İdlib geriliminden ABD memnun

Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün Suriye konusunda oluşturduğu Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı bölgedeki gerilimi ciddi manada azaltmış ve gözlerin, ABD'nin Fırat'ın doğusunda gerçekleştirdiği işgale çevrilmesine neden olmuştu.

ABD Başkanı Trump iki kez Suriye'den askerlerini çekeceğini ilan etmesine rağmen, ABD ikisinde de çark etmiş ve bırakın asker çekmeyi, yeni yeni üsler kurmaya devam etmiştir.

Dahası Deyrizor, Rümeylan gibi Suriye'nin zengin petrol yataklarının bulunduğu yerlere daha da yerleşerek, Suriyelilerin petrolünü resmen gasp etmiştir.

ABD'nin bu açıktan ilan ettiği işgallerine tüm dünyadan ciddi tepkiler gelince, dikkatleri dağıtmak için bahaneler aradığı bir dönemde, bir anda İdlib gerilimi tırmanmaya başladı.

Askeri uzmanların yaptıkları değerlendirmelere göre, önce Türkiye'nin desteklediği ÖSO unsurları Rusların 4 rütbeli askerini öldürdü; bu askerlerin fotoğrafları, isimleri ve rütbeleri de yayınlandı; ardından da Rusya'nın desteğini alan Suriye ordusu Türk mevzilerine saldırdı ve 8 askerimiz şehit oldu.

Yine askeri uzmanların ifadelerine göre; "Astana ve Soçi'de 15-30 kilometre ağır silahlardan temizlenecek, radikal örgütler bölgeden çıkartılacaktı. M4 ve M5 karayolu güvenli hale getirilecekti. Biz radikal örgütleri çıkartamadık. HTŞ, ÖSO'yu yıktı geçti. Şimdi bizim yapamadığımızı Rusya ve Rejim yapıyor."

Diğer önemli bir gelişme ise, Türkiye'nin kontrolündeki ÖSO milisleri, Halep'te İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Asgar Paşapor'u öldürdü. 

Paşapor, ABD'nin suikast düzenlediği Devrim Muhafızlarının komutanı Kasım Süleymani'nin de yakın arkadaşıydı.

Sahayı takip eden askeri bir uzmanın şu ifadeleri önemli:

"HTŞ pozisyon almaya başladı. Önceden bölgeden çektiği örgütleri sahaya sürdü. Bunlar eğit-donat örgütleri. Örgütlerin sahaya çıkmasıyla birlikte birden elinde çok sayıda ağır silah oldu. Saldırıları arttı. Bu örgütleri kimlerin eğitip donattığı da biliniyor.

Burada ne oldu? Biz 'ÖSO' diyorduk, 'radikallerle iş tutmayız' diyorduk. Gelinen noktada, mezhebi eksene oturmuş Sünni radikaller bizim eksenimizde görünmeye başladılar. Bunu da sahada bulunan bazı kurnaz istihbarat örgütleri yaptı.

Bizi radikal örgütlerle göstermeye başladılar. Bu kurulan tuzaklardan birisiydi. Sahadaki istihbarat örgütleri, Türkiye'yi bir mezhep savaşının içine çekecek pozisyon üretmeye başladılar."

Bu açıklamalardan ve yaşanan gelişmelerden anlaşılıyor ki, gizli bir el işlerine gelmeyen Astana Sürecini baltalamaya çalışıyor; menfaatleri uğruna Türkiye ile Suriye'yi dolayısıyla Rusya'yı, hatta Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

Türkiye'nin kontrolü altında bulunan bölgelerde, ABD-İsrail ikilisinin kontrol ettiği radikal terör örgütleri her türlü provokasyonu üretebilecek pozisyondalar…

ABD ve ortakları bu kirli süreçle; 

Bir taraftan uzun zamandır planladıkları mezhepsel bir savaşı başlatmanın arifesindeler, bir taraftan bölgedeki işgal planlarını sekteye uğratan Astana ve Soçi süreçlerini devre dışı bırakma niyetindeler; bir taraftan son zamanlarda hem enerji anlaşmaları yapan, hem askeri işbirlikleri ortaya koyan Türkiye-Rusya ikilisini karşı karşıya getirme hesabındalar; 

Diğer taraftan da bölgede elde ettikleri tüm kazanımları koruma amacındalar…

Uzmanların da ifade ettiği gibi Türkiye büyük bir tuzağın içine çekiliyor.

Bölge ülkeleriyle gerilim; Türkiye'nin aleyhine, Türkiye ve bölge üzerinde hesabı olanların menfaatine…

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır, "Türkiye'nin ulusal güvenliği, Suriye'nin toprak bütünlüğünden geçer" demektedir.

Yine Sayın Baş, "Bölgesel sorunlar, bölge ülkelerinin işbirliğiyle çözülebilir" tespitinde bulunmaktadır.

Asıl hedefin Türkiye olduğunu da her an hatırlayarak acilen bu bölgesel sorunu ortadan kaldıracak önemli adımlar atmak zorundayız.

1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı, o dönemlerde bizleri kanlı bıçaklı hale getiren PKK terörü sorununu en azından Suriye sınırlarımız açısından tamamen çözmüştü.

Şimdi yeni sorunlar var; Bölgede bir değil, birçok terör örgütü var; milyonlarca mülteci var; ABD işgalci olarak bölgeye yerleşmiş vaziyette…

Bütün bu sorunları masaya yatıracak Adana Mutabakatı'nın bir şekilde acilen güncellenip, 2011 öncesi olduğu gibi Türkiye ve Suriye ilişkilerinin normalleşmesi gerekiyor.

Eğer siyasilerimiz bu adımı atmazsa, bölgede kimin eli kimin cebinde belli değil, ÖSO'nun içine sızan terör örgütlerinin ortaya koyduğu provokatif eylemlerin sorumlusu Türkiye ilan edilip, Allah muhafaza, çok daha fazla can kayıpları vermeye devam ederiz.

Bölgede barışa, uzlaşmaya ve sağduyuya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.