Hz. Fatıma’nın evi kuşatıldı, tehdit edildi
Hz. Ömer’in o gün yaptıklarını Muaviye’ye yazdığı mektubundan okuyalım
03.08.2023 21:23:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Ömer'in o gün yaptıklarını Muaviye'ye yazdığı mektubundan okuyalım.
Bihârü'l-Envâr'dan: "Fizze'ye (Hz. Fâtıma (a.s.)'ın cariyesi) dedim ki: 'Ali'ye (a.s.) de ki: Hz. Ebu Bekir'e biat etmek için dışarı çıksın çünkü Müslümanlar ona biat etmişlerdir.'
Fizze: 'Ali (a.s.) meşguldür' dedi.
Dedim ki: 'Bu sözleri bir kenara bırak, ona de ki, dışarı çıksın; aksi takdirde içeri girip O'nu zorla çıkarırız.'
Bu sırada Fâtıma odadan çıkıp kapının arkasında durdu ve şöyle dedi: 'Ey yalancı sapıklar! Ne diyorsunuz? Ne istiyorsunuz?'
Dedim ki: 'Ey Fâtıma!'
Fâtıma (a.s.): 'Ey Ömer ne istiyorsun?' dedi.
Dedim ki: 'Neden amcanoğlu Seni cevap vermek için göndermiş ve Kendisi perdenin arkasında oturmuştur?'
Dedi ki: 'Ey şaki (bedbaht)! Senin azgınlığın Beni evimden dışarı çıkardı; hücceti Sana ve diğer her sapığa tamamladı.'
Dedim ki: 'Bu boş sözleri ve kadın hikayelerini bir kenara bırak; Ali'ye de ki dışarı çıksın; aramızda hiçbir dostluk ve ihtiram yoktur.'
Fâtıma (a.s.) dedi ki: 'Ey Ömer! Şeytanla mı Beni korkutuyorsun? Oysa ki şeytanın hizbi güçsüzdür.'
Dedim ki: 'Eğer dışarı çıkmazsa, ya çok odun getirerek bu evi içindekilerle yakacağım veya Ali (a.s.) sürüklenerek biate götürülecektir.'
Bu sırada Konfoz'un kırbacını alıp ona vurdum ve Halid bin Velid'e de: 'Sen ve adamlarımız gidin odun getirin, ben onları yakacağım' dedim.
Fâtıma (a.s.) dedi ki: 'Ey Allah'ın düşmanı! Ey Peygamberin (s.a.v.) düşmanı, ey Emirü'l-Mü'minîn Ali'nin düşmanı!'
Fâtıma (a.s.) elleri ile kapıyı tutup onu açmama mâni oluyordu; derken O'nu bir kenara ittim, yine bana mâni olmaya çalıştı, bu defa kırbaçla O'nun ellerine vurdum, O'nu incittim, O'nun inilti ve ağlamasını duydum; neredeyse yumuşayacaktım ve kapıdan geri dönecektim.
Ama bu esnada Ali'nin, Arap kahramanlarının kanını dökmedeki hınç ve düşkünlüğünü, Muhammed (s.a.v.)'in hile ve sihrini hatırladım, bu esnada kapıya bir tekme vurdum, Fâtıma (a.s.) ise kapıya yapıştı; öyle şiddetle bağırdı ki, Medine'nin alt üst olduğunu zannettim ve şöyle dediğini duydum:
'Ay babacığım! Ya Resûlallah (s.a.v.)! İşte çok sevdiğin kızına böyle davranıyorlar! Ah! Ey Fizze! Gel de Beni tut; Allah'a and olsun ki, karnımdaki yavrum öldürüldü!'
Duvara dayanarak doğum acısı çektiğini duydum, derken kapıyı itip içeriye girdim, gözlerimi kapatan bir çehre ile beni karşıladı, hicabın üzerinden yüzüne bir tokat vurdum, öyle ki küpesi kopup yere dağıldı..."
Olaylar ve Hz. Ömer
Ömer b. Hattab dedi ki: "Hudeybiye'de şüphe etiğim kadar Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğinden şüphe etmedim."
Hudeybiye'de ne olmuştu?
"Resûlullah bir gece rüyasında, ashabıyla beraber Mekke'ye gidip umre yaptıklarını görüyor. Sabahleyin rüyasını ashaba anlatıyor. Ashab, 'Siz bizim rüyalarımızı tabir edensiniz; bu rüyanızın tabiri nedir?' diye arz ediyorlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: 'İnşaallah Biz Mekke'ye gidip amellerimizi yapacağız.'
Ama ne zaman müşerref olacaklarını belirtmiyor. Aynı yıl Resulullah (s.a.v.) Allah'ın evini ziyaret aşkından dolayı, ashabıyla birlikte Mekke-i Muazzama'ya doğru hareket ediyorlar.
Hudeybiye'ye vardıklarında, Kureyş kafirleri haberdar oluyorlar. Bundan dolayı savaş teçhizatlarıyla önlerine çıkarak Mekke'ye girmelerine engel oluyorlar.
Resûlullah (s.a.v.) savaş değil, sadece ziyaret niyetinde olduğu için, Mekke kafirleriyle sulh yaparak anlaşma imzalayıp oradan geri döndüler.
İşte bu olay esnasında Hz. Ömer, Peygamberin (s.a.v.) nübüvvetinden şüpheye kapıldı. Hz. Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gelerek şöyle dedi:
'Ya Resulallah, siz peygambersiniz ve sözü doğru olansınız. Bize Mekke'ye gideceğiz, orada saçlarımızı tıraş edeceğiz demediniz mi; şimdi neden tersi oldu?'
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: 'Peki Ben zaman tayin ettim mi? Bu yıl ziyaret edeceğiz dedim mi?'
Hz. Ömer: 'Hayır ya Resûlallah' dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: 'Öyleyse dediklerim doğrudur; ziyarette bulunacağız inşallah; rüyamın tabiri gerçekleşecektir; ancak rüyanın tabiri Allah'ın iradesine bağlıdır, erken veya geç olabilir.'
İşte bundan dolayı Cebrail nâzil olarak Fetih Sûresi'ndeki şu ayeti indirdi: "And olsun Allah, Resulü'nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi, böylece de bundan başka da size yakın bir fetih ve zafer verecektir."
Rivayetlerden bizim Hz. Ömer hakkında anladığımız, onun son derece şüpheci bir insan olmasıdır. Yoksa Resûlullah (s.a.v.)'e son derece bağlı bir sahabe olan Hz. Ömer, imanî konularda içinde hiçbir şüpheye yer vermeyecek kadar hassas bir itikada sahiptir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Bihârü'l-Envâr'dan: "Fizze'ye (Hz. Fâtıma (a.s.)'ın cariyesi) dedim ki: 'Ali'ye (a.s.) de ki: Hz. Ebu Bekir'e biat etmek için dışarı çıksın çünkü Müslümanlar ona biat etmişlerdir.'
Fizze: 'Ali (a.s.) meşguldür' dedi.
Dedim ki: 'Bu sözleri bir kenara bırak, ona de ki, dışarı çıksın; aksi takdirde içeri girip O'nu zorla çıkarırız.'
Bu sırada Fâtıma odadan çıkıp kapının arkasında durdu ve şöyle dedi: 'Ey yalancı sapıklar! Ne diyorsunuz? Ne istiyorsunuz?'
Dedim ki: 'Ey Fâtıma!'
Fâtıma (a.s.): 'Ey Ömer ne istiyorsun?' dedi.
Dedim ki: 'Neden amcanoğlu Seni cevap vermek için göndermiş ve Kendisi perdenin arkasında oturmuştur?'
Dedi ki: 'Ey şaki (bedbaht)! Senin azgınlığın Beni evimden dışarı çıkardı; hücceti Sana ve diğer her sapığa tamamladı.'
Dedim ki: 'Bu boş sözleri ve kadın hikayelerini bir kenara bırak; Ali'ye de ki dışarı çıksın; aramızda hiçbir dostluk ve ihtiram yoktur.'
Fâtıma (a.s.) dedi ki: 'Ey Ömer! Şeytanla mı Beni korkutuyorsun? Oysa ki şeytanın hizbi güçsüzdür.'
Dedim ki: 'Eğer dışarı çıkmazsa, ya çok odun getirerek bu evi içindekilerle yakacağım veya Ali (a.s.) sürüklenerek biate götürülecektir.'
Bu sırada Konfoz'un kırbacını alıp ona vurdum ve Halid bin Velid'e de: 'Sen ve adamlarımız gidin odun getirin, ben onları yakacağım' dedim.
Fâtıma (a.s.) dedi ki: 'Ey Allah'ın düşmanı! Ey Peygamberin (s.a.v.) düşmanı, ey Emirü'l-Mü'minîn Ali'nin düşmanı!'
Fâtıma (a.s.) elleri ile kapıyı tutup onu açmama mâni oluyordu; derken O'nu bir kenara ittim, yine bana mâni olmaya çalıştı, bu defa kırbaçla O'nun ellerine vurdum, O'nu incittim, O'nun inilti ve ağlamasını duydum; neredeyse yumuşayacaktım ve kapıdan geri dönecektim.
Ama bu esnada Ali'nin, Arap kahramanlarının kanını dökmedeki hınç ve düşkünlüğünü, Muhammed (s.a.v.)'in hile ve sihrini hatırladım, bu esnada kapıya bir tekme vurdum, Fâtıma (a.s.) ise kapıya yapıştı; öyle şiddetle bağırdı ki, Medine'nin alt üst olduğunu zannettim ve şöyle dediğini duydum:
'Ay babacığım! Ya Resûlallah (s.a.v.)! İşte çok sevdiğin kızına böyle davranıyorlar! Ah! Ey Fizze! Gel de Beni tut; Allah'a and olsun ki, karnımdaki yavrum öldürüldü!'
Duvara dayanarak doğum acısı çektiğini duydum, derken kapıyı itip içeriye girdim, gözlerimi kapatan bir çehre ile beni karşıladı, hicabın üzerinden yüzüne bir tokat vurdum, öyle ki küpesi kopup yere dağıldı..."
Olaylar ve Hz. Ömer
Ömer b. Hattab dedi ki: "Hudeybiye'de şüphe etiğim kadar Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğinden şüphe etmedim."
Hudeybiye'de ne olmuştu?
"Resûlullah bir gece rüyasında, ashabıyla beraber Mekke'ye gidip umre yaptıklarını görüyor. Sabahleyin rüyasını ashaba anlatıyor. Ashab, 'Siz bizim rüyalarımızı tabir edensiniz; bu rüyanızın tabiri nedir?' diye arz ediyorlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: 'İnşaallah Biz Mekke'ye gidip amellerimizi yapacağız.'
Ama ne zaman müşerref olacaklarını belirtmiyor. Aynı yıl Resulullah (s.a.v.) Allah'ın evini ziyaret aşkından dolayı, ashabıyla birlikte Mekke-i Muazzama'ya doğru hareket ediyorlar.
Hudeybiye'ye vardıklarında, Kureyş kafirleri haberdar oluyorlar. Bundan dolayı savaş teçhizatlarıyla önlerine çıkarak Mekke'ye girmelerine engel oluyorlar.
Resûlullah (s.a.v.) savaş değil, sadece ziyaret niyetinde olduğu için, Mekke kafirleriyle sulh yaparak anlaşma imzalayıp oradan geri döndüler.
İşte bu olay esnasında Hz. Ömer, Peygamberin (s.a.v.) nübüvvetinden şüpheye kapıldı. Hz. Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gelerek şöyle dedi:
'Ya Resulallah, siz peygambersiniz ve sözü doğru olansınız. Bize Mekke'ye gideceğiz, orada saçlarımızı tıraş edeceğiz demediniz mi; şimdi neden tersi oldu?'
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: 'Peki Ben zaman tayin ettim mi? Bu yıl ziyaret edeceğiz dedim mi?'
Hz. Ömer: 'Hayır ya Resûlallah' dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: 'Öyleyse dediklerim doğrudur; ziyarette bulunacağız inşallah; rüyamın tabiri gerçekleşecektir; ancak rüyanın tabiri Allah'ın iradesine bağlıdır, erken veya geç olabilir.'
İşte bundan dolayı Cebrail nâzil olarak Fetih Sûresi'ndeki şu ayeti indirdi: "And olsun Allah, Resulü'nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi, böylece de bundan başka da size yakın bir fetih ve zafer verecektir."
Rivayetlerden bizim Hz. Ömer hakkında anladığımız, onun son derece şüpheci bir insan olmasıdır. Yoksa Resûlullah (s.a.v.)'e son derece bağlı bir sahabe olan Hz. Ömer, imanî konularda içinde hiçbir şüpheye yer vermeyecek kadar hassas bir itikada sahiptir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.