“Sevmek” büyük bir iddiadır. Sevgi sahibi en azından sevdiğine bu iddiasını ispatla mükelleftir. Zaten kişi sevdiğine, sevgisini ispat ettiği zaman, onun haliyle hallenir, onun boyasına boyanır. Cümle âlem bilir ki, bu kişi âşıktır.
Malum PKK’ya 8 şehit verdiğimiz günden sonra, birçok siyasetçi bu olayları değerlendi. Erdoğan ise bekledi. Herkes konuştuktan sonra bir kanala çıkıp, konuştu. Ama ne konuşma!
Erdoğan’a göre ülkemiz gülistan. Terörle iyi mücadele ediyormuşuz. İyi de halk artık terörle mücadele istemiyor. 10 yıldır iktidarsın. Terörü bitir, diyor. Neden bitiremiyorsun?
Terör konusunu kısaca geçtikten sonra ekonomi, yaptıkları icraatlar vs. konularına değindikten sonra son günlerde birilerinin kızıştırmaya çalıştığı Alevi kardeşlerimizi hedef aldı. Bir siyasetçi artı Başbakan olan bir kişi, böyle hassas bir konuda direk hedef alarak artı muhatabını küçümseyerek, kendini ise yücelterek bir açıklama yapmaz, yapamaz.
Erdoğan, Karacaahmet’e ki, bir cem evini “ucube” olarak tanımlıyor. Neden? Kilise açmada yarışan, devletin her türlü maddi imkanlarını kiliseler uğruna feda edip, “besmele” ile gidip kilise açan bu zihniyet, cem evlerine ve Alevilere neden tepki gösteriyor?
Aleviler hakkında epeyce yorum yaptıktan sonra “Alevilik Hz. Ali’yi sevmek ise en büyük Alevi benim” iddiasını ortaya atıyor.
Birincisi Erdoğan yine gündemi kaydırdı. Devlet doğuda bir savaş veriyor. Ama bizler Aleviliği konuşuyor, tartışıyoruz. İkincisi, başta da dediğim gibi bir iddiada bulunan iddiasını ispatla mükelleftir. Yoksa yalancıdır ve Allah (c.c) yalancılara lanet etmiştir.
Hz. Ali’yi (a.s) sevmek için, tanımak lazım. Kimdir Hz. Ali? Nasıl yaşamıştır? Ne ile emr olunmuştur ve bu emirleri nasıl yaşayıp, uygulamıştır? Bunları bilmek ve zamanımıza taşımak gerekir. Yoksa adamın cebinde kuruş yok, dünyayı satın alırım, diyor. Alırsın!
Kimdir Hz. Ali? Bu soruya cevap vermek beni aşar. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “İmam Ali” eserinden öğrendik ki, hakkında 300 kadar ayet nazil olmuş muhteşem bir şahıs. Taa çocukluğundan itibaren Allah Resulünün terbiyesinde büyümüş muhteşem bir insan. Göz kırpmadan Allah Resulü’ne itaat eden, neden ve niçinleri sormadan Onun için canını fedaya hazır olan (Hicret gecesi) mübarek insan. İlim şehrinin kapısı, Peygamberimizin damadı. Onun temiz soyunu kıyamete kadar sürdürecek olan “baba” şahıstır İmam Ali (k.v).
“Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt’ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister.” (Ahzap s. 33) ayetinin muhataplarından biri olan seçkin insan.
Bu ayet hakkında Hz. Aişe (r.a) den şöyle nakledilir; “O (Ali) Resulullah’ın (sav) yanında insanların en sevimlisiydi. Ben, Resulullah’ın (sav) O’nu, Fatıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i elbisesinin altına aldığını ve sonra “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir” dediğini gördüm.” (Prof. Dr. Haydar Baş “İmam Ali” sh:9)
İmam (a.s) aynı zamanda Peygamber Efendimizin (sav) kardeşidir. Sayın Baş’ın eserinde şöyle naklediliyor;
“Resulullah (sav) (Medine’de) herkes için bir kardeş tayin ederken Hz. Ali için bir kardeş tayin edilmemişti, o yalnız kalmıştı. Bunun üzerine Hz. Ali (k.v) şöyle dedi; “Bütün ashabını birbirine kardeş tayin ettin. Beni yalnız bıraktın.”
Resulullah (sav) şöyle buyurdu; “Beni hak üzere peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Seni kendime ayırdım. Musa için Harun ne idiyse, Benim için sen osun. Şu kadar ki, Benden sonra peygamber gelmeyecektir. Sen, Benim kardeşim ve mirasçımsın.”
Hz. Ali; “Senden sonra neyin mirasçısı olacağım” diye sorduğunda Resulullah (sav) şöyle buyurdu; “Benden önce peygamberler neyi miras bıraktılarsa… Rablerinin kitabını ve peygamberlerinin sünnetini… Sen cennetteki kasrımda Benimle beraber olacaksın.” (İmam Ali Sh:221)
İmam Ali Efendimiz, ümmete karşı hiçbir zaman kin gütmedi. Bizzat Allah (c.c) tarafından verilen “imamet ve hilafetin” gaspına rağmen, sırf ümmetin arasına kan düşmesin diye sustu. Şahsına yapılan onca zulme, ihanete rağmen o affedici oldu. Ama Allah’ın dinine, Peygamberin Sünnetine yapılan en ufak saldırıya karşı tüm varlığını ortaya koydu.
Halifeliği döneminde Resulullah (sav) ne yapmışsa onu yaptı. Devlet malından herkese eşit miktarda pay verdi. Münafıklarla mücadele etti. Zamanın küresel güçlerine karşı hiç taviz vermedi, onları dost edinmedi, kafirlerle ittifaklar, stratejik ortalıklar kurmadı, inancının gereklerini ortaya koydu. Kısacası Allah’ın emanetinin gereklerini yerine getirip, temiz ve seçilmiş soyuna teslim etti.
Günümüze gelirsek, Hz. Ali’yi sevme iddiasında olan her kişi, O’nu taklit etmek zorundadır. Müslümanlara sevgi ve hoşgörü ile bakmak zorundadır. Onu seven Yahudi ve Hıristiyanlarla dostluk kuramaz, ittifaklar gerçekleştiremez. Bir Müslüman ne kadar zalim olursa olsun, başka bir Müslüman, ona karşı kafirlerle işbirliği içinde olamaz. Milleti düşünür. Herkese insanca yaşamak için gerekli maddi imkânlar sağlamaya çalışır. Küfürle her daim mücadele halinde olur. (Bu konularda geniş bilgi için Sayın Baş’ın “İmam Ali” eserini okumanızı tavsiye ederim.)
Sayın Başbakana dönersek! Diyalog adı altında milletimizin itikadı ile oynayan, camilerde namaz sonrası ayin yapanlarla mücadele etmiyor da, Alevilerle, cem evleriyle neden uğraşıyor? Sünni adı altında namazımıza, orucumuza, kılık kıyafetimiz ve itikadımıza, İslam’da olmayan şeyleri sokmaya çalışanlarla uğraşmıyor da, “La ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyen Alevilerle neden uğraşıyor? Ateist Aleviler varmış! Allah’a ve Resulüne inanmayan Alevi olabilir mi?
Malum PKK’ya 8 şehit verdiğimiz günden sonra, birçok siyasetçi bu olayları değerlendi. Erdoğan ise bekledi. Herkes konuştuktan sonra bir kanala çıkıp, konuştu. Ama ne konuşma!
Erdoğan’a göre ülkemiz gülistan. Terörle iyi mücadele ediyormuşuz. İyi de halk artık terörle mücadele istemiyor. 10 yıldır iktidarsın. Terörü bitir, diyor. Neden bitiremiyorsun?
Terör konusunu kısaca geçtikten sonra ekonomi, yaptıkları icraatlar vs. konularına değindikten sonra son günlerde birilerinin kızıştırmaya çalıştığı Alevi kardeşlerimizi hedef aldı. Bir siyasetçi artı Başbakan olan bir kişi, böyle hassas bir konuda direk hedef alarak artı muhatabını küçümseyerek, kendini ise yücelterek bir açıklama yapmaz, yapamaz.
Erdoğan, Karacaahmet’e ki, bir cem evini “ucube” olarak tanımlıyor. Neden? Kilise açmada yarışan, devletin her türlü maddi imkanlarını kiliseler uğruna feda edip, “besmele” ile gidip kilise açan bu zihniyet, cem evlerine ve Alevilere neden tepki gösteriyor?
Aleviler hakkında epeyce yorum yaptıktan sonra “Alevilik Hz. Ali’yi sevmek ise en büyük Alevi benim” iddiasını ortaya atıyor.
Birincisi Erdoğan yine gündemi kaydırdı. Devlet doğuda bir savaş veriyor. Ama bizler Aleviliği konuşuyor, tartışıyoruz. İkincisi, başta da dediğim gibi bir iddiada bulunan iddiasını ispatla mükelleftir. Yoksa yalancıdır ve Allah (c.c) yalancılara lanet etmiştir.
Hz. Ali’yi (a.s) sevmek için, tanımak lazım. Kimdir Hz. Ali? Nasıl yaşamıştır? Ne ile emr olunmuştur ve bu emirleri nasıl yaşayıp, uygulamıştır? Bunları bilmek ve zamanımıza taşımak gerekir. Yoksa adamın cebinde kuruş yok, dünyayı satın alırım, diyor. Alırsın!
Kimdir Hz. Ali? Bu soruya cevap vermek beni aşar. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “İmam Ali” eserinden öğrendik ki, hakkında 300 kadar ayet nazil olmuş muhteşem bir şahıs. Taa çocukluğundan itibaren Allah Resulünün terbiyesinde büyümüş muhteşem bir insan. Göz kırpmadan Allah Resulü’ne itaat eden, neden ve niçinleri sormadan Onun için canını fedaya hazır olan (Hicret gecesi) mübarek insan. İlim şehrinin kapısı, Peygamberimizin damadı. Onun temiz soyunu kıyamete kadar sürdürecek olan “baba” şahıstır İmam Ali (k.v).
“Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt’ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister.” (Ahzap s. 33) ayetinin muhataplarından biri olan seçkin insan.
Bu ayet hakkında Hz. Aişe (r.a) den şöyle nakledilir; “O (Ali) Resulullah’ın (sav) yanında insanların en sevimlisiydi. Ben, Resulullah’ın (sav) O’nu, Fatıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i elbisesinin altına aldığını ve sonra “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir” dediğini gördüm.” (Prof. Dr. Haydar Baş “İmam Ali” sh:9)
İmam (a.s) aynı zamanda Peygamber Efendimizin (sav) kardeşidir. Sayın Baş’ın eserinde şöyle naklediliyor;
“Resulullah (sav) (Medine’de) herkes için bir kardeş tayin ederken Hz. Ali için bir kardeş tayin edilmemişti, o yalnız kalmıştı. Bunun üzerine Hz. Ali (k.v) şöyle dedi; “Bütün ashabını birbirine kardeş tayin ettin. Beni yalnız bıraktın.”
Resulullah (sav) şöyle buyurdu; “Beni hak üzere peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Seni kendime ayırdım. Musa için Harun ne idiyse, Benim için sen osun. Şu kadar ki, Benden sonra peygamber gelmeyecektir. Sen, Benim kardeşim ve mirasçımsın.”
Hz. Ali; “Senden sonra neyin mirasçısı olacağım” diye sorduğunda Resulullah (sav) şöyle buyurdu; “Benden önce peygamberler neyi miras bıraktılarsa… Rablerinin kitabını ve peygamberlerinin sünnetini… Sen cennetteki kasrımda Benimle beraber olacaksın.” (İmam Ali Sh:221)
İmam Ali Efendimiz, ümmete karşı hiçbir zaman kin gütmedi. Bizzat Allah (c.c) tarafından verilen “imamet ve hilafetin” gaspına rağmen, sırf ümmetin arasına kan düşmesin diye sustu. Şahsına yapılan onca zulme, ihanete rağmen o affedici oldu. Ama Allah’ın dinine, Peygamberin Sünnetine yapılan en ufak saldırıya karşı tüm varlığını ortaya koydu.
Halifeliği döneminde Resulullah (sav) ne yapmışsa onu yaptı. Devlet malından herkese eşit miktarda pay verdi. Münafıklarla mücadele etti. Zamanın küresel güçlerine karşı hiç taviz vermedi, onları dost edinmedi, kafirlerle ittifaklar, stratejik ortalıklar kurmadı, inancının gereklerini ortaya koydu. Kısacası Allah’ın emanetinin gereklerini yerine getirip, temiz ve seçilmiş soyuna teslim etti.
Günümüze gelirsek, Hz. Ali’yi sevme iddiasında olan her kişi, O’nu taklit etmek zorundadır. Müslümanlara sevgi ve hoşgörü ile bakmak zorundadır. Onu seven Yahudi ve Hıristiyanlarla dostluk kuramaz, ittifaklar gerçekleştiremez. Bir Müslüman ne kadar zalim olursa olsun, başka bir Müslüman, ona karşı kafirlerle işbirliği içinde olamaz. Milleti düşünür. Herkese insanca yaşamak için gerekli maddi imkânlar sağlamaya çalışır. Küfürle her daim mücadele halinde olur. (Bu konularda geniş bilgi için Sayın Baş’ın “İmam Ali” eserini okumanızı tavsiye ederim.)
Sayın Başbakana dönersek! Diyalog adı altında milletimizin itikadı ile oynayan, camilerde namaz sonrası ayin yapanlarla mücadele etmiyor da, Alevilerle, cem evleriyle neden uğraşıyor? Sünni adı altında namazımıza, orucumuza, kılık kıyafetimiz ve itikadımıza, İslam’da olmayan şeyleri sokmaya çalışanlarla uğraşmıyor da, “La ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyen Alevilerle neden uğraşıyor? Ateist Aleviler varmış! Allah’a ve Resulüne inanmayan Alevi olabilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025