(dünden devam...)
64 sene 6 ay yaşamış olan Hz. Hatice (a.s.), ölüm döşeğindeyken Resûlullah ve üç kızı; Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma yatağının etrafında oturmuşlar bu mübarek hanımefendiye son kez bakıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) ise, ölüm ona biraz daha kolay olsun diye; Allah'ın Cennet'te onun için hazırladığı nimetleri sayıyordu. Validemizin ise ağzından şu sözler dökülmüştür: "Allah'ım, sayamayacağım kadar övgüye layıksın! Allah'ım, Senin huzurunda Sana varmayı hoşnutsuzlukla karşılamam. Ancak ben, bana vereceğin nimetlere layık olabilmek için daha fazla fedakârlıkta bulunmayı istiyorum" demiştir.
Allah Resûlü ise onu şöyle müjdelemişti: "Ey Hatice, sevin ki Allah seni İmran kızı Meryem ve Firavun'un zevcesi Asiye'yle eşit kılmıştır."
Hz. Hatice (a.s.) iffet ve edebinden dolayı hiçbir zaman isteklerini doğrudan Allah Resûlü'ne (s.a.v.) söylemiyordu. İsteklerini genelde bir öneri niteliğinde nihai bir saygıyla Allah Resûlü'ne (s.a.v.) bildiriyordu.
Bunun üzerine Hz. Hatice (a.s.) Allah Resûlü'ne (s.a.v.) şöyle arz etti: "Ey Allah'ın Resûlü! Senden bir isteğim var. Kızım Fâtıma aracılığıyla o isteğimi Sana bildirmek istiyorum. Bu isteğimi direkt Senden istemekten hayâ ediyorum."
Bu sözlerin ardından Allah Resûlü (s.a.v.) evden dışarı çıktı. Sonra Hz. Hatice (a.s.) kızı Fâtıma'yı (a.s.) yanına çağırdı ve şöyle buyurdu: "Sevgili yavrum, babana söyle ki annem kabrinden korkuyor. Vahiy indiği sırada üzerine giydiği elbisesini kefen yapıp mezarıma koysun."
Hz. Fâtıma (a.s.) babasının yanına gelerek annesinin isteğini iletti. Allah Resûlü de o elbiseyi Hz. Hatice'ye (s.a.) yolladı. Hz. Fâtıma (s.a.) elbiseyi annesine verince Hz. Hatice'nin vücudunu tarifsiz bir mutluluk kapladı. Sonrasında ise mutmain bir kalp ve huzur içinde gözlerini fani dünyaya kapattı.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hüzün dolu kalbiyle Hatice'nin (a.s.) kefen, hanut ve gusül işlerine başladı. Hz. Hatice'yi kefenlemek istediğinde Cebrail-i Emin (a.s) nazil oldu ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resûlü, Allah selam söylüyor ve buyuruyor ki Hatice'nin (a.s.) kefen işleri bize ait ve onun kefeni cennet kumaşından olacaktır."
Bu haber Allah Resûlü'nün (s.a.v.) kalbini ferahlattı. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.v.) ilk önce verdiği o elbiseyi kefen yaptı ve üzerine de Cebrail'in getirdiği cennet kefenini giydirdi. Sonra yanındaki akraba ve dostlarıyla birlikte Hz. Hatice'nin mübarek cenazesini annesi Hz. Amine'nin de defnedildiği Cennetu'l-Mualla'ya teşyi etti. Orada Hz. Hatice (a.s.) için bir kabir hazırlandı, Allah Resûlü (s.a.v.) kabre indi ve uzandı. Sonra Hz. Hatice'yi o mezara koydu ve üzerini toprakla örttü. (Hasaisu'l-Fatimiyye; Muhammed Muhammedi Reyşehri, s.264).
Hz. Hatice annemiz miladî 620 tarihinde Rabbimizin müjdelediği Ccnnetteki sarayına uçtu. O tarihte farz olmadığı için cenâze namazı kılınmadı. Aynı sene Efendimiz amcası Ebû Tâlib'i de kaybetti. O seneye üzüntü, keder yılı mânâsına gelen "Senetü'l-Hüzn" dendi.
Hz. Hatice annemiz, İki Cihan Güneşi Efendimiz'in kederini, sıkıntısını hafifleten bir teselli kaynağı idi. "Kübrâ" sıfatı mânen en büyük hanımı olması sebebiyle verilmişti.
Hz. Hatice annemizin ciğer paresi, cennet gülü Hz. Fâtıma (a.s.) ile ilgili ise hem hüzünlü hem de bizlere acı acı tebessüm ettirecek bir hâdiseyi aktarmak istiyorum:
Hz. Fâtıma (a.s.) annesini kaybettiğinde beş yaşlarındaydı. Babasının etrafında pervane gibi dönüp duruyor ve annesini arıyordu. Babasına, "Babacığım, annem nerde?" diye sordu. O sırada Cebrail (a.s) nazil oldu ve Resûlullah'a (s.a.v.) şöyle dedi: "Fâtıma'ya söyle ki Allah sana selam gönderiyor ve söyle ki Allah buyuruyor annen Hatice (a.s.) cennet köşklerinde Asiye ve Meryem ile birlikte yaşıyor." (Emaliy-i Şeyh Tusi s.175).
Başka rivayette de; bir gün Fâtıma, babasına, "Yâ Resûlallah, Cebrail'e sorup annemin durumunu öğrenmeden içim rahat etmeyecek" demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber bunu Cebrail'e sordu. O da Hz. Hatice'nin cennette Meryem ve Sâre arasında olduğunu söyledi.
Efendimiz onu ömrü boyunca hiç unutmadı. Onun fedâkarlığını, dostluğunu her fırsatta andı. Hakkında, "Hatice cennetin faziletli kadınlarındandır" buyurdu.
(devam edecek...)
64 sene 6 ay yaşamış olan Hz. Hatice (a.s.), ölüm döşeğindeyken Resûlullah ve üç kızı; Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma yatağının etrafında oturmuşlar bu mübarek hanımefendiye son kez bakıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) ise, ölüm ona biraz daha kolay olsun diye; Allah'ın Cennet'te onun için hazırladığı nimetleri sayıyordu. Validemizin ise ağzından şu sözler dökülmüştür: "Allah'ım, sayamayacağım kadar övgüye layıksın! Allah'ım, Senin huzurunda Sana varmayı hoşnutsuzlukla karşılamam. Ancak ben, bana vereceğin nimetlere layık olabilmek için daha fazla fedakârlıkta bulunmayı istiyorum" demiştir.
Allah Resûlü ise onu şöyle müjdelemişti: "Ey Hatice, sevin ki Allah seni İmran kızı Meryem ve Firavun'un zevcesi Asiye'yle eşit kılmıştır."
Hz. Hatice (a.s.) iffet ve edebinden dolayı hiçbir zaman isteklerini doğrudan Allah Resûlü'ne (s.a.v.) söylemiyordu. İsteklerini genelde bir öneri niteliğinde nihai bir saygıyla Allah Resûlü'ne (s.a.v.) bildiriyordu.
Bunun üzerine Hz. Hatice (a.s.) Allah Resûlü'ne (s.a.v.) şöyle arz etti: "Ey Allah'ın Resûlü! Senden bir isteğim var. Kızım Fâtıma aracılığıyla o isteğimi Sana bildirmek istiyorum. Bu isteğimi direkt Senden istemekten hayâ ediyorum."
Bu sözlerin ardından Allah Resûlü (s.a.v.) evden dışarı çıktı. Sonra Hz. Hatice (a.s.) kızı Fâtıma'yı (a.s.) yanına çağırdı ve şöyle buyurdu: "Sevgili yavrum, babana söyle ki annem kabrinden korkuyor. Vahiy indiği sırada üzerine giydiği elbisesini kefen yapıp mezarıma koysun."
Hz. Fâtıma (a.s.) babasının yanına gelerek annesinin isteğini iletti. Allah Resûlü de o elbiseyi Hz. Hatice'ye (s.a.) yolladı. Hz. Fâtıma (s.a.) elbiseyi annesine verince Hz. Hatice'nin vücudunu tarifsiz bir mutluluk kapladı. Sonrasında ise mutmain bir kalp ve huzur içinde gözlerini fani dünyaya kapattı.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hüzün dolu kalbiyle Hatice'nin (a.s.) kefen, hanut ve gusül işlerine başladı. Hz. Hatice'yi kefenlemek istediğinde Cebrail-i Emin (a.s) nazil oldu ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resûlü, Allah selam söylüyor ve buyuruyor ki Hatice'nin (a.s.) kefen işleri bize ait ve onun kefeni cennet kumaşından olacaktır."
Bu haber Allah Resûlü'nün (s.a.v.) kalbini ferahlattı. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.v.) ilk önce verdiği o elbiseyi kefen yaptı ve üzerine de Cebrail'in getirdiği cennet kefenini giydirdi. Sonra yanındaki akraba ve dostlarıyla birlikte Hz. Hatice'nin mübarek cenazesini annesi Hz. Amine'nin de defnedildiği Cennetu'l-Mualla'ya teşyi etti. Orada Hz. Hatice (a.s.) için bir kabir hazırlandı, Allah Resûlü (s.a.v.) kabre indi ve uzandı. Sonra Hz. Hatice'yi o mezara koydu ve üzerini toprakla örttü. (Hasaisu'l-Fatimiyye; Muhammed Muhammedi Reyşehri, s.264).
Hz. Hatice annemiz miladî 620 tarihinde Rabbimizin müjdelediği Ccnnetteki sarayına uçtu. O tarihte farz olmadığı için cenâze namazı kılınmadı. Aynı sene Efendimiz amcası Ebû Tâlib'i de kaybetti. O seneye üzüntü, keder yılı mânâsına gelen "Senetü'l-Hüzn" dendi.
Hz. Hatice annemiz, İki Cihan Güneşi Efendimiz'in kederini, sıkıntısını hafifleten bir teselli kaynağı idi. "Kübrâ" sıfatı mânen en büyük hanımı olması sebebiyle verilmişti.
Hz. Hatice annemizin ciğer paresi, cennet gülü Hz. Fâtıma (a.s.) ile ilgili ise hem hüzünlü hem de bizlere acı acı tebessüm ettirecek bir hâdiseyi aktarmak istiyorum:
Hz. Fâtıma (a.s.) annesini kaybettiğinde beş yaşlarındaydı. Babasının etrafında pervane gibi dönüp duruyor ve annesini arıyordu. Babasına, "Babacığım, annem nerde?" diye sordu. O sırada Cebrail (a.s) nazil oldu ve Resûlullah'a (s.a.v.) şöyle dedi: "Fâtıma'ya söyle ki Allah sana selam gönderiyor ve söyle ki Allah buyuruyor annen Hatice (a.s.) cennet köşklerinde Asiye ve Meryem ile birlikte yaşıyor." (Emaliy-i Şeyh Tusi s.175).
Başka rivayette de; bir gün Fâtıma, babasına, "Yâ Resûlallah, Cebrail'e sorup annemin durumunu öğrenmeden içim rahat etmeyecek" demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber bunu Cebrail'e sordu. O da Hz. Hatice'nin cennette Meryem ve Sâre arasında olduğunu söyledi.
Efendimiz onu ömrü boyunca hiç unutmadı. Onun fedâkarlığını, dostluğunu her fırsatta andı. Hakkında, "Hatice cennetin faziletli kadınlarındandır" buyurdu.
(devam edecek...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020