Zebercet Coşkun, Haçin (1975) adlı romanında Ermeni terör örgütlerinin ve çetelerinin işgal ve Millî Mücadele döneminde Fransızların himayesinde Türkleri nasıl bir katliamdan geçirdiklerini anlatır. O zamanki Haçin, Adana'nın bugünkü Saimbeyli ilçesidir. Ermeni çetecileri, Türk millî ruhunu iyi çözmüşlerdir ve ona göre tedbir alırlar. Kuva-yı Milliye mücahitleri Türkleri kurtarmak için Haçin'i sardıklarında zor duruma düşen Ermeni çeteciler telaşa düşer ve başlarından biri şöyle der:"Çetelerin (Kuva-yı Milliyeciler) aşağı inmesi belki bizim için iyi bile olur. Kapana sıkışmış fareler gibi temizlenirler. Ama iş orada bitse? İş bitmez orada? Çete inince köylü de akın eder aşağı? Sopa, taş, ne bulursa onunla akın eder. Türkleri yakından tanırım. Coştular mı taşarlar. Durduramazsın? İş onu coşturmamakta. Coşturmadan yatıştırmakta? Bir baş, bir işaret bekliyorlar. Tetikte. Biz bu başı bulmamaları için, bu işareti almamaları için çabalayacağız. Yardım gelene kadar ancak böyle idare edebiliriz ortalığı.." (s.206)Buradaki tespitler bugünkü şartlarda güncelliğini aynen koruyor. Bugün de dışarıdan haricî bedhah olan emperyalist Haçlı Batı, içerden onların işbirlikçisi ve sözcüleri olan dahilî bedhahlar, Türk milletini kıskıvrak esir almak, köleleştirmek, mankurtlaştırmak ve tasfiye etmek için aynı taktiği uyguluyorlar. O da Türklerin millî ruh ve şuurunu uyandırmamak, uyanmasına engel olacak tedbirler almak, kültür emperyalizmi ile Türk'ün Türklük bilincini ve heyecanını yok etmek, söndürmek, üstünü kapatmak. En önemlisi de bey merkezli bir toplumsal yapıya sahip olan Türk milletini başsız bırakmak. Yani güveneceği, peşinden gideceği, kaliteli, iradeli, bilgili, donanımlı liderlerden yoksun bırakmak ya da var olan Türk beylerini itibarsızlaştırarak Türk milletinin gözünden düşürmek ve başsız bırakmak. Sonuçta milletimizi birbirinden kopuk, kuru bir kalabalığa dönüştürmek. Bu taktiği 7. ve 8. yüzyıllarda Çinliler de Göktürklere uygulamışlardı. Nitekim Bilge Kağan atamız bu durumun farkına varmış ve Orhun Abidelerinde şöyle demişti:"(Çinliler) iyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok Türk milleti öldün."O zaman yeniden doğruluş ve dirilişimizin sırrı şu cümlededir: "Türk delikanlısı, işaret alacağı yüzde yüz yerli, millî ve İslamî nitelikte atalarını bulacak ve Türk milleti onların arkasından yürüyecektir."Ziya Gökalp atamızın bağlayıcı ifadeleri meşalemizdir: "Bana yol gösteren benden olmalı, olamaz Türk'e baş Türk'üm demeyen."
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015