‘İdrak eden, ilmin derinliğini kavrar’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: “Doğru idrak eden, ilmin derinliğini kavrar; ilimin derinliğini kavrayan da şeriat kaynağından kanmış olarak döner; hilm sahibi olan, yaptığı işlerde aşırılığa kaçmaz ve insanlar arasında övgüye layık bir şekilde yaşar”
08.06.2023 10:30:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





Hz. Ali (a.s.), kendisine iman hakkında sorduklarında söyle buyurdu: "İman, dört esas üzerinde durur: Sabır, yakîn, adalet ve cihat. Sabır da dört çeşit üzeredir: Şevk, korku, züht ve bekleyiş. Cennete şevk duyan, şehvetlerden uzak durur; cehennemden korkan, haramlardan sakınır; dünyada zahit olan, musibetleri hafif görür; ölümü bekleyen, hayırlı işlere koşar.
Yakîn de; idrak etmede basiretli olmak, hikmeti incelikleriyle kavramak, ibretlerden öğüt almak ve öncekilerin sünnetlerine uymak olmak üzere dört kısımdır. O halde idrak etmede basiretli olana, hikmet açıklanır; hikmeti açık olarak gören, ibreti tanır; ibreti tanıyan, öncekilerle yaşamış gibi olur.
Adalet de; derin düşünmek, ilmin hakikatine ulaşmak, güzel hüküm vermek ve hilmde metin olmak üzere dört kısımdır. O halde doğru idrak eden, ilmin derinliğini kavrar; ilimin derinliğini kavrayan da şeriat kaynağından kanmış olarak döner; hilm sahibi olan, yaptığı işlerde aşırılığa kaçmaz ve insanlar arasında övgüye layık bir şekilde yaşar.
Cihat da dört kısımdır: İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, her yerde doğruluk ve fâsıklara kin duymak... O halde iyiliği emreden mü'minleri güçlendirmiştir; kötülükten sakındıran kâfirlerin burnunu yere sürmüştür; her yerde doğruyu söyleyen üzerine düşeni yerine getirmiştir; kim de fâsıklara kin duyar ve Allah için gazaplanırsa, Allah da onun için gazaplanır ve kıyamette onu razı eder.
Küfür de dört esas üzerindedir: Gereksiz yere derinleşmek, niza, haktan sapmak ve düşmanlık... Gereksiz yere derinleşen, hakka ulaşamaz; bilgisizce çok niza eden hakkı asla göremez; haktan sapan güzeli kötü, kötüyü ise güzel zanneder ve dalalet sarhoşluğuyla sarhoş olur; düşmanlık edenin ise (kurtuluş) yolları zorlaşır, işleri içinden çıkılmaz hale gelir ve (dalaletten) çıkış yolu oldukça daralır.
Şek ve şüphe de dört esas üzerindedir: Münakaşa, korku, tereddüt ve boyun eğmek... O halde kim münakaşayı din (âdet) edinirse, gecesi sabah olmaz (dalaletten kurtulmaz); karşısındaki olan şeyler kimi korkutursa, (bir şey elde etmeksizin) geriye döner; kim şüphede tereddüt (şaşkınlık) içinde olursa, şeytanların tırnakları onu çiğner; kim dünya ve ahiretinin yok olmasına boyun eğerse, dünya ve ahirette helak olur."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)
Yakîn de; idrak etmede basiretli olmak, hikmeti incelikleriyle kavramak, ibretlerden öğüt almak ve öncekilerin sünnetlerine uymak olmak üzere dört kısımdır. O halde idrak etmede basiretli olana, hikmet açıklanır; hikmeti açık olarak gören, ibreti tanır; ibreti tanıyan, öncekilerle yaşamış gibi olur.
Adalet de; derin düşünmek, ilmin hakikatine ulaşmak, güzel hüküm vermek ve hilmde metin olmak üzere dört kısımdır. O halde doğru idrak eden, ilmin derinliğini kavrar; ilimin derinliğini kavrayan da şeriat kaynağından kanmış olarak döner; hilm sahibi olan, yaptığı işlerde aşırılığa kaçmaz ve insanlar arasında övgüye layık bir şekilde yaşar.
Cihat da dört kısımdır: İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, her yerde doğruluk ve fâsıklara kin duymak... O halde iyiliği emreden mü'minleri güçlendirmiştir; kötülükten sakındıran kâfirlerin burnunu yere sürmüştür; her yerde doğruyu söyleyen üzerine düşeni yerine getirmiştir; kim de fâsıklara kin duyar ve Allah için gazaplanırsa, Allah da onun için gazaplanır ve kıyamette onu razı eder.
Küfür de dört esas üzerindedir: Gereksiz yere derinleşmek, niza, haktan sapmak ve düşmanlık... Gereksiz yere derinleşen, hakka ulaşamaz; bilgisizce çok niza eden hakkı asla göremez; haktan sapan güzeli kötü, kötüyü ise güzel zanneder ve dalalet sarhoşluğuyla sarhoş olur; düşmanlık edenin ise (kurtuluş) yolları zorlaşır, işleri içinden çıkılmaz hale gelir ve (dalaletten) çıkış yolu oldukça daralır.
Şek ve şüphe de dört esas üzerindedir: Münakaşa, korku, tereddüt ve boyun eğmek... O halde kim münakaşayı din (âdet) edinirse, gecesi sabah olmaz (dalaletten kurtulmaz); karşısındaki olan şeyler kimi korkutursa, (bir şey elde etmeksizin) geriye döner; kim şüphede tereddüt (şaşkınlık) içinde olursa, şeytanların tırnakları onu çiğner; kim dünya ve ahiretinin yok olmasına boyun eğerse, dünya ve ahirette helak olur."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.