Hz. Fatıma’nın hutbeleri -3-
Âh Kıyleoğulları, âh! Babamın mirası talan mı edilecek? Hem de Ben sizin gözlerinizin önünde duruyorken, sesimi duyabiliyor iken?
05.09.2023 18:12:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





(dünden devam ediyorum) Âh Kıyleoğulları, âh! Babamın mirası talan mı edilecek? Hem de Ben sizin gözlerinizin önünde duruyorken, sesimi duyabiliyor iken?
Meclislerde, toplantılarda davet edildiğiniz halde öylece susup bakacaksınız? Şaşkınlık elinizi, kolunuzu bağlayacak mı? Gerekli sayınız ve donanımınız olduğu halde? Gücünüz ve araçlarınız, silahlarınız ve kalkanlarınız olmasına rağmen size ulaşan çağrıya karşılık vermeyecek misiniz?
İmdat çağrısını duyduğunuz halde yardıma koşmuyorsunuz. Halbuki sizler yiğit ve savaşçı insanlar olarak bilinirsiniz, hayırla ve iyilikle anılırsınız. Sizler ki biz Ehl-i Beyt için seçilmiş seçkinlersiniz, beğenilmiş hayırlı kimselersiniz. Araplarla savaştınız, zorluklara ve ağır koşullara katlandınız.
Milletlerle vuruştunuz, nice yiğitlerle savaştınız. Sizler sürekli bizimleydiniz, bizimle birlikte hareket ederdiniz. Biz emreder, sizler emrimizi hep yerine getirirdiniz.
Derken İslam değirmeni bizim eksenimizde dönmeye, günlerin bereketi, nimet ve rızık akmaya başladı. Şirkin soluğu kesildi, iftiranın coşkusu dindi ve küfrün ateşi söndü. Kargaşa çağrısı sustu. Dinin düzeni egemen oldu.
Şu halde, gerçek açıklandıktan sonra neden bir kenara çekildiniz? Her şey açıklandıktan sonra neden gizlendiniz? Karar verdikten sonra sözünüzden döndünüz? İmandan sonra şirke düştünüz.
'Verdikleri sözü bozan, Peygamberi (s.a.v.) yurdundan çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme yazıklar olsun! Yoksa onlardan kokuyor musunuz? Eğer gerçekten mü'minler iseniz, bilin ki, Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır!'
Dikkat edin! Ben sizin rahat ve konforlu hayata dört elle sarıldığınızı (bu rahatınızı bozmamak adına ses çıkarmadığınızı) görüyorum. Hilafete daha layık olanı ondan uzaklaştırdınız. Rahatınız ve keyfinizle baş başa kaldınız. Darlıktan kaçıp genişliğe sığındınız. Böylece daha önce içinize aldığınız şeyleri attınız. Oysa siz bu şeyleri kolaylıkla sindirmiştiniz.
'Siz ve yeryüzünde bulunan herkes inkar etse de, Allah Gani'dir ve övgüye layıktır.'
Haberiniz olsun! Ben yüreğinizi kaplayan sevinci, kalplerinizi kaplayan hainliği bilerek bu sözleri söyledim.
Ama bu sözler keder ve hüznün kapladığı nefsin galeyanı, öfkenin dışa vurması, canın iyice zayıflaması, göğsün içindekileri artık saklayamaması kabilinden sözlerdir. Önünüze somut kanıtlar koyma amacına yöneliktir.
Varın siz onu (hilafeti) sırtlanın; hep sırtınızda bir yara gibi kalacaktır. Zayıf karakterinizin bir göstergesi ve utanç lekeniz olacaktır.
Cebbar olan Allah'ın gazabının ve ebedi rezilliğin damgası olarak alnınızda kalacaktır. Allah'ın tutuşturulmuş ve kalplere sirayet eden ateşine sürükleyecektir sizi.
'(Bilin ki) yaptıklarınız Allah'ın gözünün önündedir. Zâlimler yakında hangi inkılapla devrileceklerini bileceklerdir.' Ben sizi önünüzdeki bir azaba karşı uyaran uyarıcının kızıyım. Öyleyse yarın yapacağınızı, biz de yapacağız. Bekleyin bakalım, biz de beklemekteyiz."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın bu konuşmasından sonra Hz. Ebu Bekir araya girerek, Hz. Fâtıma'ya yönelen halkı kendi tarafına çekmek için bir konuşma yapmıştır.
Bu konuşmadan sonra Hz. Fâtıma şu kısa hutbesini okumuştur:
"Subhanallah! Babam Allah'ın Kitabı'na karşı çıkmaz ve O'nun hükümlerine muhalefet etmezdi. Bilakis Kur'an'ın izinden giderdi, sûrelerini takip ederdi.
Yoksa siz O'na (s.a.v.) yalan isnad ederek hainlikte mi birleşiyorsunuz?
O'nun (s.a.v.) vefatından sonraki bu tavrınız, hayattayken başına açılan gailelere benziyor gibi.
İşte Allah'ın Kitabı âdil bir hakemdir. Söyledikleri kesin çözüme bağlayıcı hükümdür. Diyor ki: 'Bana ve Yâkub soyuna mirasçı olacak...' Yine diyor ki: 'Süleyman Davud'a mirasçı oldu.'
Yüce Allah adaletli taksimatı öngören açıklamaları yapmış, feraiz ve mirasa ilişkin hükmünü yasalaştırmıştır.
Bu mirasta erkeklerin ve kadınların pay almasını mubah kılmıştır. Bâtıl ehlinin bütün gerçeklerini ortadan kaldırmış, geçmişlerin tüm zan ve kuşkularını gidermiştir. 'Hayır, nefisleriniz size kötü bir şey telkin etmiş bulunuyor. Bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin yakıştırmalarınıza karşı Allah'tan yardım istenir.'
Hz. Fâtıma (a.s.) halka döndü ve dedi ki:
"Bâtıl söylemlere hemencecik aldanan, çirkin ve zararlı fiillere derhal göz yuman Müslümanlar topluluğu! Kur'an'ı hiç düşünmez misiniz?
Yoksa kalplerin üzerine kilitler mi vurulmuş? Hayır hayır! Kalpleriniz kilitlenmiştir. Ne de kötüdür amelleriniz! Kulaklarınız ve gözleriniz iptal edilmiş âdeta. Yaptığınız te'vil ne kötü! Ne biçim görüş belirtmişsiniz? Bu nasıl istişaredir?
Hakkı gasp edişiniz ne kötü! Allah'a yemin ederim ki, bunun ne denli ağır bir yük, ne denli taşınmaz bir vebal olduğunu göreceksiniz. Önünüzdeki perde kaldırılıp zorlukların gerisindeki hakikat ortaya çıktığı gün... Rabbiniz katında sizin için tahmin edemediğiniz şeylerle karşılaştığınız gün.
'O zaman bâtıl ehli olanlar büyük bir hüsrana uğrayacaklardır.'
Meclislerde, toplantılarda davet edildiğiniz halde öylece susup bakacaksınız? Şaşkınlık elinizi, kolunuzu bağlayacak mı? Gerekli sayınız ve donanımınız olduğu halde? Gücünüz ve araçlarınız, silahlarınız ve kalkanlarınız olmasına rağmen size ulaşan çağrıya karşılık vermeyecek misiniz?
İmdat çağrısını duyduğunuz halde yardıma koşmuyorsunuz. Halbuki sizler yiğit ve savaşçı insanlar olarak bilinirsiniz, hayırla ve iyilikle anılırsınız. Sizler ki biz Ehl-i Beyt için seçilmiş seçkinlersiniz, beğenilmiş hayırlı kimselersiniz. Araplarla savaştınız, zorluklara ve ağır koşullara katlandınız.
Milletlerle vuruştunuz, nice yiğitlerle savaştınız. Sizler sürekli bizimleydiniz, bizimle birlikte hareket ederdiniz. Biz emreder, sizler emrimizi hep yerine getirirdiniz.
Derken İslam değirmeni bizim eksenimizde dönmeye, günlerin bereketi, nimet ve rızık akmaya başladı. Şirkin soluğu kesildi, iftiranın coşkusu dindi ve küfrün ateşi söndü. Kargaşa çağrısı sustu. Dinin düzeni egemen oldu.
Şu halde, gerçek açıklandıktan sonra neden bir kenara çekildiniz? Her şey açıklandıktan sonra neden gizlendiniz? Karar verdikten sonra sözünüzden döndünüz? İmandan sonra şirke düştünüz.
'Verdikleri sözü bozan, Peygamberi (s.a.v.) yurdundan çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme yazıklar olsun! Yoksa onlardan kokuyor musunuz? Eğer gerçekten mü'minler iseniz, bilin ki, Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır!'
Dikkat edin! Ben sizin rahat ve konforlu hayata dört elle sarıldığınızı (bu rahatınızı bozmamak adına ses çıkarmadığınızı) görüyorum. Hilafete daha layık olanı ondan uzaklaştırdınız. Rahatınız ve keyfinizle baş başa kaldınız. Darlıktan kaçıp genişliğe sığındınız. Böylece daha önce içinize aldığınız şeyleri attınız. Oysa siz bu şeyleri kolaylıkla sindirmiştiniz.
'Siz ve yeryüzünde bulunan herkes inkar etse de, Allah Gani'dir ve övgüye layıktır.'
Haberiniz olsun! Ben yüreğinizi kaplayan sevinci, kalplerinizi kaplayan hainliği bilerek bu sözleri söyledim.
Ama bu sözler keder ve hüznün kapladığı nefsin galeyanı, öfkenin dışa vurması, canın iyice zayıflaması, göğsün içindekileri artık saklayamaması kabilinden sözlerdir. Önünüze somut kanıtlar koyma amacına yöneliktir.
Varın siz onu (hilafeti) sırtlanın; hep sırtınızda bir yara gibi kalacaktır. Zayıf karakterinizin bir göstergesi ve utanç lekeniz olacaktır.
Cebbar olan Allah'ın gazabının ve ebedi rezilliğin damgası olarak alnınızda kalacaktır. Allah'ın tutuşturulmuş ve kalplere sirayet eden ateşine sürükleyecektir sizi.
'(Bilin ki) yaptıklarınız Allah'ın gözünün önündedir. Zâlimler yakında hangi inkılapla devrileceklerini bileceklerdir.' Ben sizi önünüzdeki bir azaba karşı uyaran uyarıcının kızıyım. Öyleyse yarın yapacağınızı, biz de yapacağız. Bekleyin bakalım, biz de beklemekteyiz."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın bu konuşmasından sonra Hz. Ebu Bekir araya girerek, Hz. Fâtıma'ya yönelen halkı kendi tarafına çekmek için bir konuşma yapmıştır.
Bu konuşmadan sonra Hz. Fâtıma şu kısa hutbesini okumuştur:
"Subhanallah! Babam Allah'ın Kitabı'na karşı çıkmaz ve O'nun hükümlerine muhalefet etmezdi. Bilakis Kur'an'ın izinden giderdi, sûrelerini takip ederdi.
Yoksa siz O'na (s.a.v.) yalan isnad ederek hainlikte mi birleşiyorsunuz?
O'nun (s.a.v.) vefatından sonraki bu tavrınız, hayattayken başına açılan gailelere benziyor gibi.
İşte Allah'ın Kitabı âdil bir hakemdir. Söyledikleri kesin çözüme bağlayıcı hükümdür. Diyor ki: 'Bana ve Yâkub soyuna mirasçı olacak...' Yine diyor ki: 'Süleyman Davud'a mirasçı oldu.'
Yüce Allah adaletli taksimatı öngören açıklamaları yapmış, feraiz ve mirasa ilişkin hükmünü yasalaştırmıştır.
Bu mirasta erkeklerin ve kadınların pay almasını mubah kılmıştır. Bâtıl ehlinin bütün gerçeklerini ortadan kaldırmış, geçmişlerin tüm zan ve kuşkularını gidermiştir. 'Hayır, nefisleriniz size kötü bir şey telkin etmiş bulunuyor. Bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin yakıştırmalarınıza karşı Allah'tan yardım istenir.'
Hz. Fâtıma (a.s.) halka döndü ve dedi ki:
"Bâtıl söylemlere hemencecik aldanan, çirkin ve zararlı fiillere derhal göz yuman Müslümanlar topluluğu! Kur'an'ı hiç düşünmez misiniz?
Yoksa kalplerin üzerine kilitler mi vurulmuş? Hayır hayır! Kalpleriniz kilitlenmiştir. Ne de kötüdür amelleriniz! Kulaklarınız ve gözleriniz iptal edilmiş âdeta. Yaptığınız te'vil ne kötü! Ne biçim görüş belirtmişsiniz? Bu nasıl istişaredir?
Hakkı gasp edişiniz ne kötü! Allah'a yemin ederim ki, bunun ne denli ağır bir yük, ne denli taşınmaz bir vebal olduğunu göreceksiniz. Önünüzdeki perde kaldırılıp zorlukların gerisindeki hakikat ortaya çıktığı gün... Rabbiniz katında sizin için tahmin edemediğiniz şeylerle karşılaştığınız gün.
'O zaman bâtıl ehli olanlar büyük bir hüsrana uğrayacaklardır.'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.