum? Çünkü meydanlarda; Kul hakkından, çalışana hakkını teri bile kurumadan verin, söylemlerinde bulunanlar, icraata sıra gelince Avrupa, Avrupa diyorlar. Avrupa ülkelerinde emeklilik yaşı şu kadar. Diğerinde memur maaşları dondurulma durumu var. Bir diğeri zaten batıyor vs.
Ama bir gerçek var ki, eğer vatandaşım anlarsa, hükümet yine verdiği sözü tutmadı. Başbakan ve bakan Faruk Çelik ne demişlerdi? "Zammın yıllık enflasyon oranının altında olmayacak."
Tabi enflasyon ölçenler yazın şemsiye, kışın mayo fiyatları üzerinden hesap yapmasalar, enflasyon hep çift haneli çıkacaktır. Çünkü hayatın içindeyiz, görüyoruz, yaşıyoruz. Merkez Bankası bile 2012 için enflasyon beklentisi oranı yüzde 10,26 olduğunu açıkladı.  
Hükümet ne verdi? % 7.5. Sonra % 0,5 katkı payı ile etti mi % 8. İyi geçinmeler. Vicdanen mezardaki "evet" diyenleri bilmem ama hayattaki "evet" diyenler bu para ile geçinemez. "Hayır" diyenlerin ise vicdanları tok olduğu için mideleri rahat ediyor…
Hükümet memura % 8 verdi ama devletin paraya ihtiyacı var ve kaynak sorunu yaşıyor hükümet. O zaman çare vatandaşa dönmekte.   
İngiliz vatandaşlığı da bulunan bakanımız Mehmet şimşek çıktı ve "Yıllık toplam geliri 10 bin TL'nin üzerine çıkan memurlardan kesilen gelir vergisinin oranı da yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkardıklarını" açıkladı.
10 bin bölü 12 (ay) eşittir; 833 TL. Bu paraya çalışan memur var mı? Yok. Yani verdiklerini her memurdan çaka, çaka aldılar, alacalar.
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre;
"Mayıs ayında ek ders ücretleri de dâhil 223,5 TL'den gelir vergisi ödeyen bu öğretmen; yüzde 20'lik vergi dilimine girdiği Haziran ayı sonrasında 298 TL gelir vergisi ödeyecek. Buna göre 89 TL zam alan öğretmenin ödediği vergi 74,5 TL artacak. Böylece yüzde 4'lük zam bir öğretmenin maaşına yalnızca 14,5 TL olarak yansıyacak..."
Sözleşmeli personeli hiç yazmayalım. Netice olarak Sayın Öğretmenim! Bu zamla orta boy bir ABD pizzası alırsın. Artık ona göre…