İhlâs nefse çok ağır gelir
Hz. Sehl’e, “Nefse en çok ağır gelen nedir?” diye soruldu. “İhlâs... Çünkü onda nefsin hiçbir nasibi yoktur. Kulun bütün sükûn ve hareket hali, tamamen Allah için olacak. İşte ihlâs” diye cevap verdi
30.11.2023 10:53:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Susî Hz. şöyle buyurur: "İhlâs, yapılan ihlâsı görmemektir. Bir kimse amelindeki ihlâsı görmeye başlarsa, o ihlâsı, ikinci bir ihlâsa muhtaçtır."
Bir gün Sehl Hz'ne şöyle sordular: "Nefse en çok ağır gelen nedir?"
Şöyle cevap verdi: "İhlâs... Çünkü onda nefsin hiçbir nasibi yoktur. Kulun bütün sükûn ve hareket hali, tamamen Allah için olacak... İşte ihlâs..."
Cüneyd Hz. anlatıyor: "İhlâs, yapılan işleri, en ufak şüphe veren şeylerden temizlemektir."
Fudyal Hz. anlatıyor: "Riya olur, halk görür korkusu ile terk edilen iş, riyanın -yani gösterişin- tâ kendisidir. Hâlbuki halk için yapılan iş şirktir. Tam ihlâs, Allah Teâlâ'nın bu iki halden de berî kıldığı haldir."
Bazı zatlar da ihlâsı şöyle tarif eder: "Devamlı murakabe... Maddî hazları tümden unutmak... Dünya ve ahiretin tadı akla gelmeden, Allah Teâlâ'ya karşı huzur sahibi olmak..."
Sadakatin hakikî manasına gelince...
Sadakat mü'nün kulların vasfıdır... Bunu şu ayet-i kerime bize anlatır:
"Mü'minler arasında öyle erler vardır ki, Allah'a karşı yaptıkları ahde sadakatle sarıldılar." (Ahzab, 23).
Bir de hadis-i şerif zikredelim: "Sadakat, yani dürüstlük, doğruluk iyiliğe götürür. İyilik sahibinin yolu da Cennete çıkar. Yolu bu olacak kimse, sadakat haline o kadar sarılır ki, Hak divanında sıddık yazılıncaya kadar o sadakat halinden ayrılmaz.
Keza sadakatin zıddı olan yalan, insanı kötülüğe götürür. Bu yolun sonu da Cehenneme çıkar. Bu hale düşen kimse de tövbe edip ayrılmazsa Allah katında yalancı defterine geçer."
Allah Teâlâ, İbrahim Peygamberdeki sadakat vasfını şöyle anlatır: "Kitapta İbrahim'i an. O sadakati özüne sindiren bir sıddık peygamberdi." (Meryem, 41).
Sadakat kelimesi daha ziyade sayacağımız şu altı yerde geçer:
- Sözde sadakat,
- Niyet ve iradede sadakat,
- Herhangi bir işe girişirken sadakat,
- Girişilen bir işi, iyi sona erdirmekte sadakat,
- İlimde sadakat,
- Dinî makamların hakikatini bulmakta sadakat.
Bir kimse, sayılan bu altı işte tam bir sadakate sahip olursa, adı sıddık olur. İşte sıddıkın asıl manası budur. Ona bu adın verilmesindeki hikmet, sadakat derecesinde çok ilerlemiş olduğu içindir. Herkes sayılan makamlardaki sadakat durumuna göre bu yolda derece alır.
Her işte en uygun hali, en iyi bilen Allah'tır. Dönüş O'na olacaktır. Gidiş O'nadır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den…)
Susî Hz. şöyle buyurur: "İhlâs, yapılan ihlâsı görmemektir. Bir kimse amelindeki ihlâsı görmeye başlarsa, o ihlâsı, ikinci bir ihlâsa muhtaçtır."
Bir gün Sehl Hz'ne şöyle sordular: "Nefse en çok ağır gelen nedir?"
Şöyle cevap verdi: "İhlâs... Çünkü onda nefsin hiçbir nasibi yoktur. Kulun bütün sükûn ve hareket hali, tamamen Allah için olacak... İşte ihlâs..."
Cüneyd Hz. anlatıyor: "İhlâs, yapılan işleri, en ufak şüphe veren şeylerden temizlemektir."
Fudyal Hz. anlatıyor: "Riya olur, halk görür korkusu ile terk edilen iş, riyanın -yani gösterişin- tâ kendisidir. Hâlbuki halk için yapılan iş şirktir. Tam ihlâs, Allah Teâlâ'nın bu iki halden de berî kıldığı haldir."
Bazı zatlar da ihlâsı şöyle tarif eder: "Devamlı murakabe... Maddî hazları tümden unutmak... Dünya ve ahiretin tadı akla gelmeden, Allah Teâlâ'ya karşı huzur sahibi olmak..."
Sadakatin hakikî manasına gelince...
Sadakat mü'nün kulların vasfıdır... Bunu şu ayet-i kerime bize anlatır:
"Mü'minler arasında öyle erler vardır ki, Allah'a karşı yaptıkları ahde sadakatle sarıldılar." (Ahzab, 23).
Bir de hadis-i şerif zikredelim: "Sadakat, yani dürüstlük, doğruluk iyiliğe götürür. İyilik sahibinin yolu da Cennete çıkar. Yolu bu olacak kimse, sadakat haline o kadar sarılır ki, Hak divanında sıddık yazılıncaya kadar o sadakat halinden ayrılmaz.
Keza sadakatin zıddı olan yalan, insanı kötülüğe götürür. Bu yolun sonu da Cehenneme çıkar. Bu hale düşen kimse de tövbe edip ayrılmazsa Allah katında yalancı defterine geçer."
Allah Teâlâ, İbrahim Peygamberdeki sadakat vasfını şöyle anlatır: "Kitapta İbrahim'i an. O sadakati özüne sindiren bir sıddık peygamberdi." (Meryem, 41).
Sadakat kelimesi daha ziyade sayacağımız şu altı yerde geçer:
- Sözde sadakat,
- Niyet ve iradede sadakat,
- Herhangi bir işe girişirken sadakat,
- Girişilen bir işi, iyi sona erdirmekte sadakat,
- İlimde sadakat,
- Dinî makamların hakikatini bulmakta sadakat.
Bir kimse, sayılan bu altı işte tam bir sadakate sahip olursa, adı sıddık olur. İşte sıddıkın asıl manası budur. Ona bu adın verilmesindeki hikmet, sadakat derecesinde çok ilerlemiş olduğu içindir. Herkes sayılan makamlardaki sadakat durumuna göre bu yolda derece alır.
Her işte en uygun hali, en iyi bilen Allah'tır. Dönüş O'na olacaktır. Gidiş O'nadır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.