Hz. Hüseyin’in Yezid’in saltanatıyla ilgili ilk tepkisi
Mervan, Muaviye’nin emri üzerine halkı toplayarak bir konuşma yapar. Konuşmasında Yezid’e olacak biatin Hz. Ebubekir’in sünneti olduğunu söyleyerek halkı biate çağırır
12.04.2022 23:51:00





Mervan, Muaviye'nin emri üzerine halkı toplayarak bir konuşma yapar. Konuşmasında Yezid'e olacak biatin Hz. Ebubekir'in sünneti olduğunu söyleyerek halkı biate çağırır.
Abdurrahman bin Ebi Bekir, bu konuşmaya karşı çıkarak halka seslenir:
"Yalan söylüyorsun ey Mervan! Muaviye de yalan söylüyor. Siz bununla Muhammed (s.a.v.) ümmetinin hayrını kesinlikle istemiyorsunuz. Siz bunu Bizans yönetiminde olduğu gibi babadan oğula geçen bir krallık hâline getirmek istiyorsunuz. Bir imparator ölür yerine başka bir imparator geçer."
Mervan bu çıkışı durdurabilmek için, konuşan Abdurrahmen b. Ebi Bekir'e, -Ahkaf Sûresi 17. ayeti okuyarak- "İşte Allah'ın kendisi hakkında "ana babasına öf be size!" ayetini indirdiği kişidir" dedi.
Ancak Abdurrahman b. Ebi Bekir, Mervan'a daha da sinirlenerek onu minberden aşağıya çekmeye çalışır. "Sen Resulüllah (s.a.v.)'in lanet ettiği şahsın oğlu değil misin?" diye bağırır.
Bu sırada araya giren Hz. Aişe, o ayetin Abdurrahman için nâzil olmadığını söyler ve Mervan'ı fitne çıkarmakla suçlar.
İşte bu noktada, İmam Hüseyin (a.s.), İbn-i Ömer ve İbn-i Zübeyr gibi Medine'nin ileri gelenleri seslerini yükseltirler, biate karşı çıkarlar. Halk, bu kanaat önderlerinin ardında yer alır ve biat gerçekleşmez.
Ve neticede Mervan, Muaviye'ye bir mektup yazarak Medine'nin biate yanaşmadığını söyledi. Biat alamadığını yazdığı bu mektup Mervan'ın azline neden olmuştur. Yerine Said b. el-As tayin edilmiştir.
Said b. el-As'ın Muaviye'nin emirleri doğrultusundaki biat girişimlerinde izlediği yol, Hz. Hüseyin (a.s.), Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Câfer'in dışındakilerden şiddet kullanarak da olsa biat alması şeklindeydi.
Ancak bu beş şahıs biat etmedikçe halkın biat etmeyeceğini de Muaviye'ye rapor etti.
Muaviye'nin biat için Medine'ye gidişi
Medine'nin Yezid'e biat etmesi ümmetin biatine örnek olması için şarttı. Ancak Medine Valisi bunu zor kullansa da başaramamıştır.
Muaviye, Medinelilerin ve özellikle de İmam Hüseyin (a.s.)'ın Yezid'e bağlılığını sağlamak amacıyla harekete geçti.
Hac mevsiminde 1000 kişilik bir grupla beraber Medine'ye geldi.
Medine'ye girerken halifeyi karşılamaya gelenler arasında İmam Hüseyin (a.s.) ve İbn-i Abbas da vardı.
Medine'ye girdikten sonra Hz. Aişe'yi ziyaret eden Muaviye'nin burada Hz. Aişe ile görüşmesi ile ilgili olarak İbn'ül Esir şu rivayette bulunmuştur:
"Hz. Aişe, Muaviye'nin İmam Hüseyin (a.s.) ve arkadaşları için "biat etmezlerse onları öldürürüm" sözünü işitmiştir. Muaviye'nin kendini ziyaretinde bu sözü ona hatırlatmış ve fakat Muaviye böyle bir sözün doğru olmadığını ifade etmiştir."
Bu görüşmenin ardından Medine'de kaldığı eve İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Ebi Bekir ve Abdullah b. Abbas'ı yani biate muhalif olanları çağırır.
Ancak onları ikna edemez. Ama geri adım da atmaz. Mescidde Yezid'in üstünlüklerini anlatan bir hutbe irad eder. İslam dünyasında herkesin ona biat ettiğini yalnızca Medinelilerin biatlerini sunmadıklarını söyler.
Hutbesinde, "Toplum içinde bu işe Yezid'den daha hayırlı bir kimsenin olduğunu bilseydim onu tayin ederdim" demiştir.
İmam Hüseyin (a.s.) ise Muaviye'nin bu sözlerine itiraz ederek şöyle demiştir:
"Şimdi ey Muaviye! Öven birisi sözü ne kadar uzatırsa uzatsın, yine de Resulüllah (s.a.v.)'i bütün vasıfları ile gereği gibi anlatmış olamaz.
Heyhat! Heyhat! Ey Muaviye, sabah karanlığın zifirini gidermiş ve güneş çırağların ışığını söndürmüştür.
Sen överek aşırı gittin ve yeğleyerek zulme yeltendin, engelleyerek cimrilik yaptın, zulmünle haddi aştın, hak sahibine hakkından bir pay vermedin ama şeytan payını tam ve kâmil olarak senden almıştır.
Yezid'in kemâli ve Muhammed ümmetini idare gücü hakkındaki sözlerini de anladım. Sanki tanınmayan ve gizli olan birisini anlatıyorsun ya da özel bir bilgin olan bir şeyden haber veriyorsun.
Yezid kendi görüşünün ne yönde olduğunu göstermiştir. Yezid'in av köpeklerini boğuşturma zamanında onları takip etmesini, güvercin yarıştırmasında onları izlemesini, saz ve çeşitli çalgılar çalan şarkıcı cariyeleri oynatmasını incelersen, onu tanımak için sana yardımcı olur.
Bu yapmak istediğin işten vazgeç. Boynuna çektiğin halkın vebalinden bu kadarıyla Allah'ın karşısına çıkman yeterli değil mi?
Allah'a yemin olsun ki, hep zulüm ile bâtıl kadehlerini üst üste içip durdun ve haksızlık ile gazap ve öfkene uydun. Oysa seninle ölüm arasında ancak bir göz açıp yumman kadar bir mesafe kaldı. Sen ise, müşahede edilen kıyamet gününde, kaydedilmiş işlerine varacaksın. Artık o zaman kurtuluşunun zamanı da geçmiştir.
Görüyorum ki, şimdi de bize bu işi sunuyor ve bizi babalarımızın mirasından yoksun bırakıyorsun. Allah'a yemin olsun ki, Peygamber (s.a.v.) doğumda bunu bize miras bıraktı. Sen ise Resulüllah (s.a.v.)'in ölümü zamanı O'nun yanında bulunana karşı getirdiğiniz delili bize karşı tekrarladın. O, buna boyun eğmek zorunda kalmış ve imanı insaflı davranmaya O'nu sevk etmişti.
Ama siz hataları birbiri ardınca işlediniz ve yapacaklarınızı yaptınız. Ve "şimdiye kadar böyle oldu, bundan sonra da şöyle olur" dediniz. Ta ki yönetim başkasına varması gereken yoldan sana ulaştı. İşte bu gibi konularda basiret sahipleri ibret alsınlar.
Resulüllah (s.a.v.)'in döneminde o adamın önderliğine ve Peygamberin (s.a.v.) onu görevlendirmesi (emir kılması) sözüne gelince:
Bu o gün Peygamberin (s.a.v.) huzurunda olması ve onu görevlendirmesi yüzünden Amr b. As'a bir fazilet sayılırdı; ancak halk onun emir olmasından hoşlanmadılar ve öne geçirilmesinden rahatsız oldular ve onun yaptıkları kötü işleri saymaya koyuldular. Resulüllah (s.a.v.) de bunun üzerine, "Bugünden itibaren Benden başka birisi size karşı bir görev üstlenmez" dedi.
Nasıl oluyor da sen Peygamberin (s.a.v.) neshedilmiş bir işi ile en sağlam hükümlerinden birine ve doğruluğu kesinlik kazanması gereken bir konuya delil getiriyorsun? Niçin tabii (tabiinden olanı), sahabiye denk tutuyorsun? Oysa senin etrafında sahabiliğinden emin olunan, dini ve yakınlığı konusunda güvenilen kişiler vardır. Bütün bu kişileri bırakıp da aldanmış bir azgına nasıl varıyorsun?
Bu yolla sen insanların başına öyle bir şüphe giydirmek istiyorsun ki, onun sayesinde dünyada kalacaklar mutluluğa erişiyor, sen ise ahiretini berbat ediyor, bedbaht oluyorsun. Gerçekten bu apaçık bir ziyankarlıktır.
Allah'tan kendim ve sizin için bağışlanma diliyorum."
Muaviye'nin, şehvetine ve içkiye düşkün olan oğluna biati ümmetin menfaatine göstermesi gibi; Yezid de halifeliği döneminde İmam Hüseyin (a.s.)'ı Kerbela'da kuşatırken ve O masumun kanını akıtırken aynı gerekçeleri kendine kılıf yapmıştır.
Muaviye Medine'den İmam Hüseyin (a.s.)'ın ve diğer dört kişinin Yezid'e biatini almadan ayrıldı.
Bu kişiler hakkında Muaviye, vasiyetinde Yezid'e şunları söylemiştir: "… Halifelik konusunda seninle Kureyş'ten üç kimseden başka herhangi birinin ihtilafa düşeceğini zannetmiyorum. Bu üç kişi Hüseyin b. Ali, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr'dir."
İlerleyen zamanda Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer biat etmişler, Abdurrahman b. Ebi Bekir de erkenden ölmüştür. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Abdurrahman bin Ebi Bekir, bu konuşmaya karşı çıkarak halka seslenir:
"Yalan söylüyorsun ey Mervan! Muaviye de yalan söylüyor. Siz bununla Muhammed (s.a.v.) ümmetinin hayrını kesinlikle istemiyorsunuz. Siz bunu Bizans yönetiminde olduğu gibi babadan oğula geçen bir krallık hâline getirmek istiyorsunuz. Bir imparator ölür yerine başka bir imparator geçer."
Mervan bu çıkışı durdurabilmek için, konuşan Abdurrahmen b. Ebi Bekir'e, -Ahkaf Sûresi 17. ayeti okuyarak- "İşte Allah'ın kendisi hakkında "ana babasına öf be size!" ayetini indirdiği kişidir" dedi.
Ancak Abdurrahman b. Ebi Bekir, Mervan'a daha da sinirlenerek onu minberden aşağıya çekmeye çalışır. "Sen Resulüllah (s.a.v.)'in lanet ettiği şahsın oğlu değil misin?" diye bağırır.
Bu sırada araya giren Hz. Aişe, o ayetin Abdurrahman için nâzil olmadığını söyler ve Mervan'ı fitne çıkarmakla suçlar.
İşte bu noktada, İmam Hüseyin (a.s.), İbn-i Ömer ve İbn-i Zübeyr gibi Medine'nin ileri gelenleri seslerini yükseltirler, biate karşı çıkarlar. Halk, bu kanaat önderlerinin ardında yer alır ve biat gerçekleşmez.
Ve neticede Mervan, Muaviye'ye bir mektup yazarak Medine'nin biate yanaşmadığını söyledi. Biat alamadığını yazdığı bu mektup Mervan'ın azline neden olmuştur. Yerine Said b. el-As tayin edilmiştir.
Said b. el-As'ın Muaviye'nin emirleri doğrultusundaki biat girişimlerinde izlediği yol, Hz. Hüseyin (a.s.), Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Câfer'in dışındakilerden şiddet kullanarak da olsa biat alması şeklindeydi.
Ancak bu beş şahıs biat etmedikçe halkın biat etmeyeceğini de Muaviye'ye rapor etti.
Muaviye'nin biat için Medine'ye gidişi
Medine'nin Yezid'e biat etmesi ümmetin biatine örnek olması için şarttı. Ancak Medine Valisi bunu zor kullansa da başaramamıştır.
Muaviye, Medinelilerin ve özellikle de İmam Hüseyin (a.s.)'ın Yezid'e bağlılığını sağlamak amacıyla harekete geçti.
Hac mevsiminde 1000 kişilik bir grupla beraber Medine'ye geldi.
Medine'ye girerken halifeyi karşılamaya gelenler arasında İmam Hüseyin (a.s.) ve İbn-i Abbas da vardı.
Medine'ye girdikten sonra Hz. Aişe'yi ziyaret eden Muaviye'nin burada Hz. Aişe ile görüşmesi ile ilgili olarak İbn'ül Esir şu rivayette bulunmuştur:
"Hz. Aişe, Muaviye'nin İmam Hüseyin (a.s.) ve arkadaşları için "biat etmezlerse onları öldürürüm" sözünü işitmiştir. Muaviye'nin kendini ziyaretinde bu sözü ona hatırlatmış ve fakat Muaviye böyle bir sözün doğru olmadığını ifade etmiştir."
Bu görüşmenin ardından Medine'de kaldığı eve İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Ömer, Abdurrahman b. Ebi Bekir ve Abdullah b. Abbas'ı yani biate muhalif olanları çağırır.
Ancak onları ikna edemez. Ama geri adım da atmaz. Mescidde Yezid'in üstünlüklerini anlatan bir hutbe irad eder. İslam dünyasında herkesin ona biat ettiğini yalnızca Medinelilerin biatlerini sunmadıklarını söyler.
Hutbesinde, "Toplum içinde bu işe Yezid'den daha hayırlı bir kimsenin olduğunu bilseydim onu tayin ederdim" demiştir.
İmam Hüseyin (a.s.) ise Muaviye'nin bu sözlerine itiraz ederek şöyle demiştir:
"Şimdi ey Muaviye! Öven birisi sözü ne kadar uzatırsa uzatsın, yine de Resulüllah (s.a.v.)'i bütün vasıfları ile gereği gibi anlatmış olamaz.
Heyhat! Heyhat! Ey Muaviye, sabah karanlığın zifirini gidermiş ve güneş çırağların ışığını söndürmüştür.
Sen överek aşırı gittin ve yeğleyerek zulme yeltendin, engelleyerek cimrilik yaptın, zulmünle haddi aştın, hak sahibine hakkından bir pay vermedin ama şeytan payını tam ve kâmil olarak senden almıştır.
Yezid'in kemâli ve Muhammed ümmetini idare gücü hakkındaki sözlerini de anladım. Sanki tanınmayan ve gizli olan birisini anlatıyorsun ya da özel bir bilgin olan bir şeyden haber veriyorsun.
Yezid kendi görüşünün ne yönde olduğunu göstermiştir. Yezid'in av köpeklerini boğuşturma zamanında onları takip etmesini, güvercin yarıştırmasında onları izlemesini, saz ve çeşitli çalgılar çalan şarkıcı cariyeleri oynatmasını incelersen, onu tanımak için sana yardımcı olur.
Bu yapmak istediğin işten vazgeç. Boynuna çektiğin halkın vebalinden bu kadarıyla Allah'ın karşısına çıkman yeterli değil mi?
Allah'a yemin olsun ki, hep zulüm ile bâtıl kadehlerini üst üste içip durdun ve haksızlık ile gazap ve öfkene uydun. Oysa seninle ölüm arasında ancak bir göz açıp yumman kadar bir mesafe kaldı. Sen ise, müşahede edilen kıyamet gününde, kaydedilmiş işlerine varacaksın. Artık o zaman kurtuluşunun zamanı da geçmiştir.
Görüyorum ki, şimdi de bize bu işi sunuyor ve bizi babalarımızın mirasından yoksun bırakıyorsun. Allah'a yemin olsun ki, Peygamber (s.a.v.) doğumda bunu bize miras bıraktı. Sen ise Resulüllah (s.a.v.)'in ölümü zamanı O'nun yanında bulunana karşı getirdiğiniz delili bize karşı tekrarladın. O, buna boyun eğmek zorunda kalmış ve imanı insaflı davranmaya O'nu sevk etmişti.
Ama siz hataları birbiri ardınca işlediniz ve yapacaklarınızı yaptınız. Ve "şimdiye kadar böyle oldu, bundan sonra da şöyle olur" dediniz. Ta ki yönetim başkasına varması gereken yoldan sana ulaştı. İşte bu gibi konularda basiret sahipleri ibret alsınlar.
Resulüllah (s.a.v.)'in döneminde o adamın önderliğine ve Peygamberin (s.a.v.) onu görevlendirmesi (emir kılması) sözüne gelince:
Bu o gün Peygamberin (s.a.v.) huzurunda olması ve onu görevlendirmesi yüzünden Amr b. As'a bir fazilet sayılırdı; ancak halk onun emir olmasından hoşlanmadılar ve öne geçirilmesinden rahatsız oldular ve onun yaptıkları kötü işleri saymaya koyuldular. Resulüllah (s.a.v.) de bunun üzerine, "Bugünden itibaren Benden başka birisi size karşı bir görev üstlenmez" dedi.
Nasıl oluyor da sen Peygamberin (s.a.v.) neshedilmiş bir işi ile en sağlam hükümlerinden birine ve doğruluğu kesinlik kazanması gereken bir konuya delil getiriyorsun? Niçin tabii (tabiinden olanı), sahabiye denk tutuyorsun? Oysa senin etrafında sahabiliğinden emin olunan, dini ve yakınlığı konusunda güvenilen kişiler vardır. Bütün bu kişileri bırakıp da aldanmış bir azgına nasıl varıyorsun?
Bu yolla sen insanların başına öyle bir şüphe giydirmek istiyorsun ki, onun sayesinde dünyada kalacaklar mutluluğa erişiyor, sen ise ahiretini berbat ediyor, bedbaht oluyorsun. Gerçekten bu apaçık bir ziyankarlıktır.
Allah'tan kendim ve sizin için bağışlanma diliyorum."
Muaviye'nin, şehvetine ve içkiye düşkün olan oğluna biati ümmetin menfaatine göstermesi gibi; Yezid de halifeliği döneminde İmam Hüseyin (a.s.)'ı Kerbela'da kuşatırken ve O masumun kanını akıtırken aynı gerekçeleri kendine kılıf yapmıştır.
Muaviye Medine'den İmam Hüseyin (a.s.)'ın ve diğer dört kişinin Yezid'e biatini almadan ayrıldı.
Bu kişiler hakkında Muaviye, vasiyetinde Yezid'e şunları söylemiştir: "… Halifelik konusunda seninle Kureyş'ten üç kimseden başka herhangi birinin ihtilafa düşeceğini zannetmiyorum. Bu üç kişi Hüseyin b. Ali, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr'dir."
İlerleyen zamanda Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer biat etmişler, Abdurrahman b. Ebi Bekir de erkenden ölmüştür. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.