İmam Cafer’den (a.s) nasihatler
İmam Câfer buyuruyor ki: “Yüce Allah’ın bu ümmete farz kıldığı en ağır yükümlülük zekattır. Nitekim bu ümmetin büyük çoğunluğu zekat konusunda helak olacaktır
29.09.2022 21:06:00





Oruç
"Yüce Allah, zenginle fakir eşitlensinler diye orucu farz kılmıştır."
Ramazan orucunu tutmuş olarak (İlahî huzura) geldikten sonra, oruç hakkında (başka oruçlarla ilgili olarak) sorgulanmazsın."
İmam Câfer şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Ramazan ayı orucunu bizden başka hiçbir ümmete farz kılmamıştır."
Hac ve umre
İmam Câfer'den şöyle rivayet edilmiştir: "Eğer insanlar haccı terk ederlerse azaba uğratılmaları hususunda onlara mühlet verilmez."
İmam buyurdu ki: "Kâbe var oldukça din var olacaktır."
İmam Câfer buyurur ki: "Umre yapmak isteyen senenin herhangi bir ayında umre yapabilir. Ama en faziletli umre Receb ayında yapılandır."
"Resulullah farz veya nafile her hac ziyaretinde Hacerü'l Esved'i öperdi."
Zekat
İmam Câfer buyuruyor ki: "Yüce Allah'ın bu ümmete farz kıldığı en ağır yükümlülük zekattır. Nitekim bu ümmetin büyük çoğunluğu zekat konusunda helak olacaktır!
Malın karada ve denizde zayi olması ancak zekat verilmemesi yüzündendir. Bir kuşun avlanması da ancak Allah'ın tesbihini ihmal etmesi yüzündendir."
Nafile ibadet
İmam Câfer'den şöyle rivayet edilir: "Nafile (müstehab) ibadet bir hediye mesabesindedir. Bu yüzden ne zaman onu sunarsa kabul edilir."
Sabır
İmam buyurdu ki: "Her belaya sabır, her nimete şükür ve her zorluğa çözüm hazırlamayan kimse aciz kimsedir.
Başına gelen her bela ve sıkıntıya karşı ister evlat hakkında, ister mal hakkında olsun sabırlı ol. Allah, şükür ve sabrını imtihan etmek için bazen kendi emanet ve bağışını geri alır."
Yardımlaşma
İshak anlatıyor: "İmam Sâdık'ın huzurunda oturuyorduk. Mualla b. Huneys de oradaydı. Bu sırada Horasanlı bir adam gelerek şöyle dedi:
"Ey Resulûllah'ın oğlu! Param kaybolmuş ve sizin yardımınız olmadan evime dönecek gücüm de yoktur."
İmam sağına soluna baktıktan sonra şöyle buyurdu: "Din kardeşinizin ne söylediğini duyuyor musunuz? İyilik istenilmeden önce yapılan şeydir. İstenildikten sonra ise sadece dökülen yüzsuyunun karşılığıdır.
Resulullah şöyle buyurmuştur: Taneyi yaran, insanları yaratan ve Beni hak olarak gönderen Allah'a and olsun ki, dilencinin senden istemekle duyduğu üzüntü ve eziklik senin ona yaptığın ihsan ve iyilikten fazladır."
İshak diyor ki: "Daha sonra beş bin dirhem toplayarak o adama verdiler."
Müslümanların görüşmesinin sevabı
İshak b. Ammar şöyle diyor: "Ben Kûfe'de zengin olmuştum. Müslümanlardan pek çok kimseler yanıma geliyorlardı. Halkın arasında meşhur olmaktan korktuğum için köleme dedim ki: "Gelip beni sorarlarsa yok de."
Aynı yıl içinde Mekke'ye gittim. İmam Câfer'in huzuruna vardım. Selam verdim. İmam ağır ve değişik bir tarzda selamımı aldı. Ben, "Beni senin yanında değiştiren şey nedir? (bana eskisi gibi ilgi göstermemenin sebebi nedir?)"
İmam buyurdu ki: "Seni mü'minlere karşı değiştiren şey nedir?"
Arz ettim ki: "Çok meşhur olmaktan korktuğum için böyle yaptım. Allah biliyor ki, onları çok seviyor ve onlara karşı ilgi duyuyorum."
İmam buyurdu ki: "Ey İshak! Mü'min kardeşlerinin çok olmasından (sana çok müracaat etmelerinden) usanıp sıkılma, zira mü'min kardeşiyle karşılaştığında ona "merhaba" derse, kıyamet gününe kadar ona merhaba yazılır.
Onunla müsafaha ederse, Allah onların parmakları arasına yüz rahmet indirir; bunlardan doksan dokuzu din kardeşini daha çok seven kimse içindir.
Sonra Allah, yüzüyle (tam rahmetiyle) onlara yönelir. Arkadaşına daha çok şefkatli davranan kimse Allah'ın rahmetine daha çok mazhar olur. Eğer Allah'ın rızası için kucaklaşırsa, Allah'ın rahmeti onları sarar. Eğer Allah'ın rızası için durup konuşurlarsa onlara şöyle denilir: "Siz bağışlandınız. O halde yeniden amele koyulunuz".
Bir şey sormak istediklerinde melekler birbirlerine şöyle derler: "Onlardan uzaklaşalım, onların sırları vardır. Allah onların sırlarının üzerini örtmüştür. (kimsenin haberdar olmasını istemiyor)"
İshak bu noktada diyor ki: "Sözlerimiz yazılmıyor mu? Oysa Allah şöyle buyuruyor: O, söz olarak ne söylerse mutlaka yanında rakib ve atid (amelleri yazan hazır ve gözetleyici melek) vardır."
İmam bu sözü duyunca dertliler gibi derin bir âh çekti. Sonra öyle şiddetli bir şekilde ağladı ki hazretin mübarek sakalı ıslandı. Sonra şöyle buyurdu:
"Ey İshak! Allah mü'minleri yüceltmek için meleklerin onlardan uzaklaşmasını emretmektedir. Melekler onların sözlerini yazmasalar ve duymasalar da gizlileri ve sırları bilen âlim ve hafız (Allah), onlardan haberdardır.
Ey İshak! Allah'tan O'nu görürcesine kork, sen O'nu görmesen de O seni görüyor, O'nun seni görmediğini zannedersen kafir olursun. Eğer Allah'ın seni gördüğüne yakînin olduğu halde yine de günah işlersen bu durumda O'nu kendisinden hayâ etmediğin bakıcıların en aşağısı kılmış olursun."
Mü'minlerin birbirleriyle kardeşliği
Mufaddal b. Ömer rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyurdu ki:
"Mü'minler, aynı anne babadan gelen çocuklar gibi kardeştirler; birinin damarı kesilirse diğerleri uykusuz kalırlar."
Ali b. Ukbe rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyurdu ki:
"Mü'min, mü'minin kardeşidir. Gözü ve rehberidir. Ona ihanet etmez, zulmetmez, onu aldatmaz ve ona verdiği söze ihanet etmez."
Ebu Bâsir rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini duydum:
"Mü'min mü'minin kardeşidir, aynı bedene sahipmişler gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bunlardan birinin bir yeri ağrısa, bedenin öbür tarafı konumundaki diğer kardeşi de bu acıyı hisseder. Mü'minlerin ruhları da bir tek ruhtandır. Mü'minlerin ruhları, güneş ışıklarının güneşe olan bağlılıklarından daha çok Allah'a bağlıdırlar."
Haris b. Muğire rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) şöyle buyurdu:
"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onun gözü, aynası ve rehberidir. Ona ihanet etmez, onu aldatmaz, ona zulmetmez, ona yalan söylemez ve onun gıybetini yapmaz."
Cemil rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini duydum:
"Mü'minler birbirlerinin hizmetkârlarıdırlar."
Dedim ki: "Nasıl birbirlerine hizmet ederler?"
Buyurdu ki: "Birbirlerine faydalı olurlar..."
(Burada hadisin tamamı zikredilmemiş. Fakat Meclisi'ye göre, bu hadisin kapsamında olmak üzere, mü'minlerin birbirlerine yönelik faydalarından biri de birbirlerine sözle gerçekleri anlatmalarıdır.)
Mal bağışlayarak ıslah etmesi
Adamın birisi sürekli olarak İmam Sâdık'ın yanına gelip ağzına geleni İmam'a söylüyordu. İmam'ın yakınlarından bazıları durumu böyle görünce İmam'a, "İzin verin bu fasığı öldürelim!" dediler.
İmam buna izin vermedi. O adamın mekan ve tarlasının nerede olduğunu sordular. Daha sonra imam bir bineğe binip onun tarlasına gitti.
O adam yüksek sesle, "Benim tarlamın içine gelmeyin, mahsulümü çiğnemeyin" diye bağırdı.
İmam adama yaklaşıp bineğinden aşağı indi. Gülümseyerek kenarında oturdu. Daha sonra şöyle buyurdu: "Bu ziraatte ne kadar masrafın oldu?"
Adam, "Yüz dinar" dedi.
İmam, "Ne kadar kâr elde etmeyi ümit ediyorsun?" diye sordu.
Adam, "İki yüz dinar" dedi.
İmam, "Bu üç yüz dinarı al, senin kendi malın olsun. Allah ümit ettiğin şeyi sana bağışlasın" buyurdu.
Adam parayı alıp İmam'ı alnından öptü. İmam gülümseyip geri döndü. (oradan ayrıldı)
İmam Câfer, ertesi gün camiye geldi. O adam da camide oturmuştu. İmam'ı görünce, "Allah, risaletini hangi ailede karar kılacağını iyi biliyor" dedi.
İmam'ın ashabı, "Bu adam dün ne diyordu, bugün ne diyor?" diyerek şaşırdılar. Bunun üzerine Câfer-i Sâdık şöyle buyurdu: "Siz dün bana bu adamı öldürelim diyordunuz ama ben bir miktar para ile onu ıslah ettim!"
Takva üzere olan amelin üstünlüğü
Mufaddal anlatıyor: "İmam Sâdık'ın huzurunda olduğum bir sırada amellerin niteliği hakkında söz açıldı. Ben dedim ki: "Amelim ne kadar da azdır!"
İmam buyurdu ki: "Sus! Allah'tan mağfiret dile."
Ardından şöyle devam etti: "Takva üzere olan az amel takva üzere olmayan çok amelden daha üstündür."
Ben sordum: "Takvalı olmayan amel nasıldır?"
Buyurdu ki: "O kimsenin ameli gibidir ki, halka yemek veriyor, komşularına şefkatli davranıyor, evinin kapısını herkesin yüzüne açıyor ama haram bir işle karşılaşınca ondan uzaklaşmıyor, haram ve günaha düçâr oluyor.
Evet, takvasız amelin örneği işte budur. Diğer bir kimse de vardır ki (yemek vermek, komşuya şefkatli davranmak gibi) iyi işler yapmıyor ama haram bir şeyle karşılaşınca kendisini koruyor, haram ve günaha düçâr olmuyor. Ebette bu şahıs birinci şahıstan üstündür." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
"Yüce Allah, zenginle fakir eşitlensinler diye orucu farz kılmıştır."
Ramazan orucunu tutmuş olarak (İlahî huzura) geldikten sonra, oruç hakkında (başka oruçlarla ilgili olarak) sorgulanmazsın."
İmam Câfer şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Ramazan ayı orucunu bizden başka hiçbir ümmete farz kılmamıştır."
Hac ve umre
İmam Câfer'den şöyle rivayet edilmiştir: "Eğer insanlar haccı terk ederlerse azaba uğratılmaları hususunda onlara mühlet verilmez."
İmam buyurdu ki: "Kâbe var oldukça din var olacaktır."
İmam Câfer buyurur ki: "Umre yapmak isteyen senenin herhangi bir ayında umre yapabilir. Ama en faziletli umre Receb ayında yapılandır."
"Resulullah farz veya nafile her hac ziyaretinde Hacerü'l Esved'i öperdi."
Zekat
İmam Câfer buyuruyor ki: "Yüce Allah'ın bu ümmete farz kıldığı en ağır yükümlülük zekattır. Nitekim bu ümmetin büyük çoğunluğu zekat konusunda helak olacaktır!
Malın karada ve denizde zayi olması ancak zekat verilmemesi yüzündendir. Bir kuşun avlanması da ancak Allah'ın tesbihini ihmal etmesi yüzündendir."
Nafile ibadet
İmam Câfer'den şöyle rivayet edilir: "Nafile (müstehab) ibadet bir hediye mesabesindedir. Bu yüzden ne zaman onu sunarsa kabul edilir."
Sabır
İmam buyurdu ki: "Her belaya sabır, her nimete şükür ve her zorluğa çözüm hazırlamayan kimse aciz kimsedir.
Başına gelen her bela ve sıkıntıya karşı ister evlat hakkında, ister mal hakkında olsun sabırlı ol. Allah, şükür ve sabrını imtihan etmek için bazen kendi emanet ve bağışını geri alır."
Yardımlaşma
İshak anlatıyor: "İmam Sâdık'ın huzurunda oturuyorduk. Mualla b. Huneys de oradaydı. Bu sırada Horasanlı bir adam gelerek şöyle dedi:
"Ey Resulûllah'ın oğlu! Param kaybolmuş ve sizin yardımınız olmadan evime dönecek gücüm de yoktur."
İmam sağına soluna baktıktan sonra şöyle buyurdu: "Din kardeşinizin ne söylediğini duyuyor musunuz? İyilik istenilmeden önce yapılan şeydir. İstenildikten sonra ise sadece dökülen yüzsuyunun karşılığıdır.
Resulullah şöyle buyurmuştur: Taneyi yaran, insanları yaratan ve Beni hak olarak gönderen Allah'a and olsun ki, dilencinin senden istemekle duyduğu üzüntü ve eziklik senin ona yaptığın ihsan ve iyilikten fazladır."
İshak diyor ki: "Daha sonra beş bin dirhem toplayarak o adama verdiler."
Müslümanların görüşmesinin sevabı
İshak b. Ammar şöyle diyor: "Ben Kûfe'de zengin olmuştum. Müslümanlardan pek çok kimseler yanıma geliyorlardı. Halkın arasında meşhur olmaktan korktuğum için köleme dedim ki: "Gelip beni sorarlarsa yok de."
Aynı yıl içinde Mekke'ye gittim. İmam Câfer'in huzuruna vardım. Selam verdim. İmam ağır ve değişik bir tarzda selamımı aldı. Ben, "Beni senin yanında değiştiren şey nedir? (bana eskisi gibi ilgi göstermemenin sebebi nedir?)"
İmam buyurdu ki: "Seni mü'minlere karşı değiştiren şey nedir?"
Arz ettim ki: "Çok meşhur olmaktan korktuğum için böyle yaptım. Allah biliyor ki, onları çok seviyor ve onlara karşı ilgi duyuyorum."
İmam buyurdu ki: "Ey İshak! Mü'min kardeşlerinin çok olmasından (sana çok müracaat etmelerinden) usanıp sıkılma, zira mü'min kardeşiyle karşılaştığında ona "merhaba" derse, kıyamet gününe kadar ona merhaba yazılır.
Onunla müsafaha ederse, Allah onların parmakları arasına yüz rahmet indirir; bunlardan doksan dokuzu din kardeşini daha çok seven kimse içindir.
Sonra Allah, yüzüyle (tam rahmetiyle) onlara yönelir. Arkadaşına daha çok şefkatli davranan kimse Allah'ın rahmetine daha çok mazhar olur. Eğer Allah'ın rızası için kucaklaşırsa, Allah'ın rahmeti onları sarar. Eğer Allah'ın rızası için durup konuşurlarsa onlara şöyle denilir: "Siz bağışlandınız. O halde yeniden amele koyulunuz".
Bir şey sormak istediklerinde melekler birbirlerine şöyle derler: "Onlardan uzaklaşalım, onların sırları vardır. Allah onların sırlarının üzerini örtmüştür. (kimsenin haberdar olmasını istemiyor)"
İshak bu noktada diyor ki: "Sözlerimiz yazılmıyor mu? Oysa Allah şöyle buyuruyor: O, söz olarak ne söylerse mutlaka yanında rakib ve atid (amelleri yazan hazır ve gözetleyici melek) vardır."
İmam bu sözü duyunca dertliler gibi derin bir âh çekti. Sonra öyle şiddetli bir şekilde ağladı ki hazretin mübarek sakalı ıslandı. Sonra şöyle buyurdu:
"Ey İshak! Allah mü'minleri yüceltmek için meleklerin onlardan uzaklaşmasını emretmektedir. Melekler onların sözlerini yazmasalar ve duymasalar da gizlileri ve sırları bilen âlim ve hafız (Allah), onlardan haberdardır.
Ey İshak! Allah'tan O'nu görürcesine kork, sen O'nu görmesen de O seni görüyor, O'nun seni görmediğini zannedersen kafir olursun. Eğer Allah'ın seni gördüğüne yakînin olduğu halde yine de günah işlersen bu durumda O'nu kendisinden hayâ etmediğin bakıcıların en aşağısı kılmış olursun."
Mü'minlerin birbirleriyle kardeşliği
Mufaddal b. Ömer rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyurdu ki:
"Mü'minler, aynı anne babadan gelen çocuklar gibi kardeştirler; birinin damarı kesilirse diğerleri uykusuz kalırlar."
Ali b. Ukbe rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyurdu ki:
"Mü'min, mü'minin kardeşidir. Gözü ve rehberidir. Ona ihanet etmez, zulmetmez, onu aldatmaz ve ona verdiği söze ihanet etmez."
Ebu Bâsir rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini duydum:
"Mü'min mü'minin kardeşidir, aynı bedene sahipmişler gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bunlardan birinin bir yeri ağrısa, bedenin öbür tarafı konumundaki diğer kardeşi de bu acıyı hisseder. Mü'minlerin ruhları da bir tek ruhtandır. Mü'minlerin ruhları, güneş ışıklarının güneşe olan bağlılıklarından daha çok Allah'a bağlıdırlar."
Haris b. Muğire rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) şöyle buyurdu:
"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onun gözü, aynası ve rehberidir. Ona ihanet etmez, onu aldatmaz, ona zulmetmez, ona yalan söylemez ve onun gıybetini yapmaz."
Cemil rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini duydum:
"Mü'minler birbirlerinin hizmetkârlarıdırlar."
Dedim ki: "Nasıl birbirlerine hizmet ederler?"
Buyurdu ki: "Birbirlerine faydalı olurlar..."
(Burada hadisin tamamı zikredilmemiş. Fakat Meclisi'ye göre, bu hadisin kapsamında olmak üzere, mü'minlerin birbirlerine yönelik faydalarından biri de birbirlerine sözle gerçekleri anlatmalarıdır.)
Mal bağışlayarak ıslah etmesi
Adamın birisi sürekli olarak İmam Sâdık'ın yanına gelip ağzına geleni İmam'a söylüyordu. İmam'ın yakınlarından bazıları durumu böyle görünce İmam'a, "İzin verin bu fasığı öldürelim!" dediler.
İmam buna izin vermedi. O adamın mekan ve tarlasının nerede olduğunu sordular. Daha sonra imam bir bineğe binip onun tarlasına gitti.
O adam yüksek sesle, "Benim tarlamın içine gelmeyin, mahsulümü çiğnemeyin" diye bağırdı.
İmam adama yaklaşıp bineğinden aşağı indi. Gülümseyerek kenarında oturdu. Daha sonra şöyle buyurdu: "Bu ziraatte ne kadar masrafın oldu?"
Adam, "Yüz dinar" dedi.
İmam, "Ne kadar kâr elde etmeyi ümit ediyorsun?" diye sordu.
Adam, "İki yüz dinar" dedi.
İmam, "Bu üç yüz dinarı al, senin kendi malın olsun. Allah ümit ettiğin şeyi sana bağışlasın" buyurdu.
Adam parayı alıp İmam'ı alnından öptü. İmam gülümseyip geri döndü. (oradan ayrıldı)
İmam Câfer, ertesi gün camiye geldi. O adam da camide oturmuştu. İmam'ı görünce, "Allah, risaletini hangi ailede karar kılacağını iyi biliyor" dedi.
İmam'ın ashabı, "Bu adam dün ne diyordu, bugün ne diyor?" diyerek şaşırdılar. Bunun üzerine Câfer-i Sâdık şöyle buyurdu: "Siz dün bana bu adamı öldürelim diyordunuz ama ben bir miktar para ile onu ıslah ettim!"
Takva üzere olan amelin üstünlüğü
Mufaddal anlatıyor: "İmam Sâdık'ın huzurunda olduğum bir sırada amellerin niteliği hakkında söz açıldı. Ben dedim ki: "Amelim ne kadar da azdır!"
İmam buyurdu ki: "Sus! Allah'tan mağfiret dile."
Ardından şöyle devam etti: "Takva üzere olan az amel takva üzere olmayan çok amelden daha üstündür."
Ben sordum: "Takvalı olmayan amel nasıldır?"
Buyurdu ki: "O kimsenin ameli gibidir ki, halka yemek veriyor, komşularına şefkatli davranıyor, evinin kapısını herkesin yüzüne açıyor ama haram bir işle karşılaşınca ondan uzaklaşmıyor, haram ve günaha düçâr oluyor.
Evet, takvasız amelin örneği işte budur. Diğer bir kimse de vardır ki (yemek vermek, komşuya şefkatli davranmak gibi) iyi işler yapmıyor ama haram bir şeyle karşılaşınca kendisini koruyor, haram ve günaha düçâr olmuyor. Ebette bu şahıs birinci şahıstan üstündür." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.