İş ve işçi güvenliği

Türkiye'de mevcut olan sistemden dolayı işçiler, maalesef işveren gözünde maliyetli olarak gözüküyor. Ve bundan dolayı da az işçi ile çok iş yapılmak isteniyor. Bu yüzden de iş ve işçi güvenliği hiçe sayılıyor, buna bağlı olarak iş kazaları çok fazla artıyor. Sadece iş kazaları değil, iş sektörleriyle ilgili hastalıklar, değişik olumsuzluklar da artıyor.

Türkiye'de SGK verilerine göre geçen yıllarda toplam 430 bin 985 iş kazası meydana geldi. Bunlar içinde ölümcül kaza sayısı 1.541 olarak belirtiliyor. Bir diğer deyişle Türkiye'de 280 kaza başına 1 ölümcül kaza meydana geliyor. Rakamlar Türkiye'de her gün 4,2 işçinin hayatını kaybettiğini gösteriyor. İnşaat sektörü ülkemiz için yaşanan iş kazaları bakımından en ölümcül sektör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ölümlü iş kazalarının en çok yaşandığı ülkeler sıralamasında Türkiye 9. sırada yer alıyor.

Ayrıca iş hayatında meslek hastalıkları da çok önemlidir.

Meslek hastalığı, çalışanın, çalışma ortamında bulunan faktörler sebebiyle yaşadığı hastalıklar olduğu bilinmektedir.

Sağlıklı bir iş ortamında çalışmak insanın en temel haklarından bir tanesidir. İş kazaları %98, meslek hastalıkları ise %100 oranında önlenebilir. Nüfusun artmasına bağlı olarak çalışan insan sayısı her geçen gün artacaktır. Çalışanların, çalışma sürelerinin de iş kazası ve meslek hastalığında etkilidir. Çalışanı korumaya yönelik teknolojik makine ve cihazların kullanımının teşvik edilmesi, ortam ölçümlerinin belirli aralıklarla yapılması, çalışanların eğitimi ve kişisel koruyucuların kullanılması, bu oranları azalacaktır. Ayrıca denetimlerin ve yaptırımların artırılmasıyla iş kazası ve meslek hastalıklarının azaltılabilir.

Bütün bu iş ve işçi güvenliğinin hakkaniyetle oluşturulmasının çözümü için politikalar oluşturmak şart.

Şu bir gerçek. Mevcut kapitalist ekonomik anlayışla bu sorunlara çözüm bulunamaz. Bunun çözümünü dünyada yükselen değer olan Milli Ekonomi Modeli'nde aramalıyız. İşte bunu değiştirebilmek için Milli Ekonomi Modeli'nde kaynak olarak gösterilen senyoraj hakkı kullanılmalıdır. Buna göre işçinin emeğinin karşılığı olan ücret, devlet destekli olarak ödenecek. Gerekli iyileştirmeler mutlak devlet destekli, işçinin lehine yüz güldürecek. İşverenler de mağduriyete uğramadan işini geliştirebilecektir.

Böylece işveren, işçinin aleyhinde olacak şekilde, olumsuz baskı uygulamaktan vazgeçecek. Bu olumlu gelişmelerle iş ve işçi güvenliği sağlanmış olacaktır.      

Ayrıca belirtmek gerekirse, son günlerde de acı haberlerle gündeme gelen maden iş sektörü içinde çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu MEM uygulanmasıyla oluşacak sosyal politikalardadır. Bu politikaları uygulayacak olan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı takip edersek meseleyi kendi yararımıza kavrarız.

Şu bir gerçek, maden işçiliği ve yöneticiliği tecrübeli olmayı gerektirir. Onun için yandaş ve adamımdır anlayışıyla işe eleman alma, yönetici atama uygulamasından hemen vaz geçilmelidir.

Bugüne kadar olan bütün iş kazalarında işçiler ve işçi yakınları her türlü mücadeleyi yaptıkları halde, maalesef bizler toplum olarak yapılan yanlış uygulamalara herhangi bir ciddi destek veremediğimiz için, mağdur olan işçiler her zaman yalnız kalmıştır. 

Burada topluma çok büyük görevler düşüyor. İşçilerin hakkını savunacak olan sendikalar maalesef iktidarın yanında, belli güçlerin yanında yer almışlardır. 

Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık anlayışını önümüze "Kader" diye koyan zihniyeti terk etmek, yönetimden uzaklaştırmak çalışan kesimin elinde. Korkularımıza yenilmeden, sandıkta bu kokuşmuş yönetime git diyebilirsin. Yapılan komu oyu yoklamalarında da açık olarak görüldüğü gibi, her geçen gün milletimizin dikkatini çeken, desteğini alan Bağımsız Türkiye Partisi genel başkanı Hüseyin Baş güven veren kişiliği ile tamda milletin önünde. Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin onurlu ve yaşam kalitesi yüksek bir vatandaşı onunla olabiliriz. 

Tercih, genç yaşlı tüm milletimizin.