Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 'Veda Hutbesinde İnsan Hakları' eserinde şu bilgilere yer veriliyor:
"İlâhî düzenleme ve gerçek evrensel beyanname:
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Vedâ Hutbesi'yle, âdeta insanlığa bir kurtuluş mesajı sunmuştur. Sözkonusu bu kurtuluş hem dünyevî huzur ve sükûnu hem de ahiret saadetini ihtiva etmektedir. Resûlullah'ın getirdiği ve tebliğ ettiği, Cenâb-ı Hakk'ın beşeriyete en büyük hediyesi olan İslâm düalist (ikili) bir nizam ve ilâhi sistemdir. Hem dünyayı, hem de ahireti hedef alır. Dünya ahiretin ekim yeridir; mezraıdır. Dikkat edilirse, aynı mantık ve aynı bakış ölçüsünü, tam isabetle Vedâ Hutbesinde görmekteyiz.
Vedâ Hutbesinin muhtevası içinde, dünyevî huzur ve sükûnun temini için birçok ölçü-prensip-hüküm yer almış durumdadır. Bu cümleden olarak; insan hak ve hürriyetleri ile karşılıklı hak ve vazifeler önemle vurgulanmıştır. Bütünüyle ilâhî düzenleme olan İslâm, hak ve hürriyetleri karşılıklı hak ve vazifelerle beraber mütalaa etmiştir. Bunun anlamı büyüktür. İnsana ait olduğu bilinen hak ve hürriyetler esasen hak ve adâlet, vazife ve selahiyet, Hakk'a itaat hususundaki mükellefiyetle beraber düşünülmüş ve birbirlerinde bütünleşmişlerdir. Bu özellik yalnız İslâm'a aittir. Çünkü İslâm ilahi bir düzenlemedir. Peygamberin görevi bile tebliğden ibarettir. Ancak Allah'tır ki, yarattığı insanın neye sahip olduğunu ve nasıl huzur bulacağını bilir Böylece onun için faydalı olanı yaratır ve emreder.
Nitekim insan hakları denilen haklar esasen Allah'ın insanlara doğuştan bir lütuf eseri olarak bahşettiği nimetlerdir. Yoksa bu haklar ne sonradan kazanılmış, ne de bir başkası bu hakları keşfetmiştir. Bu haklar Allah'ın bir lüftu olarak doğuştan gelir, fıtrîdir ve de hak, vazife, mükellefiyetle beraberdir. Aksi halde insan ya başıboş, sarhoş ve gayesiz olurdu, ya da insanın insana köleliği mevzubahis olurdu. Hiçbiri de olmamış, ilâhi kontrol altındaki insan, dengeli hak ve hürriyetlere hak ve adâlet ölçüleri içinde kavuşmuş ve en büyük hürriyeti de Allah'a gerçek anlamda itaatte bulmuştur.
Bu gerçeği hiçbir evrensel beyanname yakalayamamış, bu huzuru vaad edememiştir. Hak ve hürriyetler konusunda ilahi düzenlemenin bir hususiyeti de bu hak ve hürriyetleri ikame etme sorumluluğunu idrak etmiş kâmil insanı yetiştirmesidir. Dolayısıyla İslâm'da hak ve hürriyetler, Allah'ı bilen, sorumluluğunun şuurunda olan, hareketlerini mutlak hesap gününe göre kontrol ve murakabe eden örnek ve mükemmel insanın teminatı altındadır. Bu hususiyetler hiçbir evrensel beyannameye nasip olmamıştır. Günümüzde evrensel beyannameler bu sebeple insanlığın sorunlarına çözüm getirmekten uzaktırlar.
Vedâ Hutbesi bu mânâda, insanlığın karanlıklar içinde kaldığı Ortaçağ'dan kıyamete değin, en mükemmel insan hakları bildirisi hüviyetini taşımaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'yle ancak asırlar sonra farkına varılan hak ve özgürlükler, "Veda Hutbesi'nde kamil mânâda beyan edilmiş ve İslâm'ın hakim olduğu çağlarda insan, haklarını yaşamanın erdemine erişmiştir."
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020