İmamların sonuncusu Kaim olandır
Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: “Benden sonraki imamlar on iki kişidir; ey Ali, onlardan ilki sensin, sonuncuları da Allah Tebarek ve Teâlâ’nın, yeryüzünün doğu ve batısını onun eliyle fethedecek olan Kaim’dir”
03.01.2025 11:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Zeyd bin Ali babası İmam Seccad'dan (a.s.), o da babası İmam Hüseyin'den (a.s.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Evveli ben, Ali ve evlatlarımdan on bir kişi olan -ki hepimiz akıl sahibi kimseleriz- ve sonuncusu da Meryem oğlu Mesih olan bir ümmet nasıl helak olur! Fakat bu arada Benden olmayan ve Benim de onlardan olmadığım kimseler helak olacaklardır."
İmam Seccad (a.s.) babası İmam Hüseyin'den, o da babası Hz. Ali'den, o da Resûlullah'tan (s.a.v.) şöyle buyurduğunu naklediyor: "Benden sonraki imamlar on iki kişidir; ey Ali, onlardan ilki sensin, sonuncuları da Allah Tebarek ve Teâlâ'nın, yeryüzünün doğu ve batısını onun eliyle fethedecek olan Kaim'dir."
İmam Cevad'dan (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Bir gün Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.), oğlu Hasan (a.s.) ve Selman-ı Fârisî (r.a.) ile beraber, Selman-i Fârisî'nin eline yaslanmış olduğu bir halde Mescidü'l-Haram'a geldi. O sırada kılık kıyafeti güzel olan bir adam gelerek Emirü'l-Mü'minin Ali'ye (a.s.) selam verdi. İmam (a.s.) da onun selamını aldı ve o adam da oturdu. Daha sonra şöyle dedi: 'Ey Emirü'l-Mü'minin! Size üç soru soracağım; eğer bu soruları cevaplarsanız anlarım ki, bu halk sizin hakkınızda öyle bir iş yapmış ki, kesinlikle dünyada ve ahirette güvende olmayacaklardır. Ama eğer bu soruları cevaplayamazsanız anlarım ki, siz ve onlar eşitsiniz (sizin başkalarıyla bir farkınız yoktur).'
Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.) ona: 'Ne istersen sor' buyurdular. Adam, şöyle bir soru sordu: 'İnsan uyuyunca ruhunun nereye gittiğini, nasıl bir sözü hatırladığını, nasıl onu unuttuğunu ve insanın evladının nasıl amcalarına ve dayılarına benzediğini bana bildir.' Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.), İmam Hasan'a (a.s.) dönerek, 'Sen onun cevabını ver' buyurdular.
İmam Hasan (a.s.) buyurdu: 'İnsan uyuduğunda ruhunun nereye gittiğini sorduğun soruya gelince; cevabı şudur: İnsan uyuduğu sürece ruhu rüzgâra muallaktır, rüzgâr da havaya muallaktır. Eğer Allah-u Teâlâ ruhun sahibine dönmesine izin verirse, o ruh rüzgârı (kendine doğru) çeker, rüzgâr da havayı çeker; derken, ruh dönüp sahibinin bedenine yerleşir. Ama eğer Allah-u Azze ve Celle ruhun sahibine döndürülmesine izin vermezse hava rüzgârı, rüzgâr da ruhu çeker; böylece ruh, kıyamet günü haşroluncaya dek sahibine geri gönderilmez. Hatırlama ve unutma hakkındaki soruna gelince; cevabı şudur: İnsanın kalbi bir hokkadır. Hokkanın üzerinde ise bir örtü vardır. Eğer insan Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'ine kâmil bir salavat gönderirse o örtü kalkar ve kalp aydınlanır ve insan unuttuğu şeyi hatırlamış olur. Ama eğer insan, Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salavat getirmez veya eksik getirirse o örtü o hokkanın üzerine kapanır; derken, kalbi karartır ve insan hatırlamış olduğunu unutur. Doğan çocuğun amcalarına veya dayılarına benzediği konusuna gelince; cevabı şudur ki: Erkek rahat bir kalp, dinlenen bir damar ve mustarip olmayan bir bedenle hanımına yaklaşır, onunla cima ederse, nutfe rahmine yerleşir ve çocuk anne ve babasına benzer. Ama eğer erkek, rahat olmayan bir kalp, dinlenmeyen bir damar ve ıstıraplı bir bedenle hanımına yaklaşır, onunla cima ederse, o zaman nutfe ıstıraplı bir halle bazı damarlara yerleşir. Eğer amcalarla ilgili damarlardan birine yerleşmiş olursa çocuk amcalarına benzer; yok eğer dayılarla ilgili damarlardan birine yerleşmiş olursa, o zaman çocuk dayılarına benzer.'
İmam Seccad (a.s.) babası İmam Hüseyin'den, o da babası Hz. Ali'den, o da Resûlullah'tan (s.a.v.) şöyle buyurduğunu naklediyor: "Benden sonraki imamlar on iki kişidir; ey Ali, onlardan ilki sensin, sonuncuları da Allah Tebarek ve Teâlâ'nın, yeryüzünün doğu ve batısını onun eliyle fethedecek olan Kaim'dir."
İmam Cevad'dan (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Bir gün Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.), oğlu Hasan (a.s.) ve Selman-ı Fârisî (r.a.) ile beraber, Selman-i Fârisî'nin eline yaslanmış olduğu bir halde Mescidü'l-Haram'a geldi. O sırada kılık kıyafeti güzel olan bir adam gelerek Emirü'l-Mü'minin Ali'ye (a.s.) selam verdi. İmam (a.s.) da onun selamını aldı ve o adam da oturdu. Daha sonra şöyle dedi: 'Ey Emirü'l-Mü'minin! Size üç soru soracağım; eğer bu soruları cevaplarsanız anlarım ki, bu halk sizin hakkınızda öyle bir iş yapmış ki, kesinlikle dünyada ve ahirette güvende olmayacaklardır. Ama eğer bu soruları cevaplayamazsanız anlarım ki, siz ve onlar eşitsiniz (sizin başkalarıyla bir farkınız yoktur).'
Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.) ona: 'Ne istersen sor' buyurdular. Adam, şöyle bir soru sordu: 'İnsan uyuyunca ruhunun nereye gittiğini, nasıl bir sözü hatırladığını, nasıl onu unuttuğunu ve insanın evladının nasıl amcalarına ve dayılarına benzediğini bana bildir.' Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s.), İmam Hasan'a (a.s.) dönerek, 'Sen onun cevabını ver' buyurdular.
İmam Hasan (a.s.) buyurdu: 'İnsan uyuduğunda ruhunun nereye gittiğini sorduğun soruya gelince; cevabı şudur: İnsan uyuduğu sürece ruhu rüzgâra muallaktır, rüzgâr da havaya muallaktır. Eğer Allah-u Teâlâ ruhun sahibine dönmesine izin verirse, o ruh rüzgârı (kendine doğru) çeker, rüzgâr da havayı çeker; derken, ruh dönüp sahibinin bedenine yerleşir. Ama eğer Allah-u Azze ve Celle ruhun sahibine döndürülmesine izin vermezse hava rüzgârı, rüzgâr da ruhu çeker; böylece ruh, kıyamet günü haşroluncaya dek sahibine geri gönderilmez. Hatırlama ve unutma hakkındaki soruna gelince; cevabı şudur: İnsanın kalbi bir hokkadır. Hokkanın üzerinde ise bir örtü vardır. Eğer insan Muhammed (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'ine kâmil bir salavat gönderirse o örtü kalkar ve kalp aydınlanır ve insan unuttuğu şeyi hatırlamış olur. Ama eğer insan, Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salavat getirmez veya eksik getirirse o örtü o hokkanın üzerine kapanır; derken, kalbi karartır ve insan hatırlamış olduğunu unutur. Doğan çocuğun amcalarına veya dayılarına benzediği konusuna gelince; cevabı şudur ki: Erkek rahat bir kalp, dinlenen bir damar ve mustarip olmayan bir bedenle hanımına yaklaşır, onunla cima ederse, nutfe rahmine yerleşir ve çocuk anne ve babasına benzer. Ama eğer erkek, rahat olmayan bir kalp, dinlenmeyen bir damar ve ıstıraplı bir bedenle hanımına yaklaşır, onunla cima ederse, o zaman nutfe ıstıraplı bir halle bazı damarlara yerleşir. Eğer amcalarla ilgili damarlardan birine yerleşmiş olursa çocuk amcalarına benzer; yok eğer dayılarla ilgili damarlardan birine yerleşmiş olursa, o zaman çocuk dayılarına benzer.'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.