YAKîN
Yaratılış gayesi olan kullukla ve kulluğun hedefi olan vuslatla yakînin münasebetine ve yakînin zikirle olan ilgisine önemle işaret etmek gerekir. Yakîn Allah'a kurbiyet derecesini ifade eder. Bu mânâda, hem imanın kemâl derecesinin hem de kalp uyanıklığının, basiretin göstergesidir. Kalbin açılması ve kalpte ilahî nurun yerleşmesi anlamını da taşıyan bir kavramdır.
Bu sebeple Resul-i Ekrem (sav), "Yakîn, imanın bütünüdür." buyurmuştur. Yakîni öğrenmek, hidayet yolunu öğrenmek demektir. Resul-i Ekrem (sav), "Yakîni öğrenin." buyurmuştur.
Bir hadis-i şerifte yakîn hali şöyle anlatılır:
"Ümmetimin iyilerinden bir cemaat var ki, ilahî rahmetin genişliğinden açıkta gülerler, azabının korkusundan da gizli yerlerde ağlarlar. Bedenleri yerde, gönülleri göklerdedir. Ruhları dünyada, akılları ise ahirettedir. Yürümeleri vakar ile, buluşmaları ise sebepledir."
Yakînin zikirle münasebeti şudur ki, bu hali insan ancak zikirle elde eder. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz, arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıftan birisinin de Allah'ı zikrederek gözlerinden yaş gelenler olduğunu anlatmaktadır. Zikir insan kalbinde rahmeti coşturur, nuru arttırır. Bu sayede insan gözünden rahmet damlalarına eş yaş akıtır. Esasen mutluluktan ağlarlar. Bunlarla olmak en büyük saadet, bunlardan uzak olmak en büyük nasipsizliktir. Nitekim bu mânâyı ifade eden bir âyet-i kerimenin meali şöyledir:
"Kalbini zikrimizden gafil bıraktığımız, keyfinin ardına düşen ve işi haddini aşmak olan kimseye itaat etme."
Allah'a gidişte, cennete girmek iyi kullar arasına girmekle eş tutulmuştur. İyi kullar, yakîn sahibi, rıza ve muhabbetullahı kazanmış Hak dostlarının arasında olmak, bir nevi cennette olmak gibidir:
"Ey (Rabbini zikirle) mutmain olmuş nefis, O, senden sen de O'ndan razı olarak Rabbine dön. İyi kullarımın arasına gir. Cennetime gir." âyet-i kerimeleri bunu anlatmaktadır ki, o iyi kulların en bariz vasfı gönüllerinin Hakk'ın zikriyle mutmain olmasıdır.
Yaratılış gayesi olan kullukla ve kulluğun hedefi olan vuslatla yakînin münasebetine ve yakînin zikirle olan ilgisine önemle işaret etmek gerekir. Yakîn Allah'a kurbiyet derecesini ifade eder. Bu mânâda, hem imanın kemâl derecesinin hem de kalp uyanıklığının, basiretin göstergesidir. Kalbin açılması ve kalpte ilahî nurun yerleşmesi anlamını da taşıyan bir kavramdır.
Bu sebeple Resul-i Ekrem (sav), "Yakîn, imanın bütünüdür." buyurmuştur. Yakîni öğrenmek, hidayet yolunu öğrenmek demektir. Resul-i Ekrem (sav), "Yakîni öğrenin." buyurmuştur.
Bir hadis-i şerifte yakîn hali şöyle anlatılır:
"Ümmetimin iyilerinden bir cemaat var ki, ilahî rahmetin genişliğinden açıkta gülerler, azabının korkusundan da gizli yerlerde ağlarlar. Bedenleri yerde, gönülleri göklerdedir. Ruhları dünyada, akılları ise ahirettedir. Yürümeleri vakar ile, buluşmaları ise sebepledir."
Yakînin zikirle münasebeti şudur ki, bu hali insan ancak zikirle elde eder. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz, arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıftan birisinin de Allah'ı zikrederek gözlerinden yaş gelenler olduğunu anlatmaktadır. Zikir insan kalbinde rahmeti coşturur, nuru arttırır. Bu sayede insan gözünden rahmet damlalarına eş yaş akıtır. Esasen mutluluktan ağlarlar. Bunlarla olmak en büyük saadet, bunlardan uzak olmak en büyük nasipsizliktir. Nitekim bu mânâyı ifade eden bir âyet-i kerimenin meali şöyledir:
"Kalbini zikrimizden gafil bıraktığımız, keyfinin ardına düşen ve işi haddini aşmak olan kimseye itaat etme."
Allah'a gidişte, cennete girmek iyi kullar arasına girmekle eş tutulmuştur. İyi kullar, yakîn sahibi, rıza ve muhabbetullahı kazanmış Hak dostlarının arasında olmak, bir nevi cennette olmak gibidir:
"Ey (Rabbini zikirle) mutmain olmuş nefis, O, senden sen de O'ndan razı olarak Rabbine dön. İyi kullarımın arasına gir. Cennetime gir." âyet-i kerimeleri bunu anlatmaktadır ki, o iyi kulların en bariz vasfı gönüllerinin Hakk'ın zikriyle mutmain olmasıdır.