Çok küçük yaşlardan itibaren, gerek anne babamızdan, gerek ağzı dualı ninelerimden, gerek cesur yürekli Hacı Ahmet dedemden aldığım terbiye ve Yüce Rabbimin lütfü sayesinde doğruyu gören bir göz, doğruyu düşünen bir fikir ve hissedebilen bir gönül yapısına eriştik.
Henüz çocukluk yaşlarımızda, farklı meşreplerden bazı kâmil insanları tanıyıp onlardan aldığımız manevi feyz, Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı tanıdıktan sonra da kemale doğru yolculuğa devam etmekte, Onun gözü ile olaylara bakabildiğimiz oranda da işin sırrına vakıf olmaktayız. Elhamdülillah.
Bu lütuf sıradan bir lütuf değildir ve bunu ancak Yunus gönüllü insanlar anlar... Ne diyordu Koca Yunus; “bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selam olsun”
Manevi terbiye ile eriştiğiniz seviye ve görüşünüzdeki derinliği fark ettiğiniz halde; yaşadığınız hayatta günü kurtarmaktan başka derdi olmayan, sadece ve sadece kendi menfaatini ve kendi cebini düşünen, kendi yanlışlarını doğru kabul edebilen, insanlar topluluğunun arasında yaşamanın zorluğu bir başkadır.
Bakıştaki derinliğe ve sezgiye erişemeyen insanlar, bütün olayların sadece görsel çehresiyle ilgilenir, bu konuda kafa yormak ve fikir çilesine girmek istemezler. Fikir çilesine düşmenin insanın hayatını zora sokacağını bilirler. Böylece dünyada rahatı ve kolayı tercih ederler. Hâlbuki dünyada rahatı ve kolayı tercih edenlerin ne bu dünyada ne de ahirette erişecekleri bir kalıcı kolaylıkta rahatlıkta yoktur. Dünyanın geçici rahatını tercih edenleri bekleyen akıbet, hüsrandır.
Peki, insanlar çoğu zaman doğruyu tercih etmenin yerine, yanlışta neden ısrar ederler? Neden gördükleri halde anlamakta zorlanırlar?
İnsanların düşüncelerini istila eden yalan yanlış bilgiler, düşünce ve gönül dünyasında kirliliğe yol açar, böylece o kişiler de doğru düşünebilme ve doğruyu bulabilme sıkıntısı çekerler.
Bu bir hastalıktır ve bu hastalığa idrak krizi de diyebiliriz. Bu tip insanlar, görse de duysa da doğru olanı idrak edemeyen bir fikir ve gönül halindedirler.
Gören gözleri ve sezen gönülleri çileden çıkartan; gözümüzün önünde cereyan eden yanlışları çoğu insanın anlayamaması, yanlışta ısrar etmesi, doğruyu görememesi, toplumda idrak krizinin seviyesini göstermektedir. Rabbimiz, cümlemizi idrak edebilmenin şuuruna erdirsin inşallah.
Henüz çocukluk yaşlarımızda, farklı meşreplerden bazı kâmil insanları tanıyıp onlardan aldığımız manevi feyz, Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı tanıdıktan sonra da kemale doğru yolculuğa devam etmekte, Onun gözü ile olaylara bakabildiğimiz oranda da işin sırrına vakıf olmaktayız. Elhamdülillah.
Bu lütuf sıradan bir lütuf değildir ve bunu ancak Yunus gönüllü insanlar anlar... Ne diyordu Koca Yunus; “bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selam olsun”
Manevi terbiye ile eriştiğiniz seviye ve görüşünüzdeki derinliği fark ettiğiniz halde; yaşadığınız hayatta günü kurtarmaktan başka derdi olmayan, sadece ve sadece kendi menfaatini ve kendi cebini düşünen, kendi yanlışlarını doğru kabul edebilen, insanlar topluluğunun arasında yaşamanın zorluğu bir başkadır.
Bakıştaki derinliğe ve sezgiye erişemeyen insanlar, bütün olayların sadece görsel çehresiyle ilgilenir, bu konuda kafa yormak ve fikir çilesine girmek istemezler. Fikir çilesine düşmenin insanın hayatını zora sokacağını bilirler. Böylece dünyada rahatı ve kolayı tercih ederler. Hâlbuki dünyada rahatı ve kolayı tercih edenlerin ne bu dünyada ne de ahirette erişecekleri bir kalıcı kolaylıkta rahatlıkta yoktur. Dünyanın geçici rahatını tercih edenleri bekleyen akıbet, hüsrandır.
Peki, insanlar çoğu zaman doğruyu tercih etmenin yerine, yanlışta neden ısrar ederler? Neden gördükleri halde anlamakta zorlanırlar?
İnsanların düşüncelerini istila eden yalan yanlış bilgiler, düşünce ve gönül dünyasında kirliliğe yol açar, böylece o kişiler de doğru düşünebilme ve doğruyu bulabilme sıkıntısı çekerler.
Bu bir hastalıktır ve bu hastalığa idrak krizi de diyebiliriz. Bu tip insanlar, görse de duysa da doğru olanı idrak edemeyen bir fikir ve gönül halindedirler.
Gören gözleri ve sezen gönülleri çileden çıkartan; gözümüzün önünde cereyan eden yanlışları çoğu insanın anlayamaması, yanlışta ısrar etmesi, doğruyu görememesi, toplumda idrak krizinin seviyesini göstermektedir. Rabbimiz, cümlemizi idrak edebilmenin şuuruna erdirsin inşallah.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin’i yalnız bırakanlar / 08.09.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025
- Hüseyin Baş Lozan’da oynanmak istenen İngiliz oyununu anlattı / 03.09.2025
- Zafer sadece savaşla değil, ekonomi ile de kazanıldı / 02.09.2025
- Ölüme hazırlık nasıl olur? / 01.09.2025
- Atatürksüz Zafer Bayramı kutlamanın anlamı olmaz / 30.08.2025
- Millete rağmen bir şey yapmak ayıptır günahtır / 29.08.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025
- Hüseyin Baş Lozan’da oynanmak istenen İngiliz oyununu anlattı / 03.09.2025
- Zafer sadece savaşla değil, ekonomi ile de kazanıldı / 02.09.2025
- Ölüme hazırlık nasıl olur? / 01.09.2025
- Atatürksüz Zafer Bayramı kutlamanın anlamı olmaz / 30.08.2025
- Millete rağmen bir şey yapmak ayıptır günahtır / 29.08.2025