İnsanın dostunu, düşmanını ayırt edeceği belli olaylar ve zamanlar vardır. Kaza geçirdiğinizde yardıma ilk koşan; hastaneye düştüğünüzde koşup kan ihtiyacı var mı diye soran; sizin yokluğunuzda evdekiler ile ilgilenecek kimse var mı diye soran; yoklukta-yoksullukta elindekini paylaşan; bir tas çorba getiren; yaptığından bir karşılık beklemeyen insanlar sizin gerçek dostlarınızdır.
Bu işler öylesine karmaşıktır ki; kaderin sizin karşınıza kimi çıkaracağı ve annenizi mezara koyarken yanınızda kimlerin olacağını seçemezsiniz. Bazen hiç düşünmediğiniz birisi yardım elini uzatıverir. Çoluk çocuk el gibi dururken, ninemden bana ne kaldı, neyi götürebilirim diye mal peşine düşerken sizin acınızın dermanı bir başkası oluverir.
İnsanların dostlukları böyledir de milletlerin ki farklı mıdır?
Fedakârlık yapmak içten gelen bir duygudur. Hesabı kitabı yoktur. Elinde olanı esirgememekle ilgilidir. Bunda geçmişten gelen sevginin, geleceğe kurulan köprülerin de payı vardır.
Anadolu insanı her zaman yardım sever ve mazlumları kollayıcı olmuş, sofrasındaki lokmayı aç olan yolcu ile kilerdeki buğdayını muhtaç olan komşusu ile her zaman paylaşmış bunun mükâfatını da ileriki zamanlarda hep görmüştür. Her ne kadar günümüz insanı bu öyküleri masal gibi dinlese de, bugün de bir şey değişmemiştir. Büyük şehirlerin getirdiği insanın insana yabancılaşması çok şükür Anadolu kırsalında henüz görülmemektedir. Bu duruma ülkeyi adım, adım gezmiş biri olarak şahidim. Benim her kentte bir İzci arkadaşım olmasından hep gurur duyarım.
Azerbaycan belki sınırları bakımından bizden ayrıdır ama insani yapısı ve Türkiye sevdası ile bizimle aynı duyguları ve sevdayı paylaşır. İnsanları sizi tanıyınca gözlerinin içi güler, ellerini büyük bir güvenle size uzatırlar.
Geçmişte yaşadığımız pek çok felakette, sıkıntıda hemen yanımızda biten, ilk yardıma koşan ülke olmuştur. Biz gerekli karşılığı verebilmiş miyiz? Onların bu dostluğunun kıymetini bilebilmiş miyiz orası meçhul.
Bir iddiaya göre elektrik tellerinden, bir diğer iddiaya göre terör örgütü elemanlarınca Türkiye'ye açılan gizli bir savaş sonucu çıkan orman yangınlarında yangın söndürme uçakları ile söndürme çalışmalarına katılarak etkili bir biçimde hizmet eden yine Azerbaycanlı kardeşlerimizin gayretleri olmuştur.
Deprem felaketindeki profesyonel kurtarma ekiplerini nasıl başarılı bir şekilde sevk ve idare etti ise, orman yangınlarında da söndürme ekipleri ile hizmet etmeyi başardı. Herkesin takdirini ve sevgisini bir kez daha kazandı. İki devlet, tek millet olmanın en güzel örneğini verdi.
Hatırlıyorum da, bir zamanlar Kaş'ın hemen karşısındaki Meis adasında yangın çıktığında; tüm Kaşlılar teknelere doluşup, kazma kürek yangına müdahale etmiş, Yunanlılar Türkler adayı işgale geldiler diye korkmuş, söndürme işleminden sonra bizimkileri alkışlarla uğurlamışlardı. Ne ilginç değil mi? Biz, söz konusu doğa olduğu, ağaç sevgisi, orman oldu mu milliyet ve ülke ayrımı yapmayan insanlarız…
Birilerinin yakıp yıkmaya çalışırken, bir diğerinin söndürmek için canla başla uğraşması tam bir ibret öyküsüdür. Yanan sadece ormanlar, ağaçlar, bitki ve hayvanlar değildir. Yanan üzerinde yaşadığımız dünyanın bir parçasıdır.
İzmir'de ki yangınları izlerken gözyaşlarımızı tutamadık. Bizler uzağında iken bu kadar üzüldüğümüze göre yakınında olanların kederine ortak olmak, acılarını paylaşmak ne mümkün?
Her yıl tekrarlanan bu yangınların önlenmesi sadece bir yörenin orman teşkilatının, belediyesinin, valiliğinin işi değildir. Bu yangınlar artık uluslararası işbirliğini ve ortaklıkları, sivil toplum kuruluşları ile daha kolektif çalışmayı, her türlü modern ekipmanı ve gerecin yangın merkezlerinde bulundurularak sevk ve idaresini bölgesel planlamayı gerektiren ortak bir aklın ve işbirliğini zorunlu kılmaktadır.
Tabii, bunun için arama konferanslarına; uzman görüşlerine; ormanların yangın savaşlarına engel olacak muhafaza tedbirlerine de ihtiyaç vardır.
Bu arada; teşekkürler Azerbaycan; yine bizi yalnız bırakmadığınız, yardıma koştuğunuz için…
Teşekkürler…
- Dost Azerbaycan, can Azerbaycan… / 18.07.2025
- İnsanlar ve iyilikler… / 15.07.2025
- İzciliğin görevi… / 22.06.2025
- Gençlik ve milli demokrasi… / 19.06.2025
- Savaş tamtamları… / 18.06.2025
- Ölenlerin yaşamı… / 06.06.2025
- Söz veren mi, sözünü tutan mı değerli? / 31.05.2025
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025