Dünyada 200 yakın üyesi bulunan IMF ile çalışan 10 kadar ülke kaldı. IMF, Brezilya, Arjantin, Endonezya ve Rusya gibi yağlı müşterilerini kaybetti. Türkiye, IMF kredilerinin en çoğunu ve IMF tarihinde en yüksek krediyi kullanan ülke konumda. Bir başka deyişle Türkiye, IMF'nin en kıdemli ve en sadık müşterisi ünvanını kazandı. Bundan dolayı bazı yabancı ekonomi dergileri, IMF'yi TMF (Türkiye Para Fonu) olarak adlandırıyorlar. Türkiye'yi yönetenler, bundan gurur duyabilirler, fakat millet utanç içerisinde. Türk milleti, eninde sonunda diğer ülkelerde olduğu gibi, IMF ile ilişkileri kesecek iktidarı, işbaşına getirecektir. Şimdi tartışılan konu şudur: Türkiye de IMF ile ilişkileri keserse, IMF'nin durumu ne olacak? IMF'ciler diyor ki: "IMF'nin misyonu asla bitmez. Çünkü IMF krizleri yönetmekle görevli bir kuruluştur. Dünya ekonomisinde krizler kaçınılmaz olduğuna göre, IMF'ye ihtiyaç devam edecektir". "IMF krizleri yönetecektir" demek, bir başka açıdan "IMF kriz çıkaracaktır" demektir. Öyle ya, krizleri ancak onu çıkaranlar yönetebilir. Eğer krizler, elde olmayan sebeplerden çıkıyorsa, IMF onu nasıl yönetecek? Bir krizi IMF yönetebiliyorsa, krize düşen ülkenin yöneticilerinin, o krizi daha yönetmesi gerekmez mi?İşin aslı şöyle: IMF krizleri yönetmekle değil, çıkarmakla görevlidir. Önce krizi çıkarır, sonra kurtarıcı olarak gelir. Tabiri caizse, samanlığı yakar, itfaiye rolünde söndürmeye koşar. Çözüm olarak bir dizi reform dayatır. Reformları yapan ülkelere, bir daha krize girmeyecekleri garantisini verir. Ama, her zaman görüldü ki, reformlara rağmen krizler yine çıkar, hem de ziyadesiyle.Tekrar kriz çıkınca, IMF bürokratları sorumluluğu kabul ederler mi? Hayır, sorumluluğu o ülkenin politikacılarının üzerine yıkarlar. Derler ki: "Sorun reformlarda değil, reformları doğru dürüst uygulamayan, verdiğimiz talimatları harfiyen yerine getirmeyen politikacılardadır". Ne gariptir ki, işbirlikçi medya da, bu yalana milletin inanması için elinden geleni ardına koymaz. Peki, millet inanır mı? Evet, milletin çoğunluğu inandığı için IMF'ci partilerin biri gider biri gelir, IMF de hükmünü icra eder, daha doğrusu, sömürü düzenini sürdürür. "Gerek IMF, gerekse Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar vasıtası ile kalkınmaya çalışan veya geri kalmış olan ülkelere dayatılan uygulamaların hiçbirinin o ülkelere zarardan başka faydası yoktur. Gelişmiş kabul edilen ülkelerin bu uygulamaların tam tersini yapıyor olmaları bile, bugün kabul gören ekonomi kurallarının teorik izahlardan çok, politik sömürü hesaplarına dayandığını göstermektedir" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 39).Söz konusu kuruluşlar, hiçbir zaman amaçlarını açık olarak ifade etmezler. Meselâ, sıkça devletin piyasaya müdahalesinin zararlarını gündeme getirirler. Yerli işbirlikçiler eliyle, önce devlet işletmelerinde kötü örnekler oluşturlar, sonra o örnekleri anlatıp halkın desteğini almaya çalışırlar. Çözüm olarak da "devletin küçültülmesini" öne sürerler. "Devletin küçültülmesinden bahsedelirken, bunun anlamı, devletin topluma hizmet sunan yönünün küçültülmesidir. Yoksa bu sistemlere göre, devletlerin tek gelir kaynağı olan vergilerin toplanması ve kayıt dışının kayıt altına alınması adı altındaki devletin güçlü bir şekilde halkın üzerinde hâkimiyetini savunurlar" (A.g.e., s. 298).Sözün özü, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların, küresel sömürü için kuruldukları bir gerçektir. "Dünya Bankası'nın eski baş ekonomisti Joseph Stiglitz (IMF ve Dünya Bankası, ülkelerin sömürülmesinde birer araç olarak kullanılmaktadır) itirafında bulunmuştur" (A.g.e., s. 466). Hal böyle iken, kraldan çok kralcı konumuna düşen IMF'ci politikacıların, hâlâ o kapılarda istikbal aramaları, IMF'nin TMF olarak adlandırılarak, Türkiye'nin alaya alınmasını içlerine sindirmeleri çok düşündürücüdür.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018