‘İman sahibini, Hak’tan alıkoyacak tek şey yoktur’
İman sahibini, Hak’tan alıkoyacak tek şey yoktur. Onun için ne libasın (giyeceğin) önemi, ne yemeğin değeri, ne de evliliğin kıymeti vardır
18.05.2023 10:20:00





İman sahibini, Hak'tan alıkoyacak tek şey yoktur. Onun için ne libasın (giyeceğin) önemi, ne yemeğin değeri, ne de evliliğin kıymeti vardır.
Ona göre sevinç ve muayyen bir hâlde karar da yoktur. O, manevî âlemdeki yerini görüp orada lâkabını işitinceye kadar sükûn bulamaz ve rahat edemez. Onun rahat edebilmesi için ezeldeki hâlini görmesi, halvet hâlinde ismini işitmesi icap eder.
O tek başına sahralara kaçar ve dağ başlarında uyur. Melekler onun hâlini görür ve birbirine sorar: - Bu adam kim?
Diğeri cevap verir: - İşte bu falandır. O sevilmiş olan kullardan biridir... Ya da kırklardan, yedilerden veya üçlerden bir tanesidir. Onun şöyle, şöyle hâlleri vardır.
O zâtı, kader eli, sağa sola çevirir; yine kader eli lokmasını yedirir. Şu Âyet-i Kerime onlar hakkında buyurulmuştur: "Allah onları kuşatmıştır." (Büruc/20)
O kul, sahraları, dağları dolaştığı sıralarda, kalbi hatiften bir nida duyar. Meselâ şöyle denir:
- Artık evine dön. Hazîneni esirge, özünü saklamaya bak. Sanki iç âlemin derin bir uykuda ve sırrın, kalbin, Hakk'a doğru yükseliyor. Hikmetler kitabı önünde dur ve ilim kitabı içinde uyu. Tâ, baliğ oluncaya kadar, hâlin böyle gitsin. Çocukluk devren geçinceye kadar bu hâli bırakma; o zaman Hakk'ın kudreti sana lokmalar ihsan eder ve İlâhî kisveler giydirir.
Sen bu hâlleri arzularsın ha, olmaz. Sen, tabiat, heva ve şehvetle dopdolusun. Namaza kalktığın zaman içinden neler edersin, bilir misin? Alışveriş yaparsın, yersin, içersin, hattâ damat bile olursun.
Biri kalktı ve hastalığının ilâcını sordu.
Şu cevabı aldı: - Haram ve şüpheli şeyleri yememen... İkincisine gelince, nefsin emrettiği yasak işlerden kaçmak.
Kul, yasaklardan kaçar ve helâl lokma yerse, ona Hak yardımcı olur. Bu kul, herhangi bir şeyden canı sıkılsa, o sıkıntının sonu İkincisi ile birleşse, bilmeli ki: Onların hepsi Hak Teâlâ'nın izni ile açılacaktır. Bunu bilince sıkıntısı azalır; bunların azalmasından ayrıca manevî bir neşe payı alır. Varlık ona gelir, hidayet, geçtiği yola çıkar. Önünde hiçbir güçlük kalmaz.
Onu sebata erdirmek ve sükûna kavuşturmak için önüne çıkan taş toprak seslenir: - Ey Allah'ın velîsi, arzuladığı ve kendine yakın kıldığı zât.
Bir şahıs kalktı ve dedi ki: - Bana duâ et...
Hazret şu duayı yaptı: - Allah'ım, beni Zâtından ayıran yaratılmışlardan uzak kıl. Şu şahsı da aynı şekilde yap. Hem onu hem de beni halka dilencilik etmekten uzak eyle.
Bir kimse halka el açmaktan azat olursa Hakk'ın kapısına koşar. O'nun yakınlık duygusunu bilir ve zengin olur. O'nun yakınlığı ile varlığa kavuşan, daima zikreder. Hakk'a şükreder, Hak'dan gayri kimseden bir talepte bulunmaz.
Sahralarda ve dağlarda dolaşır, haddinden fazla taam işleri ile meşgul olmazsan, gönül evinden hikmet gözleri açılır.
Kalbini şeytandan koru. Onun en önemli silâhı halktır. Onların vasıtası ile seni yere serebilir.
Önce kalbini güzelleştir. Sonra da dış cepheni...
Uğraşılması gereken en önemli iş, halkın içine dalıp manevî hâl üzere sebata bakmaktır. Ayrıca onları da manevî yolda geliştirip sebat etmeye alıştırmaktır.
İnsanı, daima arzuları zindana atar. Yusuf (a.s) peygamber güzeldi. Kuyudan alındıktan sonra Yakup (a.s) peygamberi bulmak istedi.
Bu taleb uğrunda kaçıp pederini bulmayı dilediği anda, onu gören âşık oldu. Bu olanlar ve onun zindana atılması şahsî talebi yüzünden oldu. Yâni, pederini kendi kasdı ile, İlâhî bir emir olmadan bulmayı arzu etmesi sonunda hâsıl oldu.
Tâyin ettim birini aramızı bulsun; Varsın âlemle benim aram harap olsan.
Halkın nidacısı geldi, onu dinleyiniz. Halkın üzerimize yaptığı binaları yıkınız. Tâ, yazılan yerine gelinceye kadar bu hâlde devam ediniz.
Şimdilik konuşma. Su çekilsin ve kurbağa açıkta kalsın. Yer Hakk'ın ibâdeti için hâlî kalsın. Sırrın, O'nun katında kudret gemisine yüklensin. İç âlemine, o kudret gemisinde yürümenin ve yükselmenin Allah adı ile olacağını telkin et." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Ona göre sevinç ve muayyen bir hâlde karar da yoktur. O, manevî âlemdeki yerini görüp orada lâkabını işitinceye kadar sükûn bulamaz ve rahat edemez. Onun rahat edebilmesi için ezeldeki hâlini görmesi, halvet hâlinde ismini işitmesi icap eder.
O tek başına sahralara kaçar ve dağ başlarında uyur. Melekler onun hâlini görür ve birbirine sorar: - Bu adam kim?
Diğeri cevap verir: - İşte bu falandır. O sevilmiş olan kullardan biridir... Ya da kırklardan, yedilerden veya üçlerden bir tanesidir. Onun şöyle, şöyle hâlleri vardır.
O zâtı, kader eli, sağa sola çevirir; yine kader eli lokmasını yedirir. Şu Âyet-i Kerime onlar hakkında buyurulmuştur: "Allah onları kuşatmıştır." (Büruc/20)
O kul, sahraları, dağları dolaştığı sıralarda, kalbi hatiften bir nida duyar. Meselâ şöyle denir:
- Artık evine dön. Hazîneni esirge, özünü saklamaya bak. Sanki iç âlemin derin bir uykuda ve sırrın, kalbin, Hakk'a doğru yükseliyor. Hikmetler kitabı önünde dur ve ilim kitabı içinde uyu. Tâ, baliğ oluncaya kadar, hâlin böyle gitsin. Çocukluk devren geçinceye kadar bu hâli bırakma; o zaman Hakk'ın kudreti sana lokmalar ihsan eder ve İlâhî kisveler giydirir.
Sen bu hâlleri arzularsın ha, olmaz. Sen, tabiat, heva ve şehvetle dopdolusun. Namaza kalktığın zaman içinden neler edersin, bilir misin? Alışveriş yaparsın, yersin, içersin, hattâ damat bile olursun.
Biri kalktı ve hastalığının ilâcını sordu.
Şu cevabı aldı: - Haram ve şüpheli şeyleri yememen... İkincisine gelince, nefsin emrettiği yasak işlerden kaçmak.
Kul, yasaklardan kaçar ve helâl lokma yerse, ona Hak yardımcı olur. Bu kul, herhangi bir şeyden canı sıkılsa, o sıkıntının sonu İkincisi ile birleşse, bilmeli ki: Onların hepsi Hak Teâlâ'nın izni ile açılacaktır. Bunu bilince sıkıntısı azalır; bunların azalmasından ayrıca manevî bir neşe payı alır. Varlık ona gelir, hidayet, geçtiği yola çıkar. Önünde hiçbir güçlük kalmaz.
Onu sebata erdirmek ve sükûna kavuşturmak için önüne çıkan taş toprak seslenir: - Ey Allah'ın velîsi, arzuladığı ve kendine yakın kıldığı zât.
Bir şahıs kalktı ve dedi ki: - Bana duâ et...
Hazret şu duayı yaptı: - Allah'ım, beni Zâtından ayıran yaratılmışlardan uzak kıl. Şu şahsı da aynı şekilde yap. Hem onu hem de beni halka dilencilik etmekten uzak eyle.
Bir kimse halka el açmaktan azat olursa Hakk'ın kapısına koşar. O'nun yakınlık duygusunu bilir ve zengin olur. O'nun yakınlığı ile varlığa kavuşan, daima zikreder. Hakk'a şükreder, Hak'dan gayri kimseden bir talepte bulunmaz.
Sahralarda ve dağlarda dolaşır, haddinden fazla taam işleri ile meşgul olmazsan, gönül evinden hikmet gözleri açılır.
Kalbini şeytandan koru. Onun en önemli silâhı halktır. Onların vasıtası ile seni yere serebilir.
Önce kalbini güzelleştir. Sonra da dış cepheni...
Uğraşılması gereken en önemli iş, halkın içine dalıp manevî hâl üzere sebata bakmaktır. Ayrıca onları da manevî yolda geliştirip sebat etmeye alıştırmaktır.
İnsanı, daima arzuları zindana atar. Yusuf (a.s) peygamber güzeldi. Kuyudan alındıktan sonra Yakup (a.s) peygamberi bulmak istedi.
Bu taleb uğrunda kaçıp pederini bulmayı dilediği anda, onu gören âşık oldu. Bu olanlar ve onun zindana atılması şahsî talebi yüzünden oldu. Yâni, pederini kendi kasdı ile, İlâhî bir emir olmadan bulmayı arzu etmesi sonunda hâsıl oldu.
Tâyin ettim birini aramızı bulsun; Varsın âlemle benim aram harap olsan.
Halkın nidacısı geldi, onu dinleyiniz. Halkın üzerimize yaptığı binaları yıkınız. Tâ, yazılan yerine gelinceye kadar bu hâlde devam ediniz.
Şimdilik konuşma. Su çekilsin ve kurbağa açıkta kalsın. Yer Hakk'ın ibâdeti için hâlî kalsın. Sırrın, O'nun katında kudret gemisine yüklensin. İç âlemine, o kudret gemisinde yürümenin ve yükselmenin Allah adı ile olacağını telkin et." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.