Afganistan’da Bargam Hava Üssü’nde Amerikan askerlerinin Kur’an–ı Kerim’leri yakma küstahlığını ve sonradan yaşanan gelişmeleri iyi irdelemeliyiz.
Buradan çıkarmamız gereken en önemli ders, tarihleri kanla ve tecavüzle dolu olan Batılıların özellikle de Amerikalıların demokrasi ve insan hakları ifadelerinin sadece bir kılıf olduğu ve asıl amaçlarının işgal, sömürü, katliam ve tecavüz olduğu gerçeğidir.
Batının medeniyet anlayışı budur ve bu anlayış tarihin hiçbir döneminde değişmemiştir. “İnsan insanın kurdudur” ve “Güçlü olan zayıfı yener” gibi kin, nefret ve egoizm aşılayan temel anlayışlara dayalı bir sistemin bundan daha farklı bir medeniyet anlayışı ortaya koyabilmesi mümkün değildir.
Bu olaydan çıkaracağımız ikinci ders ise, medeniyet anlayışı bu olan Batı dünyasına güvenip kaleyi teslim ettiğimizde bu tür tablolarla sık sık karşılaşacağımız gerçeğidir.
Ülkesinin anahtarını teslim eden, onu gerektiği gibi canıyla, malıyla kanıyla savunmayan milletlerin sonu bugün Afgan halı, Irak halkı gibi olacaktır. Can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği ve inanç hürriyeti devre dışı kalacaktır. Sizin vatanınızda sizin en kutsalınız olan değerlere gözlerinizin önünde tecavüz ederler, Kur’an–ı Kerim’lerinizi yakarlar, sizler hiçbir şey yapamazsınız, yapsanız da kendi ülkenizde sizi linç ederler.
İnsanlıktan nasip almamış Batılıların demokrasi vaatlerine kanıp da onlara kaleyi içeriden teslim ettiğinizde esasen sadece vatanınızı değil, imanınızı da teslim etmiş oluyorsunuz. Bu sebepten olacak ki vatanı müdafaa ederken ölen kişi şehittir. Peygamber Efendimizin (SAV) “Vatan sevgisi imandandır” hadisi bu gerçeği anlamamız için önemli bir işaret taşıdır. Peygamberimizin İslam’ın zor şartlarda yaşandığı Mekke’den, Medine’ye hicreti dinin hakkıyla yaşanabileceği vatan arayışının bir neticesidir. Dinin her yönüyle dört dörtlük yaşanması ancak bağımsız olarak yaşayabileceğin bir vatanla mümkündür.
Afgan halkı dün bağımsız bir vatan üzerinde dinini dilediği gibi yaşayabilirken bugün Allah’ın en büyük emanetlerinden olan Kur’an–ı Kerim’i bile korumayacak noktaya gelmiştir.
Batılıların dinlerarası diyalog faaliyetlerinden neyi murat ettiğini bugün Afganistan’da gelinen süreçten rahatlıkla anlayabiliriz. Bir BOP projesi olan dinlerarası diyalog, dinleri buluşturma propagandasıyla yola çıkıp, Kur’an yakma, Müslüman ölülerinin üzerine idrar yapma şeklinde zuhur etmiştir. Bugün aynı kıbleye döndüğümüz Şiileri, Ehl–i Beyt sevdalılarını tekfir edenlerin, onları sapkınlıkla suçlayanların, Kur’an’ı yakan, Müslümanların ölülerine bile tahammül edemeyen Haçlılarla kol kola girmesi, aynı projede yer alması ve hatta bu zalimleri Cennete koyacak kadar ileri gitmesi oldukça düşündürücüdür.
Esasen bu tavır kimlerin istikametten saptığını açıkça göstermektedir.
Bugün İslam’ın Kur’an’ına bile saygısı olmayan, tahammül edemeyenlerin ülkesine sığınarak, sözde İslam adına faaliyet yürütenlerin ne adına hizmet ettikleri de esasen malumdur ve bunun İslam olmadığı kesindir.
Görünen o ki, Allah’ın bıraktığı iki emanet de devre dışı bırakılmak istenmektedir.
Önce İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hüseyin ve İmam Hasan devre dışı bırakılmak istendi. Onları sevenler ağır hakaretlere maruz bırakıldı. Ardından Hz. Muhammedsiz bir din yerleştirmeye çalıştılar. Kelime–i Tevhidden “Muhammed–ür Resulüllah” ifadesini çıkardılar. Şimdi de sıra geldi Kur’an–ı Kerim’e… Tüm İslam dünyasının gözleri önünde Kur’an’ı yaktılar ve gördüler ki Afganistan’da ve Pakistan’da birkaç protesto dışında ciddi bir tepki yok. Demek ki dinlerarası diyalog faaliyetleri, diğer bir ifadeyle Deccalizm mayası tuttu.
Tabii onlar her türlü projeyi uygulayarak akıllarınca Cenab–ı Hak’la mücadele edeceklerini zannediyorlar ama şu bir gerçek ki Allah’ın nurunu asla söndüremeyecekler, buna asla güçleri yetmez, yetmeyecek. Cenab–ı Hak sonsuz güç ve kerem sahibidir ve dilediğini, dilediği zaman bütün insanların başına taç eder ve O’nu koruyacak olan da O’dur.
Buradan çıkarmamız gereken en önemli ders, tarihleri kanla ve tecavüzle dolu olan Batılıların özellikle de Amerikalıların demokrasi ve insan hakları ifadelerinin sadece bir kılıf olduğu ve asıl amaçlarının işgal, sömürü, katliam ve tecavüz olduğu gerçeğidir.
Batının medeniyet anlayışı budur ve bu anlayış tarihin hiçbir döneminde değişmemiştir. “İnsan insanın kurdudur” ve “Güçlü olan zayıfı yener” gibi kin, nefret ve egoizm aşılayan temel anlayışlara dayalı bir sistemin bundan daha farklı bir medeniyet anlayışı ortaya koyabilmesi mümkün değildir.
Bu olaydan çıkaracağımız ikinci ders ise, medeniyet anlayışı bu olan Batı dünyasına güvenip kaleyi teslim ettiğimizde bu tür tablolarla sık sık karşılaşacağımız gerçeğidir.
Ülkesinin anahtarını teslim eden, onu gerektiği gibi canıyla, malıyla kanıyla savunmayan milletlerin sonu bugün Afgan halı, Irak halkı gibi olacaktır. Can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği ve inanç hürriyeti devre dışı kalacaktır. Sizin vatanınızda sizin en kutsalınız olan değerlere gözlerinizin önünde tecavüz ederler, Kur’an–ı Kerim’lerinizi yakarlar, sizler hiçbir şey yapamazsınız, yapsanız da kendi ülkenizde sizi linç ederler.
İnsanlıktan nasip almamış Batılıların demokrasi vaatlerine kanıp da onlara kaleyi içeriden teslim ettiğinizde esasen sadece vatanınızı değil, imanınızı da teslim etmiş oluyorsunuz. Bu sebepten olacak ki vatanı müdafaa ederken ölen kişi şehittir. Peygamber Efendimizin (SAV) “Vatan sevgisi imandandır” hadisi bu gerçeği anlamamız için önemli bir işaret taşıdır. Peygamberimizin İslam’ın zor şartlarda yaşandığı Mekke’den, Medine’ye hicreti dinin hakkıyla yaşanabileceği vatan arayışının bir neticesidir. Dinin her yönüyle dört dörtlük yaşanması ancak bağımsız olarak yaşayabileceğin bir vatanla mümkündür.
Afgan halkı dün bağımsız bir vatan üzerinde dinini dilediği gibi yaşayabilirken bugün Allah’ın en büyük emanetlerinden olan Kur’an–ı Kerim’i bile korumayacak noktaya gelmiştir.
Batılıların dinlerarası diyalog faaliyetlerinden neyi murat ettiğini bugün Afganistan’da gelinen süreçten rahatlıkla anlayabiliriz. Bir BOP projesi olan dinlerarası diyalog, dinleri buluşturma propagandasıyla yola çıkıp, Kur’an yakma, Müslüman ölülerinin üzerine idrar yapma şeklinde zuhur etmiştir. Bugün aynı kıbleye döndüğümüz Şiileri, Ehl–i Beyt sevdalılarını tekfir edenlerin, onları sapkınlıkla suçlayanların, Kur’an’ı yakan, Müslümanların ölülerine bile tahammül edemeyen Haçlılarla kol kola girmesi, aynı projede yer alması ve hatta bu zalimleri Cennete koyacak kadar ileri gitmesi oldukça düşündürücüdür.
Esasen bu tavır kimlerin istikametten saptığını açıkça göstermektedir.
Bugün İslam’ın Kur’an’ına bile saygısı olmayan, tahammül edemeyenlerin ülkesine sığınarak, sözde İslam adına faaliyet yürütenlerin ne adına hizmet ettikleri de esasen malumdur ve bunun İslam olmadığı kesindir.
Görünen o ki, Allah’ın bıraktığı iki emanet de devre dışı bırakılmak istenmektedir.
Önce İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hüseyin ve İmam Hasan devre dışı bırakılmak istendi. Onları sevenler ağır hakaretlere maruz bırakıldı. Ardından Hz. Muhammedsiz bir din yerleştirmeye çalıştılar. Kelime–i Tevhidden “Muhammed–ür Resulüllah” ifadesini çıkardılar. Şimdi de sıra geldi Kur’an–ı Kerim’e… Tüm İslam dünyasının gözleri önünde Kur’an’ı yaktılar ve gördüler ki Afganistan’da ve Pakistan’da birkaç protesto dışında ciddi bir tepki yok. Demek ki dinlerarası diyalog faaliyetleri, diğer bir ifadeyle Deccalizm mayası tuttu.
Tabii onlar her türlü projeyi uygulayarak akıllarınca Cenab–ı Hak’la mücadele edeceklerini zannediyorlar ama şu bir gerçek ki Allah’ın nurunu asla söndüremeyecekler, buna asla güçleri yetmez, yetmeyecek. Cenab–ı Hak sonsuz güç ve kerem sahibidir ve dilediğini, dilediği zaman bütün insanların başına taç eder ve O’nu koruyacak olan da O’dur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025