30 Ocak'ta Irak'ta yapılacak sözde demokratik seçimin sonuçları hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu seçimden ABD'nin muradı, kendi kendini tatmin ve dünya kamuoyuna atacağı "işte demokrasi" nârâsının "çok sesli teneke gürültüsü"nden müteşekkil uydurma solfej çalışması?
Seçimlerin tüm antidemokratik unsurları içermesi, seçimle gelen eylemlerde binlerce insanın ölmesi, silah zoruyla aday ve seçmen tayini, seçimlere katılımın yüzde 5'lerde kalması? bunların hiçbirin önemi yok. Önemli olan, adı seçim olan bu tezgahın gerçekleşmesi, gerisi fasa fiso.
Bu seçimin sonuçları kesinlikle Irak halkının iradesini yansıtmayacak. Çünkü Irak halkının neredeyse tamamı bu seçimleri protesto edecek. Seçimlere sadece ABD işbirlikçisi peşmergeler "fazlasıyla" katılacak o kadar.
İngiliz Independent gazetesinde yer alan bir habere göre Irak Elektrik Bakanı Ayham el Semarrai şöyle diyor: "Bakanlığımdan 18 yetkiliye oy verecek misiniz diye sordum biri bile evet demedi." Bu da Irak'taki uydurma seçimlere Irak halkının nasıl yaklaştığının en açık göstergesi.
Kuzey Irak'ta, özellikle de Kerkük'te seçimlerle ilgili yürütülen peşmerge faaliyetleri, şehrin hızla Kürtleştirilmesi ve bu bağlamda Türkmen ve Arapların pasifize edilme gayretleri neticesinde Birleşik Arap Cephesi seçimlerden çekildiğini açıkladı. Talabani'nin Kerkük'le ilgili yaptığı "yazılı güvence aldık" açıklaması, İngiltere ve ABD'nin Kerkük'e nasıl bir gelecek düşündüklerini de göstermiş oldu. Richrad Boucher'ın 58. madde açıklaması da ABD tarafından Kürtlere verilmiş bir başka güvenceydi. Peki ABD ve İngiltere tarafından Talabani'ye verilen yazılı güvencenin içinde neler var? Neler yok ki:
* Kerkük'teki Seçim Kurulu feshedilecek, onun yerine Kürtlerin etkin olacağı yeni bir kurul oluşturulacak.
* Kerkük'le hiçbir alakası olmayan 108 bin Kürt ailesi (bir ailede üç seçmen olduğu varsayılsa 324 bin seçmen eder) Kerkük'te sadece kimlik kartı göstererek oy kullanabilecek.
* Seçim kayıt işlemleri, yeterince Kürt Kerkük'e transfer edilinceye kadar tehir edilecek. (Nitekim tehir edildi de.)
* Kerkük'teki seçimin sonucu ne olursa olsun 58. madde uygulanacak.
Hepsi bir tarafa son madde bile tek başına Kerkük'ü nasıl bir sonun beklediğinin habercisi. Kerkük seçimlerinde Türkmenler isterse yüzde 90 oy oranıyla birinci çıksın yine de 58. madde uygulanacak. 58. maddeye göre Saddam döneminde Kerkük'ten çıkarıldığı iddia edilen Kürtler bölgeye geri dönecek, Türkmen ve Araplar ise Kerkük'ten çıkarılacak. Saddam döneminde gönderildiği iddia edilen Kürtlerin sayısında herhangi bir sınırlama yok, sayının ucu açık. Kuzey Irak'taki bütün Kürtleri bile Kerkük'e getirme hakları var anlayacağınız.
AKP hükümeti Irak seçimlerine 111 parti içinde katılan iki PKK partisini dahi oy pusulasından çıkarabilme kudretini gösteremezken, Barzani ve Talabani peşmergesi Türkiye'yle dalga geçer gibi kendi "kırmızı çizgilerini" ilan ediyorlar. Talabani'nin yardımcısı Noşirvan Mustafa peşmergelerin kırmızı çizgilerini şöyle açıklıyor:
"Eğer Araplar federalizmin prensiplerini kabul etmezlerse biz artık Iraklı kalmayacağız. Kürt bölgeleri mutlaka Kürdistan'a geri verilmelidir. Petrol merkezi Kerkük'ün Bağdat tarafından kontrol edilmesi kabul edilemez. Bunun değişmesi lazım. Kerkük mutlaka Kürdistan'a geri verilmelidir."
Türkiye kırmızı çizgilerine sahip çıkmazsa, adamlar da çıkar kendi kırmızı çizgilerini hakaret edercesine böyle ilan ederler!
Türk dışişleri hâlâ ABD kapılarında "PKK'ya askeri operasyona izin vermiyorsun bari askeri kamplarını kapatın" şeklinde dileniyor. ABD de her seferinde "hayır böyle bir gündemim yok" diye cevap veriyor.
Irak'ı ve Türkiye'yi nasıl bir son bekliyor dersiniz! Ben hiç merak etmiyorum, çünkü o "son" görülemeyecek kadar uzak değil!