Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın 'İmam Hasan' eserinde İmam Hasan Efendimizi'ı barışa yönelten sebepler hakkında şu bilgilere yer veriliyor:
Meseleye o günkü dış politika açısından baktığımızda şunları görüyoruz: "İmam Hasan ile Muaviye'nin ordularının karşı karşıya geldikleri haberi Doğu Rum liderlerine ulaştığı zaman amaçlarına ulaşabilmek için uygun fırsatı yakaladıklarını düşündüler. Bu nedenle büyük bir ordu ile Müslümanlardan intikam almak için İslam topraklarına saldırmaya karar verdiler. Böyle bir ortamda İslam'ın esaslarını korumakla yükümlü İmam Hasan gibi birisinin barışı kabul etmekle bu büyük tehlikeyi İslam dünyasından uzaklaştırmaktan başka bir yolu olabilir miydi? Dar görüşlü dostlarının kınamaları ve psikolojik baskıları pahasına olsa bile!"( M. Pişvai, İmamların Hayatı, s.74).
Tarihçi Yâkubi bu konuda şunları yazıyor: "Muaviye, İmam Hasan ile barıştıktan sonra Şam'a dönerken Rum imparatorunun büyük ve düzenli bir ordu ile İslam topraklarına saldırmak için Rum'dan hareket ettiği haberini aldı. Böyle büyük bir orduyla savaşacak gücü olmayan Muaviye, onlarla barış imzalayarak Doğu Rum Devleti'ne yüz bin dinar ödemeyi kabul etti." (Tarih, Yâkubî, c.2, s.206).
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Hz. Hasan'ın ordusu ve etrafında onu desteklediğini iddia edenlerin çoğu makam ve mevki sahibi, güvenilmez ve dönek kimselerdi. (Amcasının oğlu Ubeydullah'ın bile İmam Hasan'a ihanet ettiği düşünülürse bu gerçek daha iyi anlaşılabilir). Diğer yandan, insanlarda rahat düşkünlüğü ve cihada karşı gevşeklik durumu vardı. Irak halkı daha önce Hz. Ali'nin hilafeti zamanında da aynı gevşekliği gösteriyorlardı.
O dönemle ilgili Mehdi Şemsuddin şu değerlendirmeyi yapıyor: "… Irak halkı aslında bahaneler uydurup bugünü yarına atarak, Irak, Yemen ve Hicaz sınırlarına gece baskını düzenleyen çeşitli Şam gruplarıyla savaşmamak için anlamsız bahaneler uydurmakla, rahatlarına düşkün olduklarını, savaştan yorulduklarını gösteriyorlardı… Ve Hz. Ali'nin yeniden Sıffin Savaşı'na davetine tembellikle icabet edişleri bunun belirtisiydi." (Erziyabî İnkılab-ı Hüseyin, Mehdi Şemsuddin, s.197, 200).
Hz. Ali bu insanlardan olan şikayetini bir hutbesinde şu şekilde ifade etmişti: "… Emir dinlememenizle işimi boşa çıkardınız. İş o yere vardı ki, Kureyş, 'Ebu Tâlib oğlu yiğit bir erkektir ama savaşmayı bilmiyor' dediler. Oysa savaş ilmini benden daha iyi kim bilebilir?" (Aiyne-i İslam, s.250, 251).
Hz. Ali son günlerinde hep şu duaya devam ediyordu: "Allah'ım ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktı. Ben onlardan usandım, onlar da benden usandı. Beni onlardan kurtar, onları da benden kurtar." Sonra elini sakalına götürdü, "Sizin en şakinizi bunları kana boyamaktan alıkoyan nedir?" dedi. (Musannef, İbn Abdurrezzak, c.10, s.154; Tabakat, c.3, s.4).
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020