Hz Mevlana ve kutlu yolu

Hz Mevlana için değişik kesimden insanlar o hümanisttir, mistiktir, şairdir, filozoftur vb. benzetmeler söyleyerek kendi tarafına çekmek ister. Onun gibi büyük, yol gösteren kutlu insanları herkes kendi tarafında görmek ister. Fakat Hz Mevlana'yı en iyi özetleyen Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "İslam ve Mevlana" eserinin ismidir. 

Mevlana'yı İslam'ın ve tabi Hz Peygamber'in sünnetinin yolunun dışında görmek ve göstermek asla doğru değildir. Bunun için İslam ve Mevlana'nın açılımından Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın hikmetli kaleminden, muhteşem bir eser ortaya çıkmıştır. Bu eserle bize Mevlana'yı doğru anlamamızı sağlayan muhterem hocamıza minnettarız.

Çünkü Mevlana kendi tabiriyle "ben Kur'an'ın bendesi, Muhammet muhtarın (s.a.v) ayağının tozuyum" diyerek zaten kendini ifade etmiştir. Onun doğumundan itibaren babası Sultan'ul Ulema Bahaddin Veled'din terbiye ve irşadı altında bulunması, İslami ilimlerde birçok âlimlerden dersler alarak zahiri ve batıni ilimlerde zirveye ulaşması, İslam'ın ve kutlu peygamberinin yolundan ayrı düşünülmesine asla müsaade etmez.

Hz Mevlana Anadolu'nun İslam ve Türk olmasını sağlayan, mana erlerinden kutlu ve ulu bir kişidir. "Gel ne olursan ol yine gel" diyen, Yunus'un dizelerinde gönüllerden, dillere dökülen, "yaradılanı severim, Yaradandan ötürü" düsturuyla, insanlara yaklaşıp, gönüllerine dokunarak, onların imanla şereflenmesini sağlamıştır.

Zaten onun hakkında başka bir şey düşünmek abesle iştigaldir.

Allah ve Resulü'nün biz Müslümanlar için razı olduğu yol Ehl-i Beyt yoludur. "Ben sizlere sımsıkı sarılınca asla sapıklığa düşmeyeceğinizi iki emanet (bir yol) bırakıyorum. Bunların birincisi Kur'an-ı Kerim, diğeri de itretim-Ehl-i Beyt'imdir." hadisine göre İslam'ı yaşayan ve Ehl-i Beyt yoluyla İslam'ı öğrenmiş bir milletiz.

Türklerin bu Ehl-i Beyt'e hürmet ve saygılı geleneği, Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus ve Mevlana çizgisi, milletin Allah'a kul olma anlayışını ortaya koymuştur. Bu sayede farklı millet ve inançlardan insanları, aynı inanç ve kültür içinde yoğurmuştur. Anadolu, Balkanlar ve gittikleri coğrafyadaki farklı inanıştan insanları sevgiyle ve fakat asla zorlanmadan, ben Türküm, ben Müslümanım demelerini sağladılar. Kılıcın yapamadığını ve çok daha fazlasını Ehl-i Beyt yolu ve metoduyla başardılar.

İşte Hz Mevlana'nın yaşadığı ve yaşattığı yol bu hak yoldur. Peygamberimizin gösterdiği bu yola yürümek Türk milletini yüceltmiştir.

Bizim medeniyetimiz Tevhid ve zikir medeniyetidir. Her an Allah beni görüyor şuur ve bilinci içinde yaşamak medeniyetimizin temelini oluşturmuştur. Hz Mevlana bu erdemleri yaşadı ve yaşattı. Onun kutlu yolu budur.

Hz Mevlana'nın manevi tekamülünü şöyle özetleyebiliriz; babası Bahaddin Veled'in yanında çocukluğunu, ilim ve irfan tahsil ederek, Seyyid Burhaneddin'in yanında gençliğini, maneviyatını ve hikmetini yükselterek, Şemsi Tebrizi'yle de aşk ve olgunluğunu kemâle erdirip şekillendirmiştir.

O her zaman Allah benden razı olsun diye yaşayıp çevresine örnek olmuştur. Allah her an beni görüyor şuuru içinde yaşamış. İbadetten kulluktan, Allah'ı zikirden, namazdan, duadan, iyilikten, doğruluktan, cömertlikten, iyi ahlak sahibi olmaktan vb. gibi erdemlerden asla hiç bir taviz vermeden örnek olmuştur.

O hazretin bu halleri yaşadığı çağda ve asırlar içinde milyonlarca insanın ondan her yönüyle istifade etmesini sağlamıştır. Bundan dolayı, sana bana göre bir din anlayışından kurtulmak için, Resûlullah'ın gösterdiği tek yol olan Ehl-i Beyt yoluna sımsıkı sarılmalıyız. Hacı Bektaşlar, Mevlanalar, Yunuslar ve daha niceleri hep bu yolu düstur edindikleri için kâmil örnekler olarak yol göstermişlerdir. Arı duru bir şekilde insanların İslam dinini anlamalarına yardımcısı olmuşlardır.

Bu asırda bu kutlu yolu insanlığa ve bizlere yaşantısı, mücadelesi ve eserleriyle tanıtan Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın "İslam ve Mevlana" eserinde Hz Mevlana en güzel şekilde tüm yönleriyle ele alınmıştır. Eser bize ve milletimize, Mevlana'yı ve yolunu anlamakta yol gösterici rehberdir.

Hakk'a vuslatının 748. yılında Şeb-i Arus, Düğün Gecesi, Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü gecedir. Hz Mevlana bu geceyi Rabb'ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü için 'Düğün Gecesi' olarak adlandırılır. Şeb-i Arus düğün gecesinde ve Mevlana'yı anma etkinlikleri münasebetiyle yolunu anlayıp, yaşayanlardan olmayı dileriz.