Allah Resulü, Mekke'den Medine'ye hicret ederken, emanetleri teslim etmesi için Hz. Ali'yi, kendi yatağına yatırdığında, hakkında, "İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah rızasına nail olmak için kendini satar, Allah rızasını alır. Allah kullarını esirger." (Bakara, 207) ayeti nazil olmuştur.
Mekke'den, Medine'ye hicret ederken Resûllullah, Kuba'da Amr b. Avf'ın evine misafir oldular. Orada 10 günden fazla kaldılar. Kendine bir ev ve mescit yapılmasını teklif ettiklerinde, "Hayır! Ben, Ali'yi bekliyorum. Gelip, Bana yetişmesini emretmiştim" demiştir.
Hz. Ali geldiğinde ayakları çok yürümekten ve sıcaktan çatlamıştı ve Resûlullah, O'nun bu halini görünce ağlamıştır.
Bedir Savaşı'nda öldürülen 70 müşrikten 34'ü Hz. Ali'nin kılıcı ile can vermiştir. 18'inin de öldürülmesine yardım etmiştir.
Uhud'da, gösterdiği kahramanlıkla ilgili İmam Cafer şöyle buyurur: "Uhud Savaşı'nda şirk ordusunun bayraktarları dokuz kişiydi. Hepsi de Ali'nin güçlü elleri ile helak oldular."
Bu savaş esnasında gösterdiği kahramanlıklara karşı vahiy meleği Hz. Peygamber'e "Bu Ali'nin gösterdiği fedakârlıkların en üstünüdür" deyince, Hz. Peygamber, "O, Bendendir, Ben de ondanım" buyurmuştur. O anda gökten, "Ali gibi kahraman, Zülfikar gibi kılıç yoktur" nidası duyuluyordu.
Hendek Savaşı'nın başlangıcında Hz. Ali Efendimiz savaş meydanına çıktığında, Hz. Resul O'nun için şöyle buyurdu: "İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı."
Hayber'in fethi sırasında şiddetli bir baş ağrısına tutulan Resûlullah Efendimiz, sancağı her gün birine veriyor, kaleyi fethe gönderiyordu. Hz. Ebubekir'e verdiğinde o fethi gerçekleştiremeden geri döndü.
Resûlullah ikinci gün Hz. Ömer'e verdi ve kaleleri ele geçirmesini emretti, o da başarısız oldu.
Hz. Resul, o gece "Yarın, sancağı öyle birine vereceğim ki O, Allah ve Resulünü sever; Allah ve Resulü de onu sever. Döne döne vuruşur, asla düşmana sırt çevirip kaçmaz. Allah, onun önünü açar. Cebrail sağında, Mikail solunda olur." buyurdu.
Herkes başını kaldırdı, boynunu uzattı. Bütün herkesin dileği bu kişinin kendisi olmasıydı.
Gün ağarınca Peygamberimiz, sancağın getirilmesini emretti. Resûlullah, Hz. Ali'yi çağırdı, oradakiler "gözleri ağrıyor" dedilerse de, çağrısını yineledi.
Hz. Ali, gözlerine sargı bağlamıştı. Resûlullah ağzının suyunu alıp, Hz. Ali'nin gözlerine sürdü.
O anda İmam Ali'nin gözleri sapasağlam oldu. Sonra Allah Resulü şöyle dua etti: "Allah'ım! Sıcak ve soğukta O'na yardımcı ol."
Sonra demir zırhını O'na giydirdi. Kendi kılıcı Zülfikar'ı beline bağladı. Sancağı eline verdi ve kaleye gönderdi.
O'na şu tavsiyelerde buluncu: "Onlara doğru hareket et. Kaleye varınca onları önce İslam'a davet et, onlara Allah'a karşı olan vazifelerini hatırlat. Allah'a and olsun ki Allah, onlardan birini Senin elinle hidayete erdirirse bu, Senin için kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır."
Resûlullah şöyle devam etti: "Cebrail seninle olacak! Zafer senindir. Rabbim, onların yüreğine korku salmıştır.
Ya Ali! Bilesin ki onlar, kendilerini mağlup edecek kimsenin adını kendi kitaplarında okumuşlardır. Onun adı İlya'dır, Ali'dir. O halde git ve karşılarına dikilip adının Ali olduğunu söyle. Rabbinin izniyle dehşete düşüp hakir olduklarını göreceksin."
Ali yola çıktı. Allah'a yemin olsun ki, seğreterek yürüyordu. Biz de arkasında koşuyorduk. Nihayet sancağını kalenin dibindeki bir taş yığınının ortasına dikti. Kalenin burcundaki bir Yahudi, onu fark ederek kim olduğunu sordu.
Hz. Ali, 'Ben Ali b. Ebu Talib'im' dedi. Yahudi arkadaşlarına dönerek, 'Musa'ya indirilene and olsun ki, yenildiniz.'
Pek çok Yahudi'yi öldürdükten sonra, kalenin kapısına yöneldi. Kapıyı açıncaya kadar zorladı. Kapıyı kavrayarak yerinden söktü. Onu hendeğin üzerine bir köprü gibi yerleştirdi ardından Müslümanlar kapının üzerinden karşı tarafa geçtiler."
İbn Amr şöyle dedi: "Biz, Yüce Allah'ın Hayber'i, Ali aracılığıyla bize açmasına şaşırmadık. Ama Ali'nin tek başına kale kapısını yerinden sökmesine, kapıyı arkaya fırlatmasına şaşırdık."
Bu olay Peygamberimize haber verildiğinde: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, O'na kırk tane melek yardım ediyordu."
Kısaca Hz. Ali, Allah Resulünden hiç ayrılmıyordu. Her yerde O'nunlaydı."
Hz. Peygamber, "İslam Hatice'nin parası ve Ali'nin kılıcı üzerine bina edildi" buyurmuştur.
Yazımızı şu hadisi şerif ile tamamlayalım. "Ali, Benim ilmimin kapısı ve gönderildiğim şeyleri benden sonra ümmetime açıklayacak kimsedir. Ona muhabbet beslemek iman, ona düşmanlık ise nifaktır. Ona bakmak merhamet ve onun sevgisi ibadettir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali Eseri, sh: 52)
Allah şefaatlerinden ayırmasın. (âmin)
Osman Baş / diğer yazıları
- EMPATİ (Buram buram merhamet) / 15.08.2020
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019