Hz. Mevlanayı hiç böyle dinlemedim

Gönüller sultanı, gönüller sultanını anlattı.Bize Ehl-i Beyt'i öğreten, sevdiren adam yine yaptı yapacağını.Prof. Dr. Haydar Baş, vefatının 739. yıldönümünde Hz. Mevlana'yı anlattı.Hem de ne anlatış!Ben şuana kadar böyle bir Mevlana bilmedim, dinlemedim, okumadım!O, sağına ve soluna yerleştirilen camlardan akan ve başkalarının yazdığı yazıları okumadı; karşısındaki canlara bakarak gönül diliyle konuştu.Peki ne mi dedi, nasıl mı anlattı Mevlana hazretlerini? İtiraf edeyim ben bunu buradan sizlere aktaramam; hani derler ya 'anlatılmaz yaşanır' diye, işte bu da öyle bir şey.Anlatılmaz yaşanır!Programı kaçıranlar emin olun çok şey kaçırdı.Buradan acizane tavsiyem 45 dakika süren o konuşmanın kaydını bulup gönül gözüyle dinlemeniz.Ama şu kadarını da ifade edeyim!Prof. Dr. Haydar Baş ve gönüldaşlarının buluştuğu salonda o sosyetik programlardaki gibi ruhsuz bir Mevlana yoktu.Sanki o büyük insan, büyük veli etiyle, kemiğiyle oradaydı.Aynı saatlerde Konya'da da Şeb-i Arus töreni vardı, hani şu devlet protokolünün katıldığı tören.Hz. Mevlana'nın zikri olan sema'yı folklorik bir gösteri sınıfına soktular. Üstelik de buna hıristiyani bir terim olan "ayin" dediler, sema ayini!Zaten son yıllarda Mevlana üzerinde çok ciddi ve bir o kadar da sinsi bir oyun oynanıyor.Bu eşşiz İslam büyüğünü Vatikan'ın dinlerası diyalog projesine alet etmeye çalışıyorlar.En büyük dayanakları ise şu dörtlük:"Gel, gel, ne olursan ol yine gel,İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." Yapılan son araştırmalar neticesinde bu sözlerin Mevlana'ya değil Orta Asyalı sufi Ebu Said Ebu’l Hayr'a ait olduğu ortaya çıktı.Aslında "gel ne olursan ol yine gel" sözü kime ait olursa olsun, burada kastedilen insanları İslam'a davettir.Dikkatinizi çekerim, gelin olduğunuz gibi kalın denmiyor, kafir geldiyseniz kafir kalın denmiyor, putperest geldiyseniz putperest kalın denmiyor.Böyle bir anlayış, böyle bir iman zaten mümkün değil!Yani yamukluk sözde değil, bu sözü çarpıtanların özünde!Peki ne deniyor? Özetle izah edeyim.Gel, ne olursan ol yine gel ama geldikten sonra her şeyi geride bırak, adam gibi müslüman ol deniyor.Haçı, putu, ateşi bırak kelime-i şehadet getirerek tevdit dini, son ve tek hak din İslam'a iman et deniyor.Herhalde daha önce hiç bir söz böylesine bir çarpıtmaya maruz kalmamıştır.Diyalogçu zihniyetin ayet ve hadisleri bile çarpıtmaya çalıştığını, işlerine gelmeyenleri görmezden geldiğini düşündüğümüzde bu durumu normal karşılamak bile mümkün aslında.Sevgi kelebeği bir insan tasviriOrtaya konan Mevlana karakterinden de son derece rahatsızım.Karşımızda aslı astarı olmayan bir tipleme var.Adeta bulutların arasından süzülüp gelen, beyazlar içinde bir sevgi kelebeliği tasviri yapıyorlar.Yanağına bir tokat atsanız, al evladım buraya da vur diyerek diğer yanağını da dönecek bir tipleme.Bu tasvirler tamamen hıristiyani bir zihniyetin ürünüdür.Ben bu durumu Mevlana'mızı adeta ikinci bir Noel Baba yapma gayreti olarak değerlendiriyorum.İslam'i köklerinden koparılmış, misyonerlik faaliyetlerinde bir araç olarak kullanılan bir Mevlana tiplemesi.Ne yazık ki bu sinsi proje uzun yıllardır devam ediyor ve devletimiz de buna destek oluyor.Beyler! Tarihte böyle bir Mevlana yok.Bizim Mevlanamız öyle bir Mevlana ki İslam için gerektiğinde canını ortaya kor.Bu Mevlana öyle bir Mevlana ki Allah yolu için, İlayı Kelimetullah için gerektiğinde Horasan'dan  Mekke'ye, Mekke'den Konya'ya, Konya'dan Şam'a hicret eder.Onu anlamaya ve anlatmaya bizim kelimelerimizde yetmez, aklımızda!Yazımızı Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu sözleri ile bitirelim:"Mevlana'yı anlamak, ilim sahibi olmaktan ziyade amel ve hal sahibi olmayı gerektirir.”