"Müslüman ülkeler neden kalkınamadı?" sorusu, yanlış ve abes bir sorudur. Zira kalkınmak, yalnızca teknik alanda ilerlemek ve zenginleşmek değildir. Kalkınmanın, bir de insani boyutu vardır ki, asıl olan da odur. Müslüman ülkeler, Batılıların akla hayale gelmeyecek ifsat ve entrikalarına rağmen, insani kalkınmada yine öndedirler. Geçmişte ise her açıdan önde idiler. En güzel örnek Osmanlı'dır. Osmanlı'nın üstünlüğünü, birçok insaflı Batılı bilim adamı inkâr etmiyor. Mesela, William Daliyumple, Osmanlı için şöyle diyor: "Osmanlı, bugün dünya tarihinde son keşfedilen kıtadır". Sicilyalı Türkolog Giovani Pampanni de, "Barış ve hoşgörü içinde birlikte yaşamak konusunda günümüz dünyası, hâlâ Osmanlı'nın çok gerisindedir" diyor. İslâm medeniyetiyle karşılaşan her millet, ondan istifade etmiştir. Bunun tek istisnası Batılılardır. Çünkü Batılılar, kendilerinden başka hiçbir milleti medeni kabul etmiyorlar. ABD, henüz bir devlet olmadan önce, küçük bir İngiliz kolonisi iken John Winthrop, ona "Tepeteki Şehir" adını vermişti. Bu ad, hem coğrafi, hem de medeni bakımdan üstünlüğü ifade etmesi için verilmişti. ABD Başkanı Roosevelt de şöyle demişti: "Birinci Dünya Savaşı, Batı medeniyetine yabancı olan Osmanlı Türklerinin Avrupa'dan kovulması ve Balkanların Müslümanlardan temizlenmesi için başlatıldı... Türkleri Avrupa'da bırakmak, Batı medeniyetine karşı işlenmiş bir suçtur". Batılıların bu anlayışında zerre kadar bir değişiklik olmamıştır. Tam aksine, Müslümanlara karşı hırsları ve kinleri daha çok artmıştır. Örnek, ABD'de iktidarda olan Cumhuriyetçi Partinin senatörü Tom Tacerodi'nin sözleri. Bu senatör, ABD'ye yönelik herhangi bir terör saldırısına cevap olarak Kâbe'nin yıkılmasını teklif edecek kadar ileri gitmiştir. Evet, Batılılar değişmedi, değişmezler de. Ama, ne acıdır ki, bazı Müslümanları değiştirmişler, kendilerine benzetmişler. Değişen Müslümanlar da, Batılılar gibi düşünmeye, yani Batılıların üstünlüğünü kabul etmeye başladılar.Batılılar, her fırsatta üstünlüklerini vurguluyor, değişen, yozlaşan Müslümanlar da boyun bükerek dinliyorlar. Bunun en son, en ilginç örneği, Sabancı Üniversitesi ve Brooking Enstitüsü'nün ortaklaşa düzenlendiği konferansta yaşandı. Konferansta "Doğu ve Batı'yı Kucaklayan Türkiye" konulu bir sunum yapan Dünya Bankası Başkanı Wolfowitz, IMF programını uygulayan Türkiye'ye, özellikle de Kemal Derviş ve Ali Babacan'a övgüler yağdırdıktan sonra şöyle dedi: "Türkiye, ne kadar başarılı olursa, başarı için Hıristiyan bir toplum olmanın gerekmediğini gösterecektir". Bu, şu demektir: "Dünyada hakim olan anlayışa göre, ekonomide başarılı olmak için Hıristiyan bir toplum oluşturmak şarttır. Eğer Türkiye başarılı olursa, bu anlayış değişebilir". Wolfowitz, IMF programıyla ekonomide başarı elde etmenin imkansız olduğunu bilmiyor mu? Adı gibi biliyor. Sadece Wolfowitz mi biliyor? Hayır, bunu herkes bilir. Çünkü dünyada, IMF programını uygulayıp da başarılı olan bir ülke yok ki? Peki, başarı sağlanamayınca ne denilecek? Denilecek ki: "Siz, Hıristiyan bir toplum olmadığınız için ekonomide başarı sağlayamıyorsunuz". Böyle bir mesaj veren Wolfowitz'e, birisi çıkıp da şu soruyu sormadı: "Hıristiyan toplumların hepsi ekonomik kalkınmayı gerçekleştirebilmiş mi? Açlıktan ölen Hıristiyanlar için ne buyurursunuz?". Doğru, Batılı Hıristiyan toplumlar zenginleşti. Zenginleşti, ama nasıl? Zenginliğin kaynağı nedir? Sömürü, kan, gözyaşı, köle ticareti değil mi? Tarihi belgelere göre, yalnız Amerika kıtasına getirilen köle sayısı 12 milyondur. Batılılar, tam 400 yıl köle ticareti yapmışlardır. Bugün köle ticareti yok, ama kölelik farklı bir şekilde sürüyor. Batılılar, insanları köleleştirme ve sömürme anlaşıyışını, inancını ve zihniyetini terk etmedikçe, insani kalkınmada Müslümanlara yetişemezler. Müslümanlar ise, ekonomik kalkınmadaki hatasını, eksiğini geçmişten daha kolay telâfi edebilecek güçtedirler. Yeter ki, bunu yapmaya karar versinler.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018