Pazar günü erkenden kalktım ve İstanbul’a gidip, bi bakayım insanlar ne yapıyorlar, ne ediyorlar bir göreyim dedim. (Ben, K. Çekmece’de oturuyorum, benim için İstanbul surların içi)
Erkenden dedim, çünkü öğleden sonra Eminönü istikametine gitmek tam bir işkence. Otobüs, metrobüs, metro vs. toplu taşıma araçları tıklım, tıklım. Trafik ondan beter. Bir buçuk saatte Galata köprüsüne varırsan şanslısın.
Bu noktada lafı dokundurmak zorundayım; Hani iktidar slogan yaptı ya! Durmak yok, yola devam. Gitmiyor kardeşim! Gitmiyor bu yol. Nereye devam? 19 yıldır İstanbul’u yönetiyorsunuz. Çanak, çömlek çıkmayan yerlerdeki trafiği bile çözemediniz. Hangi yola devam, diyorsunuz!
Galata köprüsünden epeyce ortamı izledim. O saatlerde Türkler uyuyor olmalı ki, ortam hep yabancılarla dolu. Fotoğraf çekinenler, şakalaşanlar vs.
Galata balıkçıları geceden yer tuttukları için köprü üzerinde yer yok. Ha! Paran varsa yerin hazır. Birileri meslek haline getirmiş, yer kapatıyor, gelene satıyor.
Yeni Cami önünde güvercinler azalmış. Mısır Çarşısı her zamanki gibi baharat kokuyor. Çarşı içerisinde ise aynen balık avı gibi turist avlamaya çalışan, yabancı dili iyi avcılarla dolu. Tipimizden olsa gerek kimse bize yan bile bakmıyor.
Pazar günü olduğu için Kapalı Çarşı kapalı. Ama ara sokaklar dolu. Ne oldukları belli olmayan insanlar yine av peşinde. Özellikle yaşlı insanların peşine düşüp, haplarımız var, şunlarımız var vs. diye olta atıyorlar. Ya kısmet…
Mahmutbey’den, Çemberlitaş’a çıkarken bir afiş dikkatimi çekti. Esnaf ve cemaat, Nuri Osmaniye camisinin tamamen tadilata alınmasını istemiyor. Caminin bir yerinin ibadete açık olmasını istiyor. Herhalde o kadarını ‘akil’ ederler.
Cami demişken! Maalesef her değerimiz, değerinden uzaklaştırıldı. Camiler bizlerin ibadetgâhı, Allah’ın evi. İnancımız gereği bir cami adabımız var. Hatta bazı aklı evveller bazı camilerin girişine “çorapsız girilmez”, diye bile yazmışlar.
Bu cami adabı sadece Müslüman olanlar için mi geçerli? Nasıl yani, diyecek olursanız, kimseye zorla Müslüman olun, demiyoruz. Camilerde namaz pozu verinde demiyoruz.
Akil Hilal Kaplan, Emine Erdoğan, Beşir Atalay’ın, kiliselerde Hıristiyanları taklit ettiği gibi sizde (Hıristiyanlar ve diğer inanç sahipleri) bizleri (Müslümanları) camilerde taklit edin de demiyoruz.
Ama benim dinime, dinimin simgelerine saygı gösterme gerekliliğini de vurgulamak istiyorum. Camilerimiz herkese açık. Ama bu açıklık ne kardeşim! Cami girişlerinde görevliler, turistlere adı gibi tül bent dağıtıyor. Gülümseyerek başlarının üzerlerine atıyorlar. Ama boğazdan aşağısı ful time. Bu nasıl iş? Lütfen diyanet bu konuda bir fetva varsa açıklasın da bizde öğrenelim. Ha! Yerli turistlere gelince! İnanın ayırt etmekte zorlanıyorum…
Çemberlitaş’ta biraz soluklanayım, dedim. Taşın altında 70 yaşlarında, eteğinin altına kalın pijama giymiş, kazak üstüne yeleğiyle oturan bir ana. Güvercilere atılması için yem satıyor. Tabi turistlerin ilgi odağı. Peş peşe yanına oturup, fotoğraf çektiriyorlar. Kadıncağız ne olduğunun farkında bile değil. Garip garip bakıyor. Turistler ise gülücüklerle bu sahnenin tadını çıkarıyor. Bir iki sokak aşağısında yaşlı ve ayağı sakat bir amcanın yabancı dil ile iki yaşlı turistin peşinden koşması ise tam bir Recep İvedik’likti.
Beyazıt, Arap ve Rus karışımı bir mekân. Haliyle peşleri kalabalık. Beyazıt’ın ana caddeleri zenginlere hitap ederken ara sokaklar fakirlerin. 5 TL’ye gömlek, 10 TL’ye pantolon, 35 TL’ye takım elbise bulabilirsiniz.
Beyazıt, Yenikapı ve Aksaray’ın görünen en belirgin özelliklerinden biri de seyyar tezgâhların çok olması. Bu tezgâhların çoğu doğu illerinden gelen vatandaşlarımıza ait. Önemli bir bölümü de Afrika’dan gelenlere… Bir işaret! Bakmışsınız tezgâhlar ortadan kaybolmuş. Zabıta geliyordur, finiş…
Beyazıt’tan Aksaray’a doğru yavaş yavaş ilerliyorum. Üç, beş metre aralıklarla tezgâhlar ve tezgâhların başında ikişer, üçer genç. Yüksek sesle Kürtçe konuşuyor, bağırıyor, şakalaşıyor vs. İyi, güzel. Merak ettim. Neler oluyor, anlamak için iyice yavaşlayarak gençlerin yanından geçtim.
Her cümlenin sonunda Kürdistan lafının geçmesi, neler olduğunu anlamama yetti. Daha hafta içi Bakırköy, Bağcılar dolmuş hattında benzer bir olaya fail olmuştum. Dolmuşçu radyoyu dibine kadar açmış, bebek katilinin sözcüsünü dinletiyor. Epey gittik. Rahatsız oldum.
“Şoför Bey! Radyoyu kapatır mısın. Bölücüleri dinlemek istemiyorum” dedim. Şöyle bir yarım döndü. Gözü kesmiş olacak ki, “senin bölücü dediklerin, birilerinin kahramanıdır” demez mi!
“Ne kahramanı lan! Türk Milleti, sustuğu için birileri meydanı boş buldu, kahramanlık satıyor. Kapat radyoyu” radyo kapandı. Ha! Dolmuştakileri mi soruyorsunuz? Her zamanki gibi millet seyirci pozisyonunda.
Diyeceğim o ki! Özellikle doğulu genç kardeşlerimize kafalarında bir Kürdistan aşısı yapılmış. Gözün aydın! Erdoğan!
Erkenden dedim, çünkü öğleden sonra Eminönü istikametine gitmek tam bir işkence. Otobüs, metrobüs, metro vs. toplu taşıma araçları tıklım, tıklım. Trafik ondan beter. Bir buçuk saatte Galata köprüsüne varırsan şanslısın.
Bu noktada lafı dokundurmak zorundayım; Hani iktidar slogan yaptı ya! Durmak yok, yola devam. Gitmiyor kardeşim! Gitmiyor bu yol. Nereye devam? 19 yıldır İstanbul’u yönetiyorsunuz. Çanak, çömlek çıkmayan yerlerdeki trafiği bile çözemediniz. Hangi yola devam, diyorsunuz!
Galata köprüsünden epeyce ortamı izledim. O saatlerde Türkler uyuyor olmalı ki, ortam hep yabancılarla dolu. Fotoğraf çekinenler, şakalaşanlar vs.
Galata balıkçıları geceden yer tuttukları için köprü üzerinde yer yok. Ha! Paran varsa yerin hazır. Birileri meslek haline getirmiş, yer kapatıyor, gelene satıyor.
Yeni Cami önünde güvercinler azalmış. Mısır Çarşısı her zamanki gibi baharat kokuyor. Çarşı içerisinde ise aynen balık avı gibi turist avlamaya çalışan, yabancı dili iyi avcılarla dolu. Tipimizden olsa gerek kimse bize yan bile bakmıyor.
Pazar günü olduğu için Kapalı Çarşı kapalı. Ama ara sokaklar dolu. Ne oldukları belli olmayan insanlar yine av peşinde. Özellikle yaşlı insanların peşine düşüp, haplarımız var, şunlarımız var vs. diye olta atıyorlar. Ya kısmet…
Mahmutbey’den, Çemberlitaş’a çıkarken bir afiş dikkatimi çekti. Esnaf ve cemaat, Nuri Osmaniye camisinin tamamen tadilata alınmasını istemiyor. Caminin bir yerinin ibadete açık olmasını istiyor. Herhalde o kadarını ‘akil’ ederler.
Cami demişken! Maalesef her değerimiz, değerinden uzaklaştırıldı. Camiler bizlerin ibadetgâhı, Allah’ın evi. İnancımız gereği bir cami adabımız var. Hatta bazı aklı evveller bazı camilerin girişine “çorapsız girilmez”, diye bile yazmışlar.
Bu cami adabı sadece Müslüman olanlar için mi geçerli? Nasıl yani, diyecek olursanız, kimseye zorla Müslüman olun, demiyoruz. Camilerde namaz pozu verinde demiyoruz.
Akil Hilal Kaplan, Emine Erdoğan, Beşir Atalay’ın, kiliselerde Hıristiyanları taklit ettiği gibi sizde (Hıristiyanlar ve diğer inanç sahipleri) bizleri (Müslümanları) camilerde taklit edin de demiyoruz.
Ama benim dinime, dinimin simgelerine saygı gösterme gerekliliğini de vurgulamak istiyorum. Camilerimiz herkese açık. Ama bu açıklık ne kardeşim! Cami girişlerinde görevliler, turistlere adı gibi tül bent dağıtıyor. Gülümseyerek başlarının üzerlerine atıyorlar. Ama boğazdan aşağısı ful time. Bu nasıl iş? Lütfen diyanet bu konuda bir fetva varsa açıklasın da bizde öğrenelim. Ha! Yerli turistlere gelince! İnanın ayırt etmekte zorlanıyorum…
Çemberlitaş’ta biraz soluklanayım, dedim. Taşın altında 70 yaşlarında, eteğinin altına kalın pijama giymiş, kazak üstüne yeleğiyle oturan bir ana. Güvercilere atılması için yem satıyor. Tabi turistlerin ilgi odağı. Peş peşe yanına oturup, fotoğraf çektiriyorlar. Kadıncağız ne olduğunun farkında bile değil. Garip garip bakıyor. Turistler ise gülücüklerle bu sahnenin tadını çıkarıyor. Bir iki sokak aşağısında yaşlı ve ayağı sakat bir amcanın yabancı dil ile iki yaşlı turistin peşinden koşması ise tam bir Recep İvedik’likti.
Beyazıt, Arap ve Rus karışımı bir mekân. Haliyle peşleri kalabalık. Beyazıt’ın ana caddeleri zenginlere hitap ederken ara sokaklar fakirlerin. 5 TL’ye gömlek, 10 TL’ye pantolon, 35 TL’ye takım elbise bulabilirsiniz.
Beyazıt, Yenikapı ve Aksaray’ın görünen en belirgin özelliklerinden biri de seyyar tezgâhların çok olması. Bu tezgâhların çoğu doğu illerinden gelen vatandaşlarımıza ait. Önemli bir bölümü de Afrika’dan gelenlere… Bir işaret! Bakmışsınız tezgâhlar ortadan kaybolmuş. Zabıta geliyordur, finiş…
Beyazıt’tan Aksaray’a doğru yavaş yavaş ilerliyorum. Üç, beş metre aralıklarla tezgâhlar ve tezgâhların başında ikişer, üçer genç. Yüksek sesle Kürtçe konuşuyor, bağırıyor, şakalaşıyor vs. İyi, güzel. Merak ettim. Neler oluyor, anlamak için iyice yavaşlayarak gençlerin yanından geçtim.
Her cümlenin sonunda Kürdistan lafının geçmesi, neler olduğunu anlamama yetti. Daha hafta içi Bakırköy, Bağcılar dolmuş hattında benzer bir olaya fail olmuştum. Dolmuşçu radyoyu dibine kadar açmış, bebek katilinin sözcüsünü dinletiyor. Epey gittik. Rahatsız oldum.
“Şoför Bey! Radyoyu kapatır mısın. Bölücüleri dinlemek istemiyorum” dedim. Şöyle bir yarım döndü. Gözü kesmiş olacak ki, “senin bölücü dediklerin, birilerinin kahramanıdır” demez mi!
“Ne kahramanı lan! Türk Milleti, sustuğu için birileri meydanı boş buldu, kahramanlık satıyor. Kapat radyoyu” radyo kapandı. Ha! Dolmuştakileri mi soruyorsunuz? Her zamanki gibi millet seyirci pozisyonunda.
Diyeceğim o ki! Özellikle doğulu genç kardeşlerimize kafalarında bir Kürdistan aşısı yapılmış. Gözün aydın! Erdoğan!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025