Öyle bir oyun kurgulanmış ki?
İnsanları önce yokluğa mahkûm et, ondan sonra vereceğin yemleri kazanmaları için kıyasıya mücadele etmelerini iste; ardından da kazananları yemle ödüllendirirken, kaybedenleri bir dahaki yarışmaya kadar umutlarını yitirmemeleri konusunda telkin edip, açlık ve yoklukla baş başa bırak!
Oyunu kurgulayanların takdir ettiği iki lokma yemi yiyenler bayram ederken, diğer aç kalan kesim açlığın getirmiş olduğu stresle; önce büyük bir manevi çöküntü yaşasınlar, ardından da birbirlerine zarar vermeye başlasınlar! Kimin umurunda... Hatta böyle olmalı, böylesi daha çok ilgi çekiyor!
Aynı zamanda kendilerine takdir edilen yemi kazanmak için kıyasıya bir mücadele de başlar. Birbirinin ayağını kaydırmak için yapılan ayak oyunları, kutuplaşmalar, dedikodular, hakaretler, fitneler, kavgalar ve dövüşler... Her şey iki lokma yemi kazanmak, diğerinin ise kaybetmesini sağlamak için...
Bütün bu kavgaların sebebi iki lokma yemin herkese verilmiyor olması. Yem, oyunu kurgulayanın elinde.. Yemin kazanılması için büyük bir mücadele verilmesi gerek! Yemi kazanan ödülü afiyetle midesine indirirken, oyunu kurgulayanlara teşekkür etmeyi de ihmal etmez. Kaybeden ise oyunu sorgulamaz, öğretilmiş çaresizliği ile iki lokma yem için kırk takla atmaya devam eder... O da tıpkı diğeri gibi yemi kazandığında, yemi bir lütuf zannederek oyun kurucularına teşekkür eder.
Aslında Survivor'dan bahsediyorum. Fakat vahşi kapitalizme ve kapitalizm ile idare edilen ülkemizin bugünkü haline ne kadar da çok benziyor değil mi! Önce insanları yokluğa mahkûm et, sonra da vereceğin kıytırıktan yardımlarla sanki lütufta bulunuyormuş gibi hava at.
Öyle ya! Yokluğa mahkûm olmuş kişiye uzatılacak en ufak bir el, o kişiye lütuf gibi görünür. Sanki sosyal devletin gerekleri yerine getiriliyormuş gibi zannedilir. Oysaki alakası yok!
Gerçek sosyal devlet tarifi, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde var. Sayın hocamızın sosyal devlet anlayışında:
İnsanların yokluğa düşmesini engellemek var.
Vatandaşlık maaşı var.
Asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde
olması var.
Ev hanımlarına maaş ve sigorta var.
Doğum yapan her kadına pirim var.
Çocuk maaşı var.
Üretimi geliştirecek projelere devlet desteği var.
Ar-Ge'nin desteklenmesi var.
Çiftçinin ürettiği ürüne alım garantisi var.
Çiftçiye büyük destekler var.
Her gencin eğitim hakkının sağlanması var.
Sınavsız üniversite var.
Evlenmek isteyen gençlere destek var.
Ev almak isteyen vatandaşa büyük imkânlar var.
Yer altı ve yer üstü kaynakların adil
paylaşımı var.
Madenlerin devlet-millet ortaklığıyla
işletilmesi var.
Vatandaşın ve devletin faiz sarmalından
kurtarılması var.
Dolara bağımlılıktan kurtulup, paranın
millileştirilmesi var.
Milli paralarla ticaret var.
Ülkenin, yabancı sermaye sömürüsünden
kurtarılması var?
Mili Ekonomi Modeli Sosyal Devlet-Milli Devlet projeleriyle ülkenin dört bir yanının fabrikalarla donatılması ve vatandaşın arı gibi çalışması var. Bu Modelle İşsizlik sorunu çözülmüş, sürekli büyüme sağlanmış olacak. Bankaların büyümesiyle elde edilen sahte büyümenin yerini, üretim ve tüketim dengesinin sağlandığı gerçek büyüme alacak.
Öğretilmiş çaresizlik ile iki lokma yemin peşinde koşmak yerine, zincirleri kırıp bu oyunu bozmak gerek. İki lokma yeme razı edip kırk takla attırmak, sosyal devlet anlayışına sığmaz.
Her insanın onurlu ve şerefli bir şekilde yaşamaya hakkı var. İki lokma yem için kırk takla atarak onurlu bir yaşama ulaşmanın imkânı yok.
Onurlu ve şerefli yaşamanın adresi belli; o da Milli Ekonomi Modeli.
İnsanları önce yokluğa mahkûm et, ondan sonra vereceğin yemleri kazanmaları için kıyasıya mücadele etmelerini iste; ardından da kazananları yemle ödüllendirirken, kaybedenleri bir dahaki yarışmaya kadar umutlarını yitirmemeleri konusunda telkin edip, açlık ve yoklukla baş başa bırak!
Oyunu kurgulayanların takdir ettiği iki lokma yemi yiyenler bayram ederken, diğer aç kalan kesim açlığın getirmiş olduğu stresle; önce büyük bir manevi çöküntü yaşasınlar, ardından da birbirlerine zarar vermeye başlasınlar! Kimin umurunda... Hatta böyle olmalı, böylesi daha çok ilgi çekiyor!
Aynı zamanda kendilerine takdir edilen yemi kazanmak için kıyasıya bir mücadele de başlar. Birbirinin ayağını kaydırmak için yapılan ayak oyunları, kutuplaşmalar, dedikodular, hakaretler, fitneler, kavgalar ve dövüşler... Her şey iki lokma yemi kazanmak, diğerinin ise kaybetmesini sağlamak için...
Bütün bu kavgaların sebebi iki lokma yemin herkese verilmiyor olması. Yem, oyunu kurgulayanın elinde.. Yemin kazanılması için büyük bir mücadele verilmesi gerek! Yemi kazanan ödülü afiyetle midesine indirirken, oyunu kurgulayanlara teşekkür etmeyi de ihmal etmez. Kaybeden ise oyunu sorgulamaz, öğretilmiş çaresizliği ile iki lokma yem için kırk takla atmaya devam eder... O da tıpkı diğeri gibi yemi kazandığında, yemi bir lütuf zannederek oyun kurucularına teşekkür eder.
Aslında Survivor'dan bahsediyorum. Fakat vahşi kapitalizme ve kapitalizm ile idare edilen ülkemizin bugünkü haline ne kadar da çok benziyor değil mi! Önce insanları yokluğa mahkûm et, sonra da vereceğin kıytırıktan yardımlarla sanki lütufta bulunuyormuş gibi hava at.
Öyle ya! Yokluğa mahkûm olmuş kişiye uzatılacak en ufak bir el, o kişiye lütuf gibi görünür. Sanki sosyal devletin gerekleri yerine getiriliyormuş gibi zannedilir. Oysaki alakası yok!
Gerçek sosyal devlet tarifi, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinde var. Sayın hocamızın sosyal devlet anlayışında:
İnsanların yokluğa düşmesini engellemek var.
Vatandaşlık maaşı var.
Asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde
olması var.
Ev hanımlarına maaş ve sigorta var.
Doğum yapan her kadına pirim var.
Çocuk maaşı var.
Üretimi geliştirecek projelere devlet desteği var.
Ar-Ge'nin desteklenmesi var.
Çiftçinin ürettiği ürüne alım garantisi var.
Çiftçiye büyük destekler var.
Her gencin eğitim hakkının sağlanması var.
Sınavsız üniversite var.
Evlenmek isteyen gençlere destek var.
Ev almak isteyen vatandaşa büyük imkânlar var.
Yer altı ve yer üstü kaynakların adil
paylaşımı var.
Madenlerin devlet-millet ortaklığıyla
işletilmesi var.
Vatandaşın ve devletin faiz sarmalından
kurtarılması var.
Dolara bağımlılıktan kurtulup, paranın
millileştirilmesi var.
Milli paralarla ticaret var.
Ülkenin, yabancı sermaye sömürüsünden
kurtarılması var?
Mili Ekonomi Modeli Sosyal Devlet-Milli Devlet projeleriyle ülkenin dört bir yanının fabrikalarla donatılması ve vatandaşın arı gibi çalışması var. Bu Modelle İşsizlik sorunu çözülmüş, sürekli büyüme sağlanmış olacak. Bankaların büyümesiyle elde edilen sahte büyümenin yerini, üretim ve tüketim dengesinin sağlandığı gerçek büyüme alacak.
Öğretilmiş çaresizlik ile iki lokma yemin peşinde koşmak yerine, zincirleri kırıp bu oyunu bozmak gerek. İki lokma yeme razı edip kırk takla attırmak, sosyal devlet anlayışına sığmaz.
Her insanın onurlu ve şerefli bir şekilde yaşamaya hakkı var. İki lokma yem için kırk takla atarak onurlu bir yaşama ulaşmanın imkânı yok.
Onurlu ve şerefli yaşamanın adresi belli; o da Milli Ekonomi Modeli.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022