İmam Ali’nin emrine itaat etmeyerek evlerine sığındılar
Hz. Ali Nehrevan'da Haricilerle yaptığı savaşın ardından ordusuna Kufe'nin dışında Nuheyle denen yerde toplanmasını ve Şam ordusuyla cihada hatırlanmasını emretti
16.05.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Ali Nehrevan'da Haricilerle yaptığı savaşın ardından ordusuna Kufe'nin dışında Nuheyle denen yerde toplanmasını ve Şam ordusuyla cihada hatırlanmasını emretti.
Ama Hz. Ali'nin askerleri itaat etmeyerek Kufe'ye evlerine kapandılar. Hz. Ali daha sonra Küfeye dönüp halkı yeniden cihada davet ettiyse de itaat edilmedi. Hz. Ali bu yüzden üç gün sonra halka şöyle hitap etti:
"Yuh olsun, yazıklar olsun size; ben artık sizi kınamaktan-azarlamaktan bıktım usandım. Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz? İzzet yerine zilleti mi tercih ettiniz?
Sizleri düşmanınızla cihada davet edince korkudan gözleriniz dönüyor, adeta ölümün çetinliği ve gaflet sarhoşluğu içinde çırpınıyorsunuz ve benimle konuşamıyorsunuz, sorularıma cevap veremiyorsunuz.
Adeta aklınız gitmiş deli/divane olmuşsunuz da akıl edemiyorsunuz. Karanlık gecelerde size güvenmiyorum. Meyledilecek dayanak değilsiniz ki sizlere meyledilsin. Güçlü dostlar değilsiniz ki sizlere ihtiyaç duyulsun.
Siz sanki çobanları kaybolmuş /yitmiş develeriniz ki bir yandan toplanırsa, diğer yandan dağılıp giderler. Allah'a andolsun ki siz savaş ateşini çok kötü yakıp tutuşturanlarsınız.
Onlar size hile/düzen kurmadalar, siz kurmuyorsunuz. Onlar yörenizi kaplıyor, şehirlerinizi alıyorlar; siz hiddetlenmiyor, karşı koymuyorsunuz. Düşman sizden gaflet edip yatmıyor; siz gaflet uykusuna dalıp onları unutuyorsunuz.
Allah'a andolsun ki birbirine yardım etmeyenler alt/mağlup olur gider. Allah'a andolsun zannediyorum ki savaş kızışır ve ölüm/öldürme ateşi alevlenirse sizler başın bedenden kopması gibi Ebu Talib Oğlu'nun etrafından kopuk gideceksiniz.
Allah'a andolsun ki düşmanın saldırışını bekleyen kişiye düşman saldırır, etini kemiğinden sıyırır, kemiğini kırar, un-ufak eder, derisini yüzer gider. (Böyle kişinin) Aczi/zayıflığı oldukça büyüktür.
Kalbindeki/gönlündeki azmi oldukça zayıftır. (Ey insan) İstersen sen de böyle ol. Ama Allah'a andolsun ki ben, düşmanın saldırısını beklemeden Meşrefî kılıcıyla (Meşarif köylerinde yapılan sağlam kılıçla) düşmana öyle bir vururum ki kafataslarındaki küçücük kemikler havaya savrulur, elleri ve ayakları kesilir. Ben böyle yaptıktan sonra, (zafer ve fetih için ise) artık Allah dilediğini yapar.
Ey insanlar benim sizin üzerinizde hakkım var, sizin de benim üzerimde hakkınız var. Benim üzerimde olan hakkınız size öğüt vermek (hayrınızı istemek), beytülmalinizi adaletle bölüştürmek, cahil kalmayasınız diye sizlere öğretmek ve bilmeniz için sizleri terbiye etmektir.
Ama benim sizin üzerinizdeki hakkım; ettiğiniz biate vefa etmeniz, gizli-aşikar bana nasihat etmeniz/hayrımı istemeniz, çağırdığım zaman bana icabet etmeniz ve emrettiğim zaman itaat etmenizdir."
Hz. Ali, A.mr b. As'ın hakemeyn olayında Ebu Musa El-Eş'ariyi kandırarak hileyle Muaviye'yi halife seçtiği haberini alınca Sıffin'den dönerken Nehrevan olayından önce üzgün bir halde halka şöyle hitap etti:
"Zaman büyük ve çok zor belalar indirse de hamd sadece Allah'a mahsustur. Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir ve ortağı yoktur. O'ndan başka, O'nunla birlikte olan ilah yoktur ve şahadet ederim ki Muhammed (s.a.a) Allah'ın kulu ve elçisidir.
Şüphesiz ki tecrübeli, her şeyi bilen, şefkatli bir nasihatçiye isyan etmenin sonu hasret de pişmanlıktır. Ben bu hakem tayin etmek hususunda görüşümü sizlere özede söyledim. "Keşke Kasir'in sözü dinlenseydi!"
(Ama ne yazık ki) isyancı-cefakâr muhalifler gibi emrime itaat etmediniz. Öyle ki sonunda öğüt veren bile öğüdünden şüpheye" düştü, Ocakçı, ateş vermekten imtina etti. Ben ve sizler Hevazin soyundan olan Dureyd b. Simme kardeşin ifade ettiği bir hale düştük:
"Mün'araci'1-Liva denilen yerde (mola vermeyelim diye) reyimi beyan ettim size; ancak ertesi gün kuşluk vakti haklılığımı gördünüz (ki o zaman iş işten geçmiş Hevazin kabilesi saldırarak, Abdullah'ı öldürmüş ve Dureyd b. Simme yaralı bir halde canını zor kurtarmıştı.) (Nehc'ul Belaga 34-35. Hutbe)
Ama Hz. Ali'nin askerleri itaat etmeyerek Kufe'ye evlerine kapandılar. Hz. Ali daha sonra Küfeye dönüp halkı yeniden cihada davet ettiyse de itaat edilmedi. Hz. Ali bu yüzden üç gün sonra halka şöyle hitap etti:
"Yuh olsun, yazıklar olsun size; ben artık sizi kınamaktan-azarlamaktan bıktım usandım. Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz? İzzet yerine zilleti mi tercih ettiniz?
Sizleri düşmanınızla cihada davet edince korkudan gözleriniz dönüyor, adeta ölümün çetinliği ve gaflet sarhoşluğu içinde çırpınıyorsunuz ve benimle konuşamıyorsunuz, sorularıma cevap veremiyorsunuz.
Adeta aklınız gitmiş deli/divane olmuşsunuz da akıl edemiyorsunuz. Karanlık gecelerde size güvenmiyorum. Meyledilecek dayanak değilsiniz ki sizlere meyledilsin. Güçlü dostlar değilsiniz ki sizlere ihtiyaç duyulsun.
Siz sanki çobanları kaybolmuş /yitmiş develeriniz ki bir yandan toplanırsa, diğer yandan dağılıp giderler. Allah'a andolsun ki siz savaş ateşini çok kötü yakıp tutuşturanlarsınız.
Onlar size hile/düzen kurmadalar, siz kurmuyorsunuz. Onlar yörenizi kaplıyor, şehirlerinizi alıyorlar; siz hiddetlenmiyor, karşı koymuyorsunuz. Düşman sizden gaflet edip yatmıyor; siz gaflet uykusuna dalıp onları unutuyorsunuz.
Allah'a andolsun ki birbirine yardım etmeyenler alt/mağlup olur gider. Allah'a andolsun zannediyorum ki savaş kızışır ve ölüm/öldürme ateşi alevlenirse sizler başın bedenden kopması gibi Ebu Talib Oğlu'nun etrafından kopuk gideceksiniz.
Allah'a andolsun ki düşmanın saldırışını bekleyen kişiye düşman saldırır, etini kemiğinden sıyırır, kemiğini kırar, un-ufak eder, derisini yüzer gider. (Böyle kişinin) Aczi/zayıflığı oldukça büyüktür.
Kalbindeki/gönlündeki azmi oldukça zayıftır. (Ey insan) İstersen sen de böyle ol. Ama Allah'a andolsun ki ben, düşmanın saldırısını beklemeden Meşrefî kılıcıyla (Meşarif köylerinde yapılan sağlam kılıçla) düşmana öyle bir vururum ki kafataslarındaki küçücük kemikler havaya savrulur, elleri ve ayakları kesilir. Ben böyle yaptıktan sonra, (zafer ve fetih için ise) artık Allah dilediğini yapar.
Ey insanlar benim sizin üzerinizde hakkım var, sizin de benim üzerimde hakkınız var. Benim üzerimde olan hakkınız size öğüt vermek (hayrınızı istemek), beytülmalinizi adaletle bölüştürmek, cahil kalmayasınız diye sizlere öğretmek ve bilmeniz için sizleri terbiye etmektir.
Ama benim sizin üzerinizdeki hakkım; ettiğiniz biate vefa etmeniz, gizli-aşikar bana nasihat etmeniz/hayrımı istemeniz, çağırdığım zaman bana icabet etmeniz ve emrettiğim zaman itaat etmenizdir."
Hz. Ali, A.mr b. As'ın hakemeyn olayında Ebu Musa El-Eş'ariyi kandırarak hileyle Muaviye'yi halife seçtiği haberini alınca Sıffin'den dönerken Nehrevan olayından önce üzgün bir halde halka şöyle hitap etti:
"Zaman büyük ve çok zor belalar indirse de hamd sadece Allah'a mahsustur. Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir ve ortağı yoktur. O'ndan başka, O'nunla birlikte olan ilah yoktur ve şahadet ederim ki Muhammed (s.a.a) Allah'ın kulu ve elçisidir.
Şüphesiz ki tecrübeli, her şeyi bilen, şefkatli bir nasihatçiye isyan etmenin sonu hasret de pişmanlıktır. Ben bu hakem tayin etmek hususunda görüşümü sizlere özede söyledim. "Keşke Kasir'in sözü dinlenseydi!"
(Ama ne yazık ki) isyancı-cefakâr muhalifler gibi emrime itaat etmediniz. Öyle ki sonunda öğüt veren bile öğüdünden şüpheye" düştü, Ocakçı, ateş vermekten imtina etti. Ben ve sizler Hevazin soyundan olan Dureyd b. Simme kardeşin ifade ettiği bir hale düştük:
"Mün'araci'1-Liva denilen yerde (mola vermeyelim diye) reyimi beyan ettim size; ancak ertesi gün kuşluk vakti haklılığımı gördünüz (ki o zaman iş işten geçmiş Hevazin kabilesi saldırarak, Abdullah'ı öldürmüş ve Dureyd b. Simme yaralı bir halde canını zor kurtarmıştı.) (Nehc'ul Belaga 34-35. Hutbe)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.