İktidar son kozlarını kullanıyor

AKP iktidarında her ne kadar "Erken seçim düşünmüyoruz" deseler de ciddi bir erken seçim hazırlığı var. Erken seçim olur ya da olmaz kesin olarak bilemeyiz ama iktidar cenahında görüntü bu yönde...

Nereden mi çıkartıyorum, çünkü onlarca yıldır beklettikleri çok önemli kozları üst üste kullanıyorlar. Seçim gerçekten 2023 yılında ve zamanında yapılsa bu kozlar niye peş peşe devreye sokuluyor?

Ayasofya'nın camiye çevrilmesi, asgari ücretin netine yüzde 50 zam yapılması, kur korumalı TL mevduat sistemi, fahiş enerji zamlarından sonra faturalara verilen desteklerin artırılması, bol kredi salınımıyla piyasalarda sanal bir iyileştirme oluşturulması ve daha birçok adım iktidarın hemen hemen bütün kozlarını masaya koyduğunu gösteriyor.

Ama ekonomide, iç ve dış siyasette, toplumsal olaylarda, eğitimde, sağlıkta öylesine kötü bir gidişat var ki, ortaya koyduğu bütün kozlar da pek bir işe yaramıyor.

Son kozlar kullanılmasına rağmen durum böyle; iktidar cenahı doğal olarak bir yıl sonrasına yani 2023'e oldukça endişeyle yaklaşıyor.

Duruma bakılırsa, erken seçim her geçen gün iktidar için bir zorunluluk haline geliyor.

2 yıl üst üste Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan'ın Anayasa'ya göre üçüncü kez seçilememesi bu noktada önemli ama bu olmasa bile ekonomik gidişat iktidar için bir yıla daha müsaade etmiyor.

Yaşanan olumsuz tablo anketlere de bariz bir şekilde yansıyor.

Metropoll Araştırma Şirketi, yaptığı araştırmada seçmene, "Son zamanlarda ülkemizde ekonominin iyi mi yoksa kötü mü yönetildiğini düşünüyorsunuz?" sorusunu yöneltti.  

Metropoll Araştırma'nın Kurucusu Özer Sencar'ın sosyal medya hesabından paylaştığı Türkiye'nin Nabzı Ocak 2022 adlı bu araştırmanın sonuçları şöyle:

* Ekonominin iyi yönetildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 20.2, kötü yönetildiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 76.1 oldu. Araştırmaya katılanların yüzde 3.7'si ise cevap vermekten kaçındı.

* AKP'li seçmenin yüzde 56.6'sı, MHP seçmeninde ise yüzde 69.3'ü ekonominin kötü yönetildiğini düşündüğünü belirtti.

* Ekonominin kötü yönetildiğini düşünen diğer bazı partilerin oranları ise şu şekilde: CHP yüzde 96.8, İYİ Parti yüzde 93.8, HDP yüzde 98.7…

Bugün Cumhur İttifakı çatısı altında bulunan iktidar ve ortağının seçmeninin çoğu da ekonominin iyi yönetilmediğini ifade ediyor.

Siyasetin asli vazifesi ekonomiyi yönetmektir. Ama iktidara oy verenler de bugün iktidarın bunu başaramadığını artık kabulleniyor.

Nasıl kabullenmesin ki, yaşadığı gerçekler her yönüyle canını acıtıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmada esasen ekonomik birçok gerçeği itiraf etmek durumunda kaldı.

Örneğin, "Halihazırdaki en önemli sorunumuz yüksek enflasyondur" dedi. 

Ardından onun da üstesinden gelineceğini ve her ay indiğinin görüleceğini ifade etti ama bu maliyetlerle, bu ithalatla, bu dolar kuruyla bunun nasıl başarılacağı konusunda hiçbir detay vermedi.

Fatura yardımlarının artırılmasıyla ilgili yaptığı açıklama da oldukça önemliydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda, "Kriterlere uyan 4 milyon hane için yılda iki defada ödenmek üzere 450 ile 1150 lira arasında değişen miktarlarda doğal gaz desteği sağlayacağız. Elektrik desteğinde halen 2.1 milyon hane olan kapsamı, 4 milyon haneye çıkartıyoruz" dedi. 

20 milyon hane bulunan Türkiye'de 4 milyon hanenin artık aylık faturalarını bile ödeyemediği, bu gelir imkanlarını bulamadığı bir noktaya geldik. Cumhurbaşkanı farkında ya da değil aslında bunu itiraf etmiş oluyor.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Bülent Pala da yaptığı değerlendirmede bu hususa dikkat çekti. Pala şunları söyledi: 

"Dünkü açıklamasında fatura ödeyemeyen konut sayısını 4 milyon olarak belirtti. Bu bize faturasını ödemeyen hane sayısının giderek arttığını gösteriyor. Destek verileceği açıklanıyor ki; bu bize daha da fakirleştiğimizi gösteren bir durumdur aslında. Faturasını dahi ödeyemeyenlerin sayısının bir anda iki katına çıkması kaygı verici…"

Bugün yaşanan bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye'nin gerçekten "çözüm odaklı" bir siyaset anlayışına ihtiyacı var ve bizlerin tavsiyesi, ittifakların "çözüm odaklı" oluşmasıdır.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu ekonomik model, dünyanın birçok ülkesinde uygulanıp fayda görülen Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.

Bugün bu eşsiz modeli tüm yönleriyle ülkemizde uygulayacak tek parti Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), tek lider BTP'nin Genel Başkanı Hüseyin Baş'tır.

Ülkemizin ekonomi yönetimi BTP Lideri ve kadrolarına teslim edilmedikçe, ittifaklar bu çerçevede değerlendirilmedikçe, olumsuz gidişat asla düzelmeyecektir.