Fıtrat ve denge noktası
İnsanın iç tabiatının dengeye gelmesi ve arayışın sekteye uğramaması için insandaki ruhî kuvvetlerin her türlü aşırılıktan, ifrat ve tefritten kurtarılarak mutedil hale gelmesi şarttır. Zaten terbiye ve irşadın ilmî ifadesi de budur. Resul-i Ekrem (sav), insanlığı irşadında kelime-i tevhid sırrıyla bunu gerçekleştirmiştir. O, akıl, gadap ve şehvetleriyle tam bir ahenk ve bütünlük arzeden dengeli insan yetiştirmiştir. Ki bu insanlardan müteşekkil ideal toplum meydana gelmiştir. Sahabe toplumunun eşsizliği bundandır.
Bilindiği üzere insandaki akıl kuvvetinin ifratı fikir buhranı, tefridi cehalet, mutedil durumu ise ilim ve hikmettir. Gadap kuvvetinin ifratı zulüm ve vahşet, tefriti korkaklık, mutedili ise şecaat ve kahramanlıktır. Şehvet kuvvetinin ifratı sapıklık, tefriti noksanlık ve iktidarsızlık, mutedili ise iffet ve namustur.[28,65]
Bunlar nefs-ruh kuvvetleridir, fıtrata uygun tarafları mutedil halleridir. Terbiye ve irşaddan gaye, ruhî-nefsî kuvvetleri mutedil halde tutmaktır. Esasen insanın sapıtmasının sebebi nefsini başıboş bırakmak, şeytana uymak ve de kötü kimselerin ardından gitmektir. Cenab-ı Hak bu hususa önemle dikkat çeker ve işin tehlikesini haber verir: "Ey Muhammed! Allah'a andolsun ki senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır." "O gün, zalim kimse ellerini ısırıp der ki: Keşke peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım. Vay başıma gelene; keşki falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki, bana gelen Kur'an'dan beni o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor." "Hayır zulmedenler körükörüne kendi heveslerine uymuşlardır. Allah'ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur."
Bütün mesele bu sapıtmayı engellemek yahut kaldırmak; irşad ve ikazla, insanları kulluk yoluna sevketmektir. Ancak bu sayede ruhî kuvvetleri dengeli insan yetişir.
Resululah Efendimiz, tebliğ ve irşad ile bu mühim olayı gerçekleştirmiştir. Bu meyanda denebilir ki, nübüvvet ve risaletin hedefi, ruhî kuvvetleri dengelenmiş ve kâmil insan yetiştirmektir. Bu terbiye sayesindedir ki, kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar gadap duygusu kontrolden çıkmış insanların her biri, karıncayı incitmemek için hassas davranmış ama küfrün ve zulmün karşısında da şecaat sahibi olarak arslanlar gibi kükremesini bilebilmiştir.
Prof. Dr. Haydar BAŞ
İnsanın iç tabiatının dengeye gelmesi ve arayışın sekteye uğramaması için insandaki ruhî kuvvetlerin her türlü aşırılıktan, ifrat ve tefritten kurtarılarak mutedil hale gelmesi şarttır. Zaten terbiye ve irşadın ilmî ifadesi de budur. Resul-i Ekrem (sav), insanlığı irşadında kelime-i tevhid sırrıyla bunu gerçekleştirmiştir. O, akıl, gadap ve şehvetleriyle tam bir ahenk ve bütünlük arzeden dengeli insan yetiştirmiştir. Ki bu insanlardan müteşekkil ideal toplum meydana gelmiştir. Sahabe toplumunun eşsizliği bundandır.
Bilindiği üzere insandaki akıl kuvvetinin ifratı fikir buhranı, tefridi cehalet, mutedil durumu ise ilim ve hikmettir. Gadap kuvvetinin ifratı zulüm ve vahşet, tefriti korkaklık, mutedili ise şecaat ve kahramanlıktır. Şehvet kuvvetinin ifratı sapıklık, tefriti noksanlık ve iktidarsızlık, mutedili ise iffet ve namustur.[28,65]
Bunlar nefs-ruh kuvvetleridir, fıtrata uygun tarafları mutedil halleridir. Terbiye ve irşaddan gaye, ruhî-nefsî kuvvetleri mutedil halde tutmaktır. Esasen insanın sapıtmasının sebebi nefsini başıboş bırakmak, şeytana uymak ve de kötü kimselerin ardından gitmektir. Cenab-ı Hak bu hususa önemle dikkat çeker ve işin tehlikesini haber verir: "Ey Muhammed! Allah'a andolsun ki senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır." "O gün, zalim kimse ellerini ısırıp der ki: Keşke peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım. Vay başıma gelene; keşki falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki, bana gelen Kur'an'dan beni o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor." "Hayır zulmedenler körükörüne kendi heveslerine uymuşlardır. Allah'ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur."
Bütün mesele bu sapıtmayı engellemek yahut kaldırmak; irşad ve ikazla, insanları kulluk yoluna sevketmektir. Ancak bu sayede ruhî kuvvetleri dengeli insan yetişir.
Resululah Efendimiz, tebliğ ve irşad ile bu mühim olayı gerçekleştirmiştir. Bu meyanda denebilir ki, nübüvvet ve risaletin hedefi, ruhî kuvvetleri dengelenmiş ve kâmil insan yetiştirmektir. Bu terbiye sayesindedir ki, kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar gadap duygusu kontrolden çıkmış insanların her biri, karıncayı incitmemek için hassas davranmış ama küfrün ve zulmün karşısında da şecaat sahibi olarak arslanlar gibi kükremesini bilebilmiştir.
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.