Cumhurbaşkanı, milletin vergileriyle verdiği toplu iftarda; "... Bizler teröristler kadar onurlu, teröristler kadar gururlu olmaz isek, terörle mücadelede başarılı olamayız" dedi!?
"Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" demişti!
"İyi ki bu komutanlarla savaşa falan girmemişiz" diye söylemişlerdi!
Valilere, "Karışmayın!" talimatı verdiklerini bu süreçte PKK'nın kentsel yerleşimini kolayladıklarını kendileri canlı yayında söylemişlerdi ve hepsini duymuştuk!
Bebek katili terörist başına; "Sayın!" demişti ama teröristlerin ne kadar onurlu, ne kadar gururlu olduklarını, hiç kimse söylememişti bugüne kadar!
Dün bu "onurlu!", "gururlu!" kahpeler, 7 (yedi) Mehmetçiğimizi daha şehit ettiler!
Başımız sağ olsun. Vatan sağ olsun. Ana-Babalarına Allah sabır versin.
Şehitlerimiz askerliğin yan gelip yatma yeri olmadığını ispat ederlerken "onurlu-gururlu kahpeler" de işlerini yapıyorlar ve ülkenin Cumhurbaşkanı, İleri demokrasi Donkişotluğuna devam ederek Yel Değirmenlerini yenebilmek için; ".. teröristler kadar onurlu, teröristler kadar gururlu" olmanın gerekliliğini söylüyor!
Allah aşkına bu işte bir anormallik yok mu?
Cumhurbaşkanı mı Türkçe konuşmuyor, ben mi Türkçe anlamıyorum? İlköğretim yıllarında öğrencilere Türkçe Dilbilgisi dersinde kullanılan; "Oku adam ol baban gibi eşek olma" uygulama cümlesinde virgülü nereye koyacağımı, Vallahi biliyorum! Bir virgülle aynı kelimeler ve fiilden oluşan bir cümleden iki farklı anlam çıkarabiliyorum ama Seçilmiş ve meşrû lakin uygulamaları gayrı meşrû Cumhurbaşkanı'nın cümlelerini, anlayamıyorum!
AKP'nin kurulduğu 2002 'den beri söylüyor, söyleniyoruz 14 yıl geçmiş ama olaylarda değişiklik yok, yapanlarda, senarist ve senaryoda değişiklik, hiç yok!
Yapılanların gayrı milli olduğunu, Türkiye'de siyasetin milli olmadığını, sadece aktör ve figüranların yerli olduğunu biliyor ve bilmemize rağmen seyirci edasıyla Seçim Sandıklarında demokratlık ediyor, yanlışı alkışlıyoruz!
Gariptir her seçimden sonra da, kandırılmış pozlarıyla üzülüyor, panikliyor, hata üstüne hata yapıyoruz!
Olanların ciddî olduğunu hissettiriyor ve çakalların kendilerini kurt zannetmelerine izin veriyoruz! Hâlbuki yüzlerce binlerce yıldır; "Çakalın kurt taklîdi, leş görünceye kadardır!" gerçeğini, en iyi biz biliriz.
Ama günümüzde hatalıyız ve hatamızı 14 yılda, AKP'ye her seçimi kazandırarak tekrarladığımız için suçluyuz! Biz hatamızda inatla ısrar edince, onlar da milleti ciddiye almamaya, Haydar BAŞ Hoca'nın yıllardır uyarılarına kulak tıkayıp, çökmeye ve dağılmaya başlayan AB'den İngiltere'nin ayrılmasına sevinerek AB'ye girmek hevesine kapılıyorlar!
Hatalıyız Beğler!
Sahipsiz ve bakımsız bırakılan her şey gibi, devlet de sahipsiz kalırsa yıpranır! Çağa uyan, teknolojiyle barışık, ilme-fenne katkı veren bir millet olamazsak ve gerekli zamanlarda, ehil millet evlatlarıyla gerekli onarımlar yapılmazsa Devlet yıpranır, -Allah korusun- çöker!
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Aslî unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için, izmihlâl mukadderdir" tesbîtinde de, devlet sahipsiz bırakılırsa izmihlâlin (çökme, yıkılma) kaçınılmaz olduğu uyarısı vardır!
Recep Tayyip Erdoğan'ın, fiilen başlattığı "Türk Tipi Başkanlık(!)" sürecinde, İsrail'le anlaşmaya hazırlanılıyor! "Değerli yalnızlık"tan vazgeçildi! Değerli Kapı-kulluğuna hazırlanılıyor!
Bütün bunları görünce, sağlığında ve ölümünden sonra, dinsizlikle itham olunan ama Peygamberimiz (s.a.v.)'in türbesini yıkmak isteyen Suudiler'e; "Bir tek taşına elinizi sürerseniz, askerimle aşağı inerim" diye telgraf çeken ve Filistin'le ilgili, Peygamber (s.a.v) buyruğuna uymak için; "Hemen şimdi kanımızı dökmeğe hazırız" diye, seksen beş yıl önce Meclis'te kükreyen Türk'ü, Dinsiz(!) Atatürk'ü özlüyorum! Bunların dindarlığı kadar başlarına taş düşsün demek istiyorum!
Artık beddua etmeyeceğim ama...
Siyâsî, takîyyeci vâizler gibi dua ile de yetinmeyeceğim! Çünkü en makbûl duanın, çalışmak olduğunu bilerek, herkesi çalışmaya, en makbûl duâya dâvet ediyorum.
Herkesi, en yakınındaki, "Allah İle Aldatılmış"a, işin doğrusunu anlatmaya başlamaya çağırıyorum.
Siyâseten millet olarak yaptığımız hatayı düzeltmek, yine bize düşer.
Başka yerlerden, başka kurumlardan medet ummak, siyâseten çaresizliğe kapılmış demokrat maskeli korkakların işidir; 30 yıldır söyledikleri tek tek çıkan öngörülü, ferâsetli ve millî Haydar BAŞ Hoca'yı, daha fazla anlatmak, daha fazla tanıtmak ise bizim...
Biliyoruz ki; îman imkân yaratır ama imkân îman yaratmaz. Kurtuluş Savaşı'nı imkânsızlıklara rağmen imanımızla kazanmıştık.
Şimdi imkânımız da var şükürler olsun imanımız da...
Mehmet Akif; "Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" dye bizi uyarmıştı biliyor musunuz?
Türk Milleti; îman, imkân yaratır, Vallahi îman, imkân yaratır!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
"Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" demişti!
"İyi ki bu komutanlarla savaşa falan girmemişiz" diye söylemişlerdi!
Valilere, "Karışmayın!" talimatı verdiklerini bu süreçte PKK'nın kentsel yerleşimini kolayladıklarını kendileri canlı yayında söylemişlerdi ve hepsini duymuştuk!
Bebek katili terörist başına; "Sayın!" demişti ama teröristlerin ne kadar onurlu, ne kadar gururlu olduklarını, hiç kimse söylememişti bugüne kadar!
Dün bu "onurlu!", "gururlu!" kahpeler, 7 (yedi) Mehmetçiğimizi daha şehit ettiler!
Başımız sağ olsun. Vatan sağ olsun. Ana-Babalarına Allah sabır versin.
Şehitlerimiz askerliğin yan gelip yatma yeri olmadığını ispat ederlerken "onurlu-gururlu kahpeler" de işlerini yapıyorlar ve ülkenin Cumhurbaşkanı, İleri demokrasi Donkişotluğuna devam ederek Yel Değirmenlerini yenebilmek için; ".. teröristler kadar onurlu, teröristler kadar gururlu" olmanın gerekliliğini söylüyor!
Allah aşkına bu işte bir anormallik yok mu?
Cumhurbaşkanı mı Türkçe konuşmuyor, ben mi Türkçe anlamıyorum? İlköğretim yıllarında öğrencilere Türkçe Dilbilgisi dersinde kullanılan; "Oku adam ol baban gibi eşek olma" uygulama cümlesinde virgülü nereye koyacağımı, Vallahi biliyorum! Bir virgülle aynı kelimeler ve fiilden oluşan bir cümleden iki farklı anlam çıkarabiliyorum ama Seçilmiş ve meşrû lakin uygulamaları gayrı meşrû Cumhurbaşkanı'nın cümlelerini, anlayamıyorum!
AKP'nin kurulduğu 2002 'den beri söylüyor, söyleniyoruz 14 yıl geçmiş ama olaylarda değişiklik yok, yapanlarda, senarist ve senaryoda değişiklik, hiç yok!
Yapılanların gayrı milli olduğunu, Türkiye'de siyasetin milli olmadığını, sadece aktör ve figüranların yerli olduğunu biliyor ve bilmemize rağmen seyirci edasıyla Seçim Sandıklarında demokratlık ediyor, yanlışı alkışlıyoruz!
Gariptir her seçimden sonra da, kandırılmış pozlarıyla üzülüyor, panikliyor, hata üstüne hata yapıyoruz!
Olanların ciddî olduğunu hissettiriyor ve çakalların kendilerini kurt zannetmelerine izin veriyoruz! Hâlbuki yüzlerce binlerce yıldır; "Çakalın kurt taklîdi, leş görünceye kadardır!" gerçeğini, en iyi biz biliriz.
Ama günümüzde hatalıyız ve hatamızı 14 yılda, AKP'ye her seçimi kazandırarak tekrarladığımız için suçluyuz! Biz hatamızda inatla ısrar edince, onlar da milleti ciddiye almamaya, Haydar BAŞ Hoca'nın yıllardır uyarılarına kulak tıkayıp, çökmeye ve dağılmaya başlayan AB'den İngiltere'nin ayrılmasına sevinerek AB'ye girmek hevesine kapılıyorlar!
Hatalıyız Beğler!
Sahipsiz ve bakımsız bırakılan her şey gibi, devlet de sahipsiz kalırsa yıpranır! Çağa uyan, teknolojiyle barışık, ilme-fenne katkı veren bir millet olamazsak ve gerekli zamanlarda, ehil millet evlatlarıyla gerekli onarımlar yapılmazsa Devlet yıpranır, -Allah korusun- çöker!
Muhteşem Türk Atatürk'ün; "Aslî unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için, izmihlâl mukadderdir" tesbîtinde de, devlet sahipsiz bırakılırsa izmihlâlin (çökme, yıkılma) kaçınılmaz olduğu uyarısı vardır!
Recep Tayyip Erdoğan'ın, fiilen başlattığı "Türk Tipi Başkanlık(!)" sürecinde, İsrail'le anlaşmaya hazırlanılıyor! "Değerli yalnızlık"tan vazgeçildi! Değerli Kapı-kulluğuna hazırlanılıyor!
Bütün bunları görünce, sağlığında ve ölümünden sonra, dinsizlikle itham olunan ama Peygamberimiz (s.a.v.)'in türbesini yıkmak isteyen Suudiler'e; "Bir tek taşına elinizi sürerseniz, askerimle aşağı inerim" diye telgraf çeken ve Filistin'le ilgili, Peygamber (s.a.v) buyruğuna uymak için; "Hemen şimdi kanımızı dökmeğe hazırız" diye, seksen beş yıl önce Meclis'te kükreyen Türk'ü, Dinsiz(!) Atatürk'ü özlüyorum! Bunların dindarlığı kadar başlarına taş düşsün demek istiyorum!
Artık beddua etmeyeceğim ama...
Siyâsî, takîyyeci vâizler gibi dua ile de yetinmeyeceğim! Çünkü en makbûl duanın, çalışmak olduğunu bilerek, herkesi çalışmaya, en makbûl duâya dâvet ediyorum.
Herkesi, en yakınındaki, "Allah İle Aldatılmış"a, işin doğrusunu anlatmaya başlamaya çağırıyorum.
Siyâseten millet olarak yaptığımız hatayı düzeltmek, yine bize düşer.
Başka yerlerden, başka kurumlardan medet ummak, siyâseten çaresizliğe kapılmış demokrat maskeli korkakların işidir; 30 yıldır söyledikleri tek tek çıkan öngörülü, ferâsetli ve millî Haydar BAŞ Hoca'yı, daha fazla anlatmak, daha fazla tanıtmak ise bizim...
Biliyoruz ki; îman imkân yaratır ama imkân îman yaratmaz. Kurtuluş Savaşı'nı imkânsızlıklara rağmen imanımızla kazanmıştık.
Şimdi imkânımız da var şükürler olsun imanımız da...
Mehmet Akif; "Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" dye bizi uyarmıştı biliyor musunuz?
Türk Milleti; îman, imkân yaratır, Vallahi îman, imkân yaratır!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017