İmam Cafer kendisinden sonraki imamı tanıtıyor
İmam Câfer, kendisinin öldürülmesi durumunda oğlu Musa Kâzım’ın imam olarak kabul edilmesini sağlamıştır
27.05.2022 23:50:00





İmam Câfer, kendisinin öldürülmesi durumunda oğlu Musa Kâzım'ın imam olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Çünkü İmamın o dönemlerde vefat eden büyük oğlu İsmail, bazı kimseler tarafından Câfer-i Sâdık'tan sonraki imam olarak görülüyordu.
Hatta imamlığın İsmail'e geçtiğini, onun Basra'da ortaya çıktığını, onu gördüklerini söyleyenler bile vardı. Bu durumun İmamın vefatından sonra ona bağlı olanların saflarını bölmesi kaçınılmaz görünüyordu.
İmam Câfer, bunun önüne geçmek için bazı tedbirler almıştır.
Zurare b. A'yen anlatıyor:
"İmam Câfer-i Sâdık, Davud b. Kesir'i, Hamran b. A'yen'i, Ebu Bâsir'i çağırdı. Mufaddal b. Ömer de yanına girdi. Derken bir topluluk da geldi. Böylece huzura gelenlerin sayısı otuzu buldu. İmam kalkıp şöyle buyurdu:
"Ey Davud! İsmail'in yüzünü aç!"
Davud yüzünü açtı. İmam buyurdu ki: "İyi bak ey Davud! Yaşıyor mu, ölmüş mü?"
Davud "ölmüş" dedi.
İmam orada bulunanlara teker teker baktırdı. Son kişi de bakıp öldüğünü onaylayınca, "Allah'ım şahit ol!" dedi. Sonra cenazenin yıkanmasını ve kefenlenmesini emretti.
Ardından şöyle buyurdu: "Ey Mufaddal! İsmail'in yüzünü aç!" Açınca dedi ki: "Yaşıyor mu, ölmüş mü? Hepiniz iyice bakın!"
Mufaddal, "Efendimiz, ölmüş" dedi.
Bunun üzerine İmam Câfer, "Buna şahit olup tasdik ettiniz mi?" buyurdu.
Onlar, "Evet" dediler. Bu arada İmam'ın böyle davranmasına da bir anlam veremediler.
İmam, "Allah'ım, şahit ol!" buyurdu. Sonra İsmail'in cenazesi mezarlığa götürüldü.
Lahdine konunca İmam buyurdu ki: "Ey Mufaddal! Yüzünü aç!" Mufaddal, İsmail'in yüzünü açtı.
İmam Sâdık cemaate dönerek, "Bakın bakalım yaşıyor mu, ölmüş mü?" Orada bulunanlar, "Ey Allah'ın velisi, ölmüş" dediler.
Bunun üzerine İmam, "Ey Allah'ım, şahit ol! Çünkü bâtıl taraftarları şüpheleneceklerdir. Allah'ın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar" dedi.
Ve oğlu Musa Kâzım'ı işaret ederek, "Halbuki kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır" ayetini okudu. Sonra İsmail'in üzerini toprakla örttüler.
Ardından İmam bize döndü ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Kefenlenmiş ve bu kabre defnedilmiş, ölü kimdir?"
Biz de "Senin oğlun İsmail'dir" dedik.
"Allah'ım şahit ol!" buyurduktan sonra Musa'nın elinden tuttu. Ve şöyle dedi:
"O (Allah) haktır. Hak O'nunla ve O'ndandır. Allah yerin ve üzerindekilerin mirasını devralıncaya kadar bu böyle olacaktır."
Anbese el-Abid anlatıyor:
"İsmail b. Câfer vefat edip cenaze işlemlerini tamamlayıp dön-düğümüzde İmam Câfer Sâdık oturdu. Biz de oturduk. Başını öne eğmişti. Sonra başını kaldırdı. Ve şöyle dedi:
"Ey insanlar! Şu dünya ayrılık yurdudur. Dürülüp bükülme yurdudur. Dimdik durma yurdu değildir. Ne var ki, alışık olduğumuz ayrılık yine de yürek yakar. Bunu engelleyemezsiniz. Geri çevrilmesi mümkün olmayan bir yangındır.
İnsanların erdem ve üstünlükleri güzellikle teselli bulma ve sahih düşünmede belli olur.
Kim kardeşinin problemine el uzatmazsa kardeşi onun meselesine el atar. Kim bir oğlunu öne çıkarmazsa oğlu değil o öne çıkmış olur."
Ardından Ebu Haraş el-Hezelî'nin, kardeşi için yazdığı şu mersiyeden bir beyti örnek verdi:
"Onun ölümünü unuttuğumu sanma!
Ama benim sabrım, ey başı yarılan, güzeldir."
İshak b. Ammar, kardeşinin yaşadığı şu olayı anlatıyor:
"Kardeşim İsmail, dinini ve itikadını İmam Câfer'e izah etmek için, "Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve resulü olduğuna şahitlik ediyorum" dedi.
Sonra da imamların isimlerini İmam Câfer'e kadar saydı. Ardından, "Senden sonraki imam da İsmail'dir" dedi. İmam Câfer, "Hayır, İsmail değil" buyurdu."
Mufaddal b. Ömer şöyle diyor:
"İmam Câfer-i Sâdık, o sırada küçük bir çocuk olan Musa b. Câfer'den söz etti. Ve dedi ki: "Bu çocuk gibi doğumu bizim için bereketli olan başka bir çocuk, biz Ehl-i Beyt'ten doğmuş değildir."
Sonra bana dönerek dedi ki: İsmail'e cefa etmeyin."
Abdullah b. Muhammed şöyle anlatır:
"İmam Câfer'e dedim ki: "Eğer oğlun Musa'nın başına bir şey gelirse kime tâbi olalım?"
"Oğluna" buyurdu.
"Eğer oğluna bir şey olursa onun da geride yaşça büyük bir kardeşi ve yaşça daha küçük bir oğlu kalırsa bunlardan hangisini imam edinelim?"
Buyurdu ki: "Oğluna tâbi olun!"
Sonra şunları ekledi: "Bu sonsuza dek böyle olacaktır."
İmam Câfer, oğlu Musa'nın imamlığa Allah tarafından seçildiğini şu sözleriyle açıkça ifade etmiştir:
Feyz b. Muhtar anlatıyor:
"İmam Câfer'in yanında bulunduğum bir sırada, henüz çocuk yaştaki oğlu Musa geldi. Ben onu tutup öptüm. İmam Câfer buyurdu ki: "Siz gemisiniz, bu da o geminin kaptanıdır."
Sonra şöyle ekledi: "Allah'a yemin ederim ki, bunu ben yapmadım. Bilakis Allah onu bu göreve getirdi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Çünkü İmamın o dönemlerde vefat eden büyük oğlu İsmail, bazı kimseler tarafından Câfer-i Sâdık'tan sonraki imam olarak görülüyordu.
Hatta imamlığın İsmail'e geçtiğini, onun Basra'da ortaya çıktığını, onu gördüklerini söyleyenler bile vardı. Bu durumun İmamın vefatından sonra ona bağlı olanların saflarını bölmesi kaçınılmaz görünüyordu.
İmam Câfer, bunun önüne geçmek için bazı tedbirler almıştır.
Zurare b. A'yen anlatıyor:
"İmam Câfer-i Sâdık, Davud b. Kesir'i, Hamran b. A'yen'i, Ebu Bâsir'i çağırdı. Mufaddal b. Ömer de yanına girdi. Derken bir topluluk da geldi. Böylece huzura gelenlerin sayısı otuzu buldu. İmam kalkıp şöyle buyurdu:
"Ey Davud! İsmail'in yüzünü aç!"
Davud yüzünü açtı. İmam buyurdu ki: "İyi bak ey Davud! Yaşıyor mu, ölmüş mü?"
Davud "ölmüş" dedi.
İmam orada bulunanlara teker teker baktırdı. Son kişi de bakıp öldüğünü onaylayınca, "Allah'ım şahit ol!" dedi. Sonra cenazenin yıkanmasını ve kefenlenmesini emretti.
Ardından şöyle buyurdu: "Ey Mufaddal! İsmail'in yüzünü aç!" Açınca dedi ki: "Yaşıyor mu, ölmüş mü? Hepiniz iyice bakın!"
Mufaddal, "Efendimiz, ölmüş" dedi.
Bunun üzerine İmam Câfer, "Buna şahit olup tasdik ettiniz mi?" buyurdu.
Onlar, "Evet" dediler. Bu arada İmam'ın böyle davranmasına da bir anlam veremediler.
İmam, "Allah'ım, şahit ol!" buyurdu. Sonra İsmail'in cenazesi mezarlığa götürüldü.
Lahdine konunca İmam buyurdu ki: "Ey Mufaddal! Yüzünü aç!" Mufaddal, İsmail'in yüzünü açtı.
İmam Sâdık cemaate dönerek, "Bakın bakalım yaşıyor mu, ölmüş mü?" Orada bulunanlar, "Ey Allah'ın velisi, ölmüş" dediler.
Bunun üzerine İmam, "Ey Allah'ım, şahit ol! Çünkü bâtıl taraftarları şüpheleneceklerdir. Allah'ın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar" dedi.
Ve oğlu Musa Kâzım'ı işaret ederek, "Halbuki kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır" ayetini okudu. Sonra İsmail'in üzerini toprakla örttüler.
Ardından İmam bize döndü ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Kefenlenmiş ve bu kabre defnedilmiş, ölü kimdir?"
Biz de "Senin oğlun İsmail'dir" dedik.
"Allah'ım şahit ol!" buyurduktan sonra Musa'nın elinden tuttu. Ve şöyle dedi:
"O (Allah) haktır. Hak O'nunla ve O'ndandır. Allah yerin ve üzerindekilerin mirasını devralıncaya kadar bu böyle olacaktır."
Anbese el-Abid anlatıyor:
"İsmail b. Câfer vefat edip cenaze işlemlerini tamamlayıp dön-düğümüzde İmam Câfer Sâdık oturdu. Biz de oturduk. Başını öne eğmişti. Sonra başını kaldırdı. Ve şöyle dedi:
"Ey insanlar! Şu dünya ayrılık yurdudur. Dürülüp bükülme yurdudur. Dimdik durma yurdu değildir. Ne var ki, alışık olduğumuz ayrılık yine de yürek yakar. Bunu engelleyemezsiniz. Geri çevrilmesi mümkün olmayan bir yangındır.
İnsanların erdem ve üstünlükleri güzellikle teselli bulma ve sahih düşünmede belli olur.
Kim kardeşinin problemine el uzatmazsa kardeşi onun meselesine el atar. Kim bir oğlunu öne çıkarmazsa oğlu değil o öne çıkmış olur."
Ardından Ebu Haraş el-Hezelî'nin, kardeşi için yazdığı şu mersiyeden bir beyti örnek verdi:
"Onun ölümünü unuttuğumu sanma!
Ama benim sabrım, ey başı yarılan, güzeldir."
İshak b. Ammar, kardeşinin yaşadığı şu olayı anlatıyor:
"Kardeşim İsmail, dinini ve itikadını İmam Câfer'e izah etmek için, "Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve resulü olduğuna şahitlik ediyorum" dedi.
Sonra da imamların isimlerini İmam Câfer'e kadar saydı. Ardından, "Senden sonraki imam da İsmail'dir" dedi. İmam Câfer, "Hayır, İsmail değil" buyurdu."
Mufaddal b. Ömer şöyle diyor:
"İmam Câfer-i Sâdık, o sırada küçük bir çocuk olan Musa b. Câfer'den söz etti. Ve dedi ki: "Bu çocuk gibi doğumu bizim için bereketli olan başka bir çocuk, biz Ehl-i Beyt'ten doğmuş değildir."
Sonra bana dönerek dedi ki: İsmail'e cefa etmeyin."
Abdullah b. Muhammed şöyle anlatır:
"İmam Câfer'e dedim ki: "Eğer oğlun Musa'nın başına bir şey gelirse kime tâbi olalım?"
"Oğluna" buyurdu.
"Eğer oğluna bir şey olursa onun da geride yaşça büyük bir kardeşi ve yaşça daha küçük bir oğlu kalırsa bunlardan hangisini imam edinelim?"
Buyurdu ki: "Oğluna tâbi olun!"
Sonra şunları ekledi: "Bu sonsuza dek böyle olacaktır."
İmam Câfer, oğlu Musa'nın imamlığa Allah tarafından seçildiğini şu sözleriyle açıkça ifade etmiştir:
Feyz b. Muhtar anlatıyor:
"İmam Câfer'in yanında bulunduğum bir sırada, henüz çocuk yaştaki oğlu Musa geldi. Ben onu tutup öptüm. İmam Câfer buyurdu ki: "Siz gemisiniz, bu da o geminin kaptanıdır."
Sonra şöyle ekledi: "Allah'a yemin ederim ki, bunu ben yapmadım. Bilakis Allah onu bu göreve getirdi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.