İmam Hadi’nin Gadir günü ve Gadir hadisesine verdiği önem
İmam Hâdî, Mu’tasım’ın emriyle Medine’den Samarra’ya getirildiği sene dedesi İmam Ali’yi ziyaret etmiş ve şöyle hitab etmiştir
29.05.2024 18:41:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Hâdî, Mu'tasım'ın emriyle Medine'den Samarra'ya getirildiği sene dedesi İmam Ali'yi ziyaret etmiştir.
Ve şöyle hitab etmiştir: "Sen, Allah'a ilk iman eden, O'nun için ilk namaz kılan, ilk cihad eden, yeryüzü sapıklıkla dolup taştığı ve Şeytan'a açıktan kulluk edildiği bir sırada şirk yurdunda yüzünü ilk âşikâr eden kişisin...
İmam Hâdî bu ziyaretinde İmam Ali'den şöyle söz etmektedir:
"Herkesin şahit olduğu duruşların, herkesçe bilinen makamların ve dillerden düşmeyen günlerin var senin... Bedir günü ve Ahzab günü gibi...
'Hani gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti ve Allah hakkında nice zanlar ediyordunuz. İşte orada mü'minler sınandılar- ve şiddetli bir sarsıntıya uğradılar. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar Allah ve Resûlü vaadleriyle sadece bizi aldattı, diyorlardı.
Hani onlardan bir grup da ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burada durmanız revâ değil, hemen geri dönün, demişti. İçlerinden bir kısmı ise Peygamber'den izin istiyor, evlerimizi korumasızdır, diyorlardı. Oysa evleri korumasız değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.' (Ahzab 10-11-12-13)
Yine Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Mü'minler çeşitli kabilelerden oluşan düşman ordularını görünce, bu Allah ve Resûlü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.' (Ahzab 22)
Bu savaşta sen onların (yiğitleri olan) Amr'larını öldürdün. Birliklerini hezimete uğrattın.
'Allah Kâfîrleri hiçbir hayır elde etmeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah savaşta mü'minlere yetti. Allah güçlüdür, üstündür.' (Ahzab 25)
Uhud günü de aynı...
'Hani kaçıp dağa sığınıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Oysa Peygamber arkanızdan sizi çağırıyordu.' (Ali İmran 153)
Sen ise müşriklerin sağdan ve soldan saldıran yiğitlerini Peygamber'den uzaklaştırıp, O'nu savunuyordun. Derken, Allah onları siz ikinizden savarak korku içinde geri kaçmalarını sağladı. Ve hezimete uğrayıp kaçanlara senin elinle yardım etti.
Huneyn günü de aynı...
Kur'an o gün olup bitenleri şöyle tasvir ediyor: 'Kur'ân o gün olup bitenleri şöyle tasvir ediyor:
'Hani çokluğunuz sizi gururlandırmış, fakat size hiçbir yarar sağlamamıştı ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanızı dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, Peygamberinin ve mü'minlerin üzerine güven ve huzurunu indirdi.' (Tövbe 25-26)
Burada sözü edilen "mü'minler" sen ve senin yanında olanlardır. Amcan Abbas da, 'Ey Bakara Sûresi'nin ashabı! Ey Şecere Biati'nin ehli!' diye bozguna uğramışlara sesleniyordu.
Sonunda, külfetlerini üstlendiğin, yardımları olmadan tek başına (Allah'ın dinine) yardım ettiğin bir topluluk onun çağrısına cevap vererek sevaptan ümitlerini kesmiş, Allah Teâlâ'nın tevbelerini kabul edeceğine dâir vaadine umut bağlamış hâlde geri döndüler. Ki o vaad, zikri yüce olan Allah'ın şu sözünde geçmektedir:
'Sonra Allah, bunun ardından dilediğinin tevbesini kabul eder.' (Tövbe 27)
Sen ise sabır derecesini elde etmiş ve sevabın en büyüğüne nâil olmuştun.
Hayber günü de aynı...
Hani Allah münafıkların zaaflarını ortaya çıkarmış, Kâfîrlerin ardını kesmişti. Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 'Oysa daha önce savaştan kaçmayacaklarına dâir Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz ise sorulur.' (Ahzab 15)
Peygamberle birlikte bütün savaşlarına, bütün gazalarına katıldın. Önünde sancağı taşıyordun. Önünde kılıçla (düşmanlarını) vuruyordun. Sonra herkesçe bilinen tedbirin ve işleri idare etmedeki basiretin nedeniyle meydanlarda seni komutan yaptı ve kimse sana komutan olmadı..."
İmam Hâdî (a.s.) bu ziyaretinde, İmam Ali'nin (a.s.), müşriklerin Resûlullah'ı (s.a.a.) öldürmeyi kararlaştırmaları üzerine O'nun yatağında geceleyip O'nu canıyla koruması ve böylece İslam'daki ilk fedai olması meselesine değiniyor.
Şöyle diyor: "Resûlullah'ın (s.a.a.) yatağında gecelerken kurbanlık İsmail'e (a.s.) benzedin. Çünkü onun icâbet etmesi gibi tereddütsüz icâbet ettin. İsmail'in itaat etmesi gibi sevabını Allah'tan bekleyerek ve sabrederek itaat ettin.
'Hani babası ona, yavrucuğum rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin, demişti. O da, babacığım sana emredileni yap; inşallah beni sabredenlerden bulursun, demişti.' (Saffat Suresi 102)
Aynı şekilde sen de, Peygamber (s.a.a.) senden evinde gecelemeni, canınla O'nu korumak üzere yatağına uzanıp yatmanı isteyince, hemen O'na itaat edip kabul ettin ve kendini öldürülmeye hazırladın.
Yüce Allah da, 'İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızâsını kazanmak için canını satar' (Bakara Suresi 207) buyurarak senin bu itaatini takdir etti ve bu güzel davranışını ortaya çıkardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Ve şöyle hitab etmiştir: "Sen, Allah'a ilk iman eden, O'nun için ilk namaz kılan, ilk cihad eden, yeryüzü sapıklıkla dolup taştığı ve Şeytan'a açıktan kulluk edildiği bir sırada şirk yurdunda yüzünü ilk âşikâr eden kişisin...
İmam Hâdî bu ziyaretinde İmam Ali'den şöyle söz etmektedir:
"Herkesin şahit olduğu duruşların, herkesçe bilinen makamların ve dillerden düşmeyen günlerin var senin... Bedir günü ve Ahzab günü gibi...
'Hani gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti ve Allah hakkında nice zanlar ediyordunuz. İşte orada mü'minler sınandılar- ve şiddetli bir sarsıntıya uğradılar. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar Allah ve Resûlü vaadleriyle sadece bizi aldattı, diyorlardı.
Hani onlardan bir grup da ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burada durmanız revâ değil, hemen geri dönün, demişti. İçlerinden bir kısmı ise Peygamber'den izin istiyor, evlerimizi korumasızdır, diyorlardı. Oysa evleri korumasız değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.' (Ahzab 10-11-12-13)
Yine Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Mü'minler çeşitli kabilelerden oluşan düşman ordularını görünce, bu Allah ve Resûlü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.' (Ahzab 22)
Bu savaşta sen onların (yiğitleri olan) Amr'larını öldürdün. Birliklerini hezimete uğrattın.
'Allah Kâfîrleri hiçbir hayır elde etmeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah savaşta mü'minlere yetti. Allah güçlüdür, üstündür.' (Ahzab 25)
Uhud günü de aynı...
'Hani kaçıp dağa sığınıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Oysa Peygamber arkanızdan sizi çağırıyordu.' (Ali İmran 153)
Sen ise müşriklerin sağdan ve soldan saldıran yiğitlerini Peygamber'den uzaklaştırıp, O'nu savunuyordun. Derken, Allah onları siz ikinizden savarak korku içinde geri kaçmalarını sağladı. Ve hezimete uğrayıp kaçanlara senin elinle yardım etti.
Huneyn günü de aynı...
Kur'an o gün olup bitenleri şöyle tasvir ediyor: 'Kur'ân o gün olup bitenleri şöyle tasvir ediyor:
'Hani çokluğunuz sizi gururlandırmış, fakat size hiçbir yarar sağlamamıştı ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanızı dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, Peygamberinin ve mü'minlerin üzerine güven ve huzurunu indirdi.' (Tövbe 25-26)
Burada sözü edilen "mü'minler" sen ve senin yanında olanlardır. Amcan Abbas da, 'Ey Bakara Sûresi'nin ashabı! Ey Şecere Biati'nin ehli!' diye bozguna uğramışlara sesleniyordu.
Sonunda, külfetlerini üstlendiğin, yardımları olmadan tek başına (Allah'ın dinine) yardım ettiğin bir topluluk onun çağrısına cevap vererek sevaptan ümitlerini kesmiş, Allah Teâlâ'nın tevbelerini kabul edeceğine dâir vaadine umut bağlamış hâlde geri döndüler. Ki o vaad, zikri yüce olan Allah'ın şu sözünde geçmektedir:
'Sonra Allah, bunun ardından dilediğinin tevbesini kabul eder.' (Tövbe 27)
Sen ise sabır derecesini elde etmiş ve sevabın en büyüğüne nâil olmuştun.
Hayber günü de aynı...
Hani Allah münafıkların zaaflarını ortaya çıkarmış, Kâfîrlerin ardını kesmişti. Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 'Oysa daha önce savaştan kaçmayacaklarına dâir Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz ise sorulur.' (Ahzab 15)
Peygamberle birlikte bütün savaşlarına, bütün gazalarına katıldın. Önünde sancağı taşıyordun. Önünde kılıçla (düşmanlarını) vuruyordun. Sonra herkesçe bilinen tedbirin ve işleri idare etmedeki basiretin nedeniyle meydanlarda seni komutan yaptı ve kimse sana komutan olmadı..."
İmam Hâdî (a.s.) bu ziyaretinde, İmam Ali'nin (a.s.), müşriklerin Resûlullah'ı (s.a.a.) öldürmeyi kararlaştırmaları üzerine O'nun yatağında geceleyip O'nu canıyla koruması ve böylece İslam'daki ilk fedai olması meselesine değiniyor.
Şöyle diyor: "Resûlullah'ın (s.a.a.) yatağında gecelerken kurbanlık İsmail'e (a.s.) benzedin. Çünkü onun icâbet etmesi gibi tereddütsüz icâbet ettin. İsmail'in itaat etmesi gibi sevabını Allah'tan bekleyerek ve sabrederek itaat ettin.
'Hani babası ona, yavrucuğum rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin, demişti. O da, babacığım sana emredileni yap; inşallah beni sabredenlerden bulursun, demişti.' (Saffat Suresi 102)
Aynı şekilde sen de, Peygamber (s.a.a.) senden evinde gecelemeni, canınla O'nu korumak üzere yatağına uzanıp yatmanı isteyince, hemen O'na itaat edip kabul ettin ve kendini öldürülmeye hazırladın.
Yüce Allah da, 'İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızâsını kazanmak için canını satar' (Bakara Suresi 207) buyurarak senin bu itaatini takdir etti ve bu güzel davranışını ortaya çıkardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.