İmam Bakır’ın (a.s.) Hadis Külliyatı
Hadislerin derlenmesi konusu ilk defa İmam Ali’nin (a.s.) gayretleri ile başlamıştır
19.11.2023 17:39:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak
Hadislerin derlenmesi konusu ilk defa İmam Ali'nin (a.s.) gayretleri ile başlamıştır. Resûlullah'ın (s.a.v.) Sünnetinin ihyâsı konusunda İmam Ali'nin (a.s.) gayretlerini "Ömer b. Abdülaziz dönemi" bölümünde vermiştik.
Hadislerin toplandığı sayfalar, İmam Ali'den (a.s.) sonra diğer imamlara miras olarak aktarılmıştır.
İmam Bâkır'ın (a.s.) imameti ile bu miras ona devredilmiştir.
Hakem b. Utaybe, bir konuda Muhammed Bâkır (a.s.) ile anlaşmazlığa düşmüştü. İmam bu kitapta mevcut olan anlaşmazlık konusundaki hadisi Hakem'e göstererek, "Bu, Ali'nin yazısı ve Resûlullah'ın (s.a.v.) imlâsıdır" buyurmuştur.
Emeviler döneminde ise hadisleri tedvin etme emrini ilk defa Hicri 100 yılında Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Hazm'e verdi.
İmam Bâkır'ın (a.s.) imametine kadar hadis tahribatları ile geçen zaman, ümmeti itikâdî ve amelî olarak çok geriletmiştir. Halk en temel konularda bile büyük bir cehalet içine düşmüştü.
Öyle ki, "Hicri birinci yüzyılın ikinci yarısında halkın nasıl namaz kılacağı ve hac fârizesini yerine nasıl getireceği hususunda bile bilgisi yoktu."
İşte, İmam Bâkır (a.s.), Ehl-i Beyt fıkhını bu şartlarda açıklamak, öğretmek ve aktarmak zorundaydı.
İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s.) talebelerine ve kendinden fikir soranlara verdiği ölçü Kur'an ve Resûlullah'ın (s.a.v.) Sünnetidir.
İmam (a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Eğer biz, kendi reyimizle konuşsaydık, bizden öncekiler saptığı gibi sapmış olurduk. Fakat biz Rabbimizden bir delile dayalı olarak konuşuruz. Rabbimiz bu delili Nebisine açıklamış, O da bize açıklamıştır."
Ve yine şöyle buyurmuştur:
"Size bir hadis naklettiğim zaman onun Allah'ın Kitabı ile nasıl bağdaştığını benden sorun."
Bu okuldan önce Zürâre b. A'yen, Muhammed b. Müslim, Eban b. Tağlib gibi büyük âlimler yetişti.
İmam Bâkır (a.s.), ceddi Resûlullah'ın (s.a.v.) mescidini Ehl-i Beyt Okulu haline getirmişti.
Ebu Hanife ve Mâlik gibi mezhep önderleri ondan istifade ediyorlardı.
Allame Bahranî'nin "el-Bürham" eserinde, Vesâilu'ş-Şia'da, Muhakkik Feyz Kaşanî'nin "Safi" eserinde İmam Bâkır'a (a.s.) ait tefsir örnekleri vardır.
Şerh-u Nehcü'l-Belağa'da ve Taberî'nin eserlerinde İmam Ali (a.s.) hakkındaki bilgilerin çoğu onun hadislerindendir.
İMAM MUHAMMED BÂKIR'DAN (A.S.) HADİS NAKLEDEN KİŞİLER
İmam Bâkır (a.s.) fıkıh, akaid ve diğer konularda kendisinden en çok hadis nakledilen imamlardandır. Oğlu İmam Câfer es-Sâdık (a.s.) ile beraber, Ehl-i Beyt İmamları içinde hadis nakli konusunda kaynak olan iki imamdırlar.
İmam Bâkır (a.s.) ve İmam Câfer'in (a.s.) tefsir, kelâm, helal ve haramlar konusunda bu kadar hadis rivayet edebilmeleri, yaşadıkları toplumun siyasî koşulları ile ilgilidir.
İmam Bâkır'ın (a.s.) mübarek babası İmam Zeynelâbidin (a.s.) dönemi, Emeviler'in en ağır baskı ve eziyetleri ile geçmiş idi. Ona düşen bu şartlarda susmaktı.
Ancak, daha sonraki İmam Bâkır (a.s.) ve İmam Câfer (a.s.) dönemleri, saltanatın imamet makamı ile fazlaca meşgul olamadığı devirlerdir. Hal böyle olunca, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Sünneti ve İslamî konuların anlaşılması için pek çok hadis rivayet edilebilmiştir.
Bu hadisleri sadece Ehl-i Beyt rivayetçileri değil, Ehl-i Sünnet âlimleri de hadis konusunda İmam Bâkır'dan (a.s.) istifade etmişlerdir.
Ebu Hanife bu Sünnî âlimlerin başında gelmektedir. Zehebî'ye göre Amr b. Dinar, A'meş Evzaî, İbn Cüreyh ve Kurret ibn-i Hâlid, İmam Bâkır'dan (a.s.) hadis nakletmişlerdir.
Taberî, Selâmî, Belazurî, Hatib Bağdadî, Ebu Nâim İsfahanî ondan hadis nakleden Ehl-i Sünnet âlimlerindendir.
Sünen-i Ebu Davud'da, Müsned-i Ebi Hanife'de, Müsned-i Merzevî'de, Nakkaş Tefsiri'nde, Zemahşerî Tefsiri'nde İmam Bâkır'ın hadisleri önemli bir yer tutar.
Yine Tabiin'den Ata b. Rebah, Câbir el-Cûfî de İmam Bâkır'dan (a.s.) hadis nakletmiştir.
Ebu Ubeyde el-Hazzâ rivayet eder:
"Ebu Câfer'in (a.s.) şöyle dediğini duydum: "Arkadaşlarım içinde en çok sevdiğim kimse, en takvalı, en bilgili ve sözlerimizi en çok gizleyendir.
Benim nazarımda durumu en kötü ve en çok öfkeyi hak edeni ise, bizden bir hadis rivayet edildiği zaman, bilmediği için onu kabul etmeyen, onu duymaktan dolayı yüzünü buruşturan ve onu kabul edenleri tekfir eden kimsedir.
Belki de o hadis gerçekten bize aittir. Bizden sâdır olmuştur ve bize aittir. İşte bilmeden bu hadisi inkâr eden kimse bu davranışıyla bizim velayetimizin dışına çıkar." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Hadislerin toplandığı sayfalar, İmam Ali'den (a.s.) sonra diğer imamlara miras olarak aktarılmıştır.
İmam Bâkır'ın (a.s.) imameti ile bu miras ona devredilmiştir.
Hakem b. Utaybe, bir konuda Muhammed Bâkır (a.s.) ile anlaşmazlığa düşmüştü. İmam bu kitapta mevcut olan anlaşmazlık konusundaki hadisi Hakem'e göstererek, "Bu, Ali'nin yazısı ve Resûlullah'ın (s.a.v.) imlâsıdır" buyurmuştur.
Emeviler döneminde ise hadisleri tedvin etme emrini ilk defa Hicri 100 yılında Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekir b. Hazm'e verdi.
İmam Bâkır'ın (a.s.) imametine kadar hadis tahribatları ile geçen zaman, ümmeti itikâdî ve amelî olarak çok geriletmiştir. Halk en temel konularda bile büyük bir cehalet içine düşmüştü.
Öyle ki, "Hicri birinci yüzyılın ikinci yarısında halkın nasıl namaz kılacağı ve hac fârizesini yerine nasıl getireceği hususunda bile bilgisi yoktu."
İşte, İmam Bâkır (a.s.), Ehl-i Beyt fıkhını bu şartlarda açıklamak, öğretmek ve aktarmak zorundaydı.
İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s.) talebelerine ve kendinden fikir soranlara verdiği ölçü Kur'an ve Resûlullah'ın (s.a.v.) Sünnetidir.
İmam (a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Eğer biz, kendi reyimizle konuşsaydık, bizden öncekiler saptığı gibi sapmış olurduk. Fakat biz Rabbimizden bir delile dayalı olarak konuşuruz. Rabbimiz bu delili Nebisine açıklamış, O da bize açıklamıştır."
Ve yine şöyle buyurmuştur:
"Size bir hadis naklettiğim zaman onun Allah'ın Kitabı ile nasıl bağdaştığını benden sorun."
Bu okuldan önce Zürâre b. A'yen, Muhammed b. Müslim, Eban b. Tağlib gibi büyük âlimler yetişti.
İmam Bâkır (a.s.), ceddi Resûlullah'ın (s.a.v.) mescidini Ehl-i Beyt Okulu haline getirmişti.
Ebu Hanife ve Mâlik gibi mezhep önderleri ondan istifade ediyorlardı.
Allame Bahranî'nin "el-Bürham" eserinde, Vesâilu'ş-Şia'da, Muhakkik Feyz Kaşanî'nin "Safi" eserinde İmam Bâkır'a (a.s.) ait tefsir örnekleri vardır.
Şerh-u Nehcü'l-Belağa'da ve Taberî'nin eserlerinde İmam Ali (a.s.) hakkındaki bilgilerin çoğu onun hadislerindendir.
İMAM MUHAMMED BÂKIR'DAN (A.S.) HADİS NAKLEDEN KİŞİLER
İmam Bâkır (a.s.) fıkıh, akaid ve diğer konularda kendisinden en çok hadis nakledilen imamlardandır. Oğlu İmam Câfer es-Sâdık (a.s.) ile beraber, Ehl-i Beyt İmamları içinde hadis nakli konusunda kaynak olan iki imamdırlar.
İmam Bâkır (a.s.) ve İmam Câfer'in (a.s.) tefsir, kelâm, helal ve haramlar konusunda bu kadar hadis rivayet edebilmeleri, yaşadıkları toplumun siyasî koşulları ile ilgilidir.
İmam Bâkır'ın (a.s.) mübarek babası İmam Zeynelâbidin (a.s.) dönemi, Emeviler'in en ağır baskı ve eziyetleri ile geçmiş idi. Ona düşen bu şartlarda susmaktı.
Ancak, daha sonraki İmam Bâkır (a.s.) ve İmam Câfer (a.s.) dönemleri, saltanatın imamet makamı ile fazlaca meşgul olamadığı devirlerdir. Hal böyle olunca, Hz. Peygamberin (s.a.v.) Sünneti ve İslamî konuların anlaşılması için pek çok hadis rivayet edilebilmiştir.
Bu hadisleri sadece Ehl-i Beyt rivayetçileri değil, Ehl-i Sünnet âlimleri de hadis konusunda İmam Bâkır'dan (a.s.) istifade etmişlerdir.
Ebu Hanife bu Sünnî âlimlerin başında gelmektedir. Zehebî'ye göre Amr b. Dinar, A'meş Evzaî, İbn Cüreyh ve Kurret ibn-i Hâlid, İmam Bâkır'dan (a.s.) hadis nakletmişlerdir.
Taberî, Selâmî, Belazurî, Hatib Bağdadî, Ebu Nâim İsfahanî ondan hadis nakleden Ehl-i Sünnet âlimlerindendir.
Sünen-i Ebu Davud'da, Müsned-i Ebi Hanife'de, Müsned-i Merzevî'de, Nakkaş Tefsiri'nde, Zemahşerî Tefsiri'nde İmam Bâkır'ın hadisleri önemli bir yer tutar.
Yine Tabiin'den Ata b. Rebah, Câbir el-Cûfî de İmam Bâkır'dan (a.s.) hadis nakletmiştir.
Ebu Ubeyde el-Hazzâ rivayet eder:
"Ebu Câfer'in (a.s.) şöyle dediğini duydum: "Arkadaşlarım içinde en çok sevdiğim kimse, en takvalı, en bilgili ve sözlerimizi en çok gizleyendir.
Benim nazarımda durumu en kötü ve en çok öfkeyi hak edeni ise, bizden bir hadis rivayet edildiği zaman, bilmediği için onu kabul etmeyen, onu duymaktan dolayı yüzünü buruşturan ve onu kabul edenleri tekfir eden kimsedir.
Belki de o hadis gerçekten bize aittir. Bizden sâdır olmuştur ve bize aittir. İşte bilmeden bu hadisi inkâr eden kimse bu davranışıyla bizim velayetimizin dışına çıkar." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)